WWW.KOLAYHUKUK.TR.GG
   
 
  Uygulamalı hukuk

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

UYGULAMALI HUKUK DERSİ II (HUK 448)

 

·         14.05.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

İDARİ YARGIYLA İLGİLİ ÖRNEK DAVA :

 

DİSİPLİN CEZASININ İPTALİ DAVASI

 

·         OLAY

 

Hac ve Umre seferlerini düzenlemeye yetkili makam Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ortaklaşa düzenlenen esaslar çerçevesinde gözetimi ve denetimi altında, TÜRSAB’a bağlı acentalar aracılığıyla Hac seferlerini düzenlemektedir. Buna göre, Diyanet İşleri Başkanlığının muhatabı TÜRSAB’a bağlı ve TÜRSAB’ın izin ve yetki verdiği Şirket olan acentalardır.            

 

         Diyanet İşleri Başkanlığı, 2002 yılı Hac seferi ile ilgili olarak, ilgili Yönetmelik hükümlerine aykırı davranma nedeniyle A Şirketine ve A şirketinde çalışan Faruk Çalışan’a disiplin cezası vermiştir.   

 

         Faruk Çalışan, 2005 yılında hakkındaki disiplin kararının hükümsüzlüğünün tespiti ile iptaline ilişkin Ankara İdare Mahkemesine dava açmıştır. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         FARUK ÇALIŞAN HAKKINDAKİ DİSİPLİN CEZASINA AİT KARAR

 

Disiplin cezasına ilişkin Karar aşağıya aynen alınmıştır :

 

                                      T.C.

                            BAŞBAKANLIK

                   DİYANETE İŞLERİ BAŞKANLIĞI

                            Hac Dairesi Başkanlığı

 

SAYI   : 17                                                   11.04.2002

KONU : Uygulanan Ceza

 

                            …….. TURİZM SEYAHAT ACENTASINA

 

            İLGLİ: Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulu’nun 26/08/2002 tarih ve 2002/05 sayılı kararı

         Bilindiği üzere; 01/05/2001 tarih ve 24389 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Seyahat Acentalarının Hac ve Umre Seferleri Düzenlemelerine Dair Esasları Belirleyen Yönetmeliğin 6 ıncı maddesinin (a) fıkrası gereğince “Acentaların Düzenledikleri hac ve umre seferlerinin denetimi ile ilgili esasları belirlemek ve denetim sonuçlarını değerlendirerek gereğinde karar verme” konusunda Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu yetkilidir.

         Başkanlığımız ve Turizm Bakanlığınca müştereken belirlenen esaslar çerçevesinde Başkanlığımızın denetim ve gözetimi altında, 2002 yılında hac organizasyonu düzenleyen A grubu seyahat acenteları hakkında Başkanlığımız ve Turizm Bakanlığı müfettiş ve denetçileri tarafından tanzim edilen inceleme raporları Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulunun 12/03/2002 tarihli değerlendirme toplantısında görüşülmüştür.

         Buna göre acentanızın;

         Hac sonrası döneminde Medine’de hacıların bir kısmını konaklattığı ve kapasitesi 29 kişi olarak belirlenmiş olan Mescid-i Bilal civarında bulunan …  binasında; 36 kişinin konaklatıldığının, banyo ve mutfaklarda temizlik ve bakımın yetersiz olduğunun, buzdolabı, ocak ve su soğutucularının ekonomik ömrünü tamamladığının, boynalardaki fayans, armatür, şofben gibi tesisat ve donanım ile kapı doğramaları ve odalardaki elbise askılarının işlevini ve niteliklerini kaybettiği, her dairede, 2 masa, ve 8 sandalye, santralli telefon sistemi, her dairede yarı otomatik çamaşır makinesi, su soğutucusu ve yangın söndürme tüpünün bulunmadığının, binalardaki içme sularının içilebilir nitelikte olmadığının ve genel olarak binanın son derece niteliksiz ve kullanım ömrünü tamamlamış olduğunun tespit edilmesi sebebiyle, adı geçen acentenin bundan sonra gerçekleştirdiği hac organizasyonlarında konuya gerekli dikkat ve özeni göstermesi amacıyla, sözleşmenin 10 uncu maddesi gereğince yazılı olarak uyarılmasına,

            Ayrıca, acente yetkilisi Faruk ÇALIŞAN’ın 2000 ve 2001 yıllarında … Turizm Seyahat Acentesi ile düzenlediği hac organizasyonlarında da yukarıda belirtilen konulardan dolayı uyarı cezası aldığı ve adı geçenin 2000 yılında Türkiye’de planlayarak hacılardan menfaat temini maksadıyla özel kurban organizasyonu yaptığı tespit edildiğinden % 30 kontenjan indirimi cezası aldığı ve 2002 yılında düzenlenene hac organizasyonundan da sergilediği olumsuz tutum ve davranışları da göz önüne alınarak, bundan böyle düzenlenecek hac organizasyonlarında kendisine hiçbir seyahat acentesince, acente yetkilisi olarak görev verilmemesine, ayrıca sahibi ortağı veya yetkilisi olduğu herhangi bir acenteye de hac seferi düzenleme izni verilmemesi,

         Kararlaştırılmıştır.

         Bu  sebeple önümüzdeki yıllarda acentanızca yapılacak hac organizasyonlarında Başkanlığımızla yapılan sözleşme hükümlerine uyulması hususunda daha dikkatli davranılması gerekmektedir.

         Bilgilerinizi ve konunun birliğinize dahil acentalara duyurulması konusunda gereğini rica ederim.

                                                                 

                                                                           …….

                                                                           Başkan a.

                                                                           Hac Dairesi Başkan V.

                  

·         DAVA DİLEKÇESİ

 

Faruk Çalışan, 2005 yılında, hakkındaki karar nedeniyle Av. Bekir Işık’a başvurmuştur.

 

Av. Bekir Işık, Faruk Çalışan’a iptal davasının açılması için gerekli süre olan altmış günlük sürenin kaçırılmış olduğunu, normal olarak, artık dava açmasının mümkün olmadığını, ancak, burada, disiplin cezasının asıl muhatabının Acenta olduğunu, kendisinin Acentanın çalışanı olarak disiplin cezasının muhatabı olamayacağını, hakkındaki disiplin cezasının hükümsüz olması gerektiğini, buna göre, istisnai olarak süreye bağlı olmaksızın dava açılabileceğini hukuki bilgi olarak kendisine vermiştir.

 

Ayrıca, Av. Bekir Işık, Faruk Çalışan’a böyle bir iptal davası açması için yazılı talimat vermesi gerektiğini, konuyu düşünmesini, gerekirse, başka avukatlara ve hukukçulara danışmasını, ondan sonra karar vermesini de söylemiştir.    

 

Faruk Çalışan, bir iki gün düşünmüş, bu arada, yaptığı araştırmada, kendisiyle aynı durumda olan bir başka kişinin açtığı iptal davasının kararını bulmuştur. 

 

Faruk Çalışan, söz konusu iptal kararıyla birlikte, Av. Bekir Işık’a gitmiş ve iptal davasını açması istemiştir. Av. Bekir Işık, Faruk Çalışan’la dava hakkında gerekli hukuki bilgileri verdiğine ve iptal davası açılması konusunda Faruk Çalışan tarafından iptal davası açılması talimatı verildiğine ilişkin “görüşme tutanağını” düzenlemiş ve Faruk Çalışan’la birlikte imzalanmıştır.     

 

            Av. K. 53 : Görüşmelere Ait Tutanak :

“Avukat, iş için yaptığı görüşmelerden gerekli saydıklarını bir tutanakla tespit eder. Tutanağın altı, görüşmede bulunanlar tarafından imzalanır”.

 

         SORU 1 : FARUK ÇALIŞAN, AV. BEKİR IŞIK’IN KENDİSİNE İPTAL DAVASININ ALTMIŞ GÜNLÜK SÜREDE DAVA AÇILMASI GEREKTİĞİ, BU SÜRENİN GEÇİRİLMESİNE KARŞIN, SADECE KENDİSİNDEN AVUKATLIK ÜCRETİ ALMAK İÇİN DAVA AÇTIĞI İDDİASIYLA BARO’YA BAŞVURMUŞTUR. BU DURUMDA, AV. BEKİR IŞIK’IN KENDİSİNİ SAVUNMASI İÇİN FARUK ÇALIŞAN’LA YAPTIĞI GÖRÜŞME TUTANAĞININ BİR ÖNEMİ VE İŞLEVİ VAR MIDIR ?

         Görüşme Tutanağı ve içeriği bilgiler, kayıtlar yazılı kanıt olarak, Faruk Çalışan’ı bağlar. Faruk Çalışan, Görüşme Tutanağı ve içeriği bilgi ve kayıtlara aykırı bir başvuru yapmıştır. Görüşme Tutanağının işlevi ve önemi, Av. Bekir Işık’ı Faruk Çalışan’ın doğru ve geçerli olmayan maddi olgulara dayalı iddiasına karşı korumasıdır.  

        

         SORU 2 : GÖRÜŞME TUTANAĞI OLMASAYDI, AV. BEKİR IŞIK’IN FARUK ÇALIŞAN’IN BU BAŞVURUSUNA KARŞI KENDİSİNİ SAVUNMA OLANAĞI VAR MIYDI ?

         Hayır, yoktu. Çünkü, iptal davasının açılmasında normal kanuni süre, İYUK 7/1’e göre altmış gündür. Dolayısıyla, Av. Bekir Işık, kanunu bilmek ve doğru uygulamak zorundadır.

 

         Av. Bekir Işık, dava dilekçesini hazırlamış ve Ankara İdare Mahkemesine iptal davasını açmıştır. Dava dilekçesi aynen aşağıya alınmıştır :

 

         ANKARA İDARE MAHKEMESİ

BAŞKANLIĞI’NA

 

                                          

Davacı : Faruk Çalışan, … adres

Avukatı : Av. Bekir Işık, ……. adres

Davalılar : 1. Kültür ve Turizm Bakanlığı - Ankara

               2. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı - Ankara

Dava   : Davalı idare tarafından verilen usule ve yasaya aykırı 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki ceza kararının  iptaline karar verilmesidir.

Olaylar          : 1) Davamız süreye bağlı değildir : İdarenin, davacı hakkında disiplin cezası uygulamak şeklinde bir yetkisi yoktur (AY 6/III). Sözleşme ile sadece acentaya ceza uygulanabilir, yoksa, davacıya ceza uygulanamaz [1]. İdarenin yetkisiz bir şekilde davacıya disiplin cezası uygulaması “yetki gaspı” şeklinde ağır bir hukuka aykırılıktır. Bu nedenle, idarenin yetki gaspıyla davacı hakkındaki işlemine karşı açılacak iptal davası “süreye bağlı değildir”. İdari işlem, yetkisizlik nedeniyle hukuken yok hükmündedir.    

2) Ayrıca, İşlem, disiplin hukukunun temel ilke ve kurallarına aykırıdır. İlgili Kurulca, davacı hakkında disiplin soruşturması başlatıldığına ilişkin herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır (AY 36/I, AİHS 6).

İlgili Kurulca, davacının savunması alınmamıştır. Savunma alınmaksızın karar verilmesi de, usule ve yasaya aykırıdır. Örneğin, “Yüksek Disiplin Kurulunca verilecek disiplin cezalarından ötürü, bu kurulca savunma alınması gerekir” [2].

İlgili Kurulun sadece müfettiş raporuna dayalı olarak karar verilmesi [3] ve eylem ile ceza arasında adil bir dengenin olmaması usule ve yasaya aykırıdır [4].

HUKUKSAL NEDENLER: İYUK ve ilgili hukuk kuralları.

KANITLAR: 1. İptale konu 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki ceza kararı (Ek-1),

2. İptale konu işlem dosyasının ekleriyle birlikte davalı İdareden istenilmesi ve resen istenilecek diğer kanıtlar ile sunulacak her türlü diğer kanıt.

YANIT SÜRESİ : 30 gündür.

SON İSTEM : Sunulan nedenlerle, 1. Dava konusu edilen kararın hükümsüzlüğünün tespiti ile iptaline,

2. Yargılama giderleriyle avukatın ücretinin diğer yana yükletilmesine,

Karar verilmesini saygı ile dilerim. 13.02.2005

Davacı Avukatı

                                                              Av. Bekir Işık

 

·         FARUK ÇALIŞAN’IN AV. BEKİR IŞIK’A VERDİĞİ EMSAL KARAR

 

Av. Bekir Işık, Faruk Çalışan’ın verdiği emsal kararı dava dilekçesinin dip notuna almış ve dilekçesi ekinde mahkemeye vermiştir. Bu emsal karara konu dava altmış günlük yasal süresinde açılmıştır. Emsal karar aşağıya aynen alınmıştır :   

 

                                 T.C .

                   İKİNCİ İDARE MAHKEMESİ

         ESAS NO       : 2002/1529

         KARAR NO     : 2003/602

 

         DAVACI                  : ……….

         VEKİLİ                            : Av. ……, adres

         DAVALI                  : DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI/ANKARA

         DAVANIN ÖZETİ      : Davacı; Hac organizasyonlarında kendisine hiçbir seyahat acentasında acenta yetkili veya görevlisi olarak görev verilmemesi yolundaki Hac ve Umre Kurulu’nun 26.8.2002 gün ve 7002/05 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesi ve iptalinin istemektedir.

         SAVUNMANIN ÖZETİ          : Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan Soruşturma sonucunda tespit edilen hususlar nedeniyle tesis edilen işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu davanın reddi gerekeceği savunulmuştur.

                                      TÜRK MİLLETİ ADINA

         Karar veren Ankara 2 Nolu İdare Mahkemesince 17.4.2003 tarihinde yapılan duruşmaya davacı vekili ile davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri …’ın geldikleri görüldü; açık olarak yapılan duruşmada taraflara usulüne uygun söz hakkı verilip dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek işin gereği görüşüldü:

         Dava davacıya hac organizasyonlarında hiçbir seyahat acentasında, acenta yetkili veya görevlisi olarak görev verilmemesi yolundaki Hac ve Umre Kurulu’nun 267.8.2002 gün ve 7002/05 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

         T.C.Anayasa’sının Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti Başlıklı 48. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” hükmü yer almakta olup Suç ve Cezalara ilişkin Esaslar Başlıklı 38. maddesinde “Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Ceza sorumluluğu şahsidir. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez. Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez. Genel müsadere cezası verilemez. İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirebilir. Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez.” hükümlerine yer verilmiştir.

         Dava dosyasının incelenmesinden; 2002 yılı Hac ibadetini ifa etmek maksadıyla Suudi Arabistan’a giden vatandaşlarımıza hac organizasyonu düzenlemeye yetkili A grubu seyahat acentasınca verilmesi gereken hizmetleri yerinde denetlemek, aksaklıkları tespit etmek, aksaklık varsa bu aksaklıkların gelecek yıllarda tekrar etmemesi amacıyla Başbakanlık müfettişleri ile Turizm Bakanlığı müfettiş ve denetçileri tarafından yapılan denetim ve incelemeler sonucu düzenlenen raporları incelemek ve Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kuruluna rapor vermek üzere Kurulun 8.4.2002 tarihli ve 2002/2 sayılı kararı ile görevlendirilen komisyonca düzenlenen raporda;

            2002 yılı hac organizasyonunun denetlenmesinde …. Turizm Seyahat Acentası ve acenta yetkilisi …. ile ilgili olarak; Medine’de hac öncesi dönemde hacı adaylarını konaklattığı Oteline 255 kişilik hacı adayı grubunu bir tam gün gecikmeli olarak intikal ettirdiği, sözleşme gereği Medine’de 8 günlük konaklama imkanı sağlaması gerekirken, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği ve söz konusu grupta yer alan hacı adaylarının mağdur olmasına sebebiyet verdiği, Sittin Caddesinde yer alan binasında, tefriş ve dekorasyonun niteliksiz temizlik ve bakımının yetersiz olduğu, dairelerde yeterli sayıda masa ve sandalye bulunmadığının ve iki kişilik yatağın birleştirilerek üç kişinin kullanımına sunduğu, Mekke’de hacıların konaklattığı Güney Aziziye Bölgesindeki Kureyşi Sağlık Ocağı arkasında yer alan binasında kullanılan yatakların niteliğini kaybettiği, dairelerde yeterli sayıda ocak, askı, masa ve sandalyenin bulunmadığı, bazı dairelerde telefonların çalışmadığı, dairelerin bazı odalarında oda kapasitesinin üzerinde hacı adayının konaklatıldığı, acenta görevli sayısının yetersiz olması nedeniyle binada sürekli görevli bulundurulmadığı ve hacıların sorunlarıyla yeterince ilgilenmediği, söz konusu seyahat acentasınca Diyanet İşleri Başkanlığına yapılan müracaatta normal tip hacı organizasyonu düzenleneceğini belirttiği halde, müstakil odalı tip hacı için kayıt yapıldığı ve bu organize ile seyahat eden kişilere Mekke’de müstakil tip oda tahsisi konusunda şirket yetkilisi tarafından zorluk çıkarıldığı, ve normal tip hacıların kaldığı otelin yapılan tartışma sonucunda aynı otelde müstakil oda tahsis edildiği bu odalarda ise tuvalet ve banyo bulunmadığı, … adındaki kişiye yemek vermek için sözleşme yapıldığı halde, verilen sözün yerine getirilmediği ve yemek ücretinin Medine’de geri ödendiği, Başbakanlık ile söz konusu acenta arasında imzalanan sözleşme hükümlerinde Diyanet İşler Başkanlığında halen görevli olan personel arasından acenta yetkilisi veya acenta görevlisi olarak Suudi Arabistan’a götüremez hükmü olmasına rağmen iki personeli acenta görevlisi olarak Suudi Arabistan’a götürdüğü hususlarının tespit edilmesi üzerine Başkanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca soruşturma sonucunda Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu 26.8.2000 tarihli ve 2002/5 sayılı kararı ile …. Turizm Seyahat Acentasının Başkanlıkla yaptığı sözleşmenin 10,26,38 ve 42 maddeleri gereğince yazılı olarak uyarılmasına, acenta yetkilisi ….’in ise, hacı adaylarını aldatıcı ve fiil ve davranışlarda bulunması sebebiyle sözleşmenin 43. maddesi gereğince bundan böyle düzenlenecek hac organizasyonlarında kendisine hiçbir seyahat acentasında acenta yetkilisi veya görevlisi olarak görev verilmemesine karar verildiği bu kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

         Olayda, davalı idare ile hac ve umre seyahati düzenleyecek seyahat acentaları arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin ancak bu sözleşmeye taraf olanları bağlayıcı niteliği bulunduğundan bu sözleşmenin tarafı konumunda olmayan davacının çalışma hürriyetinin yasal sebeplere dayandırılmaksızın kısıtlanması sonucunu doğuran davalı idare işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü gösterilen 50.160.000 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, AAÜT uyarınca belirlenene 230.000.000 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacı vekiline verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine 17.4.2003 oyçokluğuyla karar verildi.

         BAŞKAN                           ÜYE                                ÜYE

         …….                                         ……                                    ……..

         Sicil No                            Sicil No                            Sicil No        

            YARGILAMA GİDERLERİ                        :

            Başvurma Harcı : 4.960.000-

            Karar Harcı                   : 4.960.000-

            YD Harcı                       : 8.080.000-

            Vekalet Harcı                :    910.000-

            Posta Gideri                  : 31.260.000-

                        TOPLAM           : 50.160.000-

 

         AZLIK OYU             : Davacı hakkında soruşturma raporuyla saptanan hususlar karşısında tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu görülmektedir.

            Bu nedenle davanın reddi gerektiği görüşüyle işlemin iptali yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

                                                                                              BAŞKAN

                                                                                              ……………

                                                                                               Sicil No

 

 

 

 

 

 

 

·         İDARE MAHKEMESİNİN KARARI

 

Ankara İdare Mahkemesi, dava dilekçesinin İYUK 3’e uygun olmaması nedeniyle, İYUK 15/1,d’ye göre, “kararın tebliğini izleyen 30 gün içerisinde belirtilen eksiklikler tamamlanıp davanın konusu netleştirilerek, Mahkememizde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine, yeniden verilecek dilekçede aynı yanlışlar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hususunun davacıya bildirilmesine” karar vermiştir. Karar aşağıya aynen alınmıştır :  

 

 

                 T.C.

            ANKARA

İDARE MAHKEMESİ

 

         ESAS NO       :  2005/…

            KARAR NO    : 2005/..

 

DAVACI         : Faruk Çalışan

VEKİLİ           : Av. Bekir Işık, adres

DAVALILAR              :1- Kültür ve Turizm Bakanlığı/ANKARA

                              2- Başbakanlık Diyanete İşleri Başkanlığı/ANKARA

DAVANIN ÖZETİ     : Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanlığının 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazısındaki ceza kararının iptali istenmektedir.

 

                            TÜRK MİLLETİ ADINA

         Karar veren Ankara İdare Mahkemesince dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 14. maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü:

         2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 3. maddesinde: idari davalara ait dilekçelerde bulunması gerekli hususlar belirtilmiş olup maddenin 1.fıkrasında idari davaların, Danıştay, İdari mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, 2.fıkrasında dilekçelerde; tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya ünvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim kararının ve belgelerin asılları veya örneklerin dava dilekçesinde ekleneceği, dilekçelerle bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı kurala bağlanmıştır.

         Aynı Kanunun 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yapılan ilk incelemede dilekçelerin Kanunun 3. maddesine uygun olmadığının tespiti halinde otuz gün içinde 3. maddeye uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak suretiyle dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği; maddenin 5. fıkrasında ise 1. fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı taktirde davanın reddedileceği kurallarına yer verilmiştir.

         Dosyanın incelenmesinden Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulunun 11.04.2002 tarih 17 sayılı kararı ile … Turizm Seyahat Acentesinin uyarılmasına; acente yetkilisi davacı Faruk ÇALIŞAN’a bundan böyle düzenlenecek hac organizasyonlarında hiçbir seyahat acentasınca acenta yetkilisi olarak görev verilmemesine, ayrıca sahibi, ortağı, veya yetkilisi olduğu herhangi bir acentayı hac seferi düzenleme izni verilmemesine karar verildiği, Diyanet İşleri Hac Dairesi Başkanlığının 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazısı ile de Acente ve davacının konu hakkında bilgilendirildiği anlaşılmaktadır.

         Bakılan dava, Faruk ÇALIŞAN’a vekaleten Av. Bekir IŞIK tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanlığının 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazısındaki ceza kararının iptali istemiyle açılmış ise de; dilekçe ekinde bulunan vekaletnamede Av. Bekir IŞIK’ı kendi adına asaleten, … Turizm Seyahat Limited Şirketi adına da şirket müdürü sıfatıyla Hüseyin ÇALIŞAN’ın vekil tayin ettiği, davacı Faruk ÇALIŞAN’ın Av. Bekir IŞIK’ı vekil tayin ettiğine dair vekaletnamenin dilekçeye eklenmediği; diğer taraftan dilekçede Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulunun 11.04.2002 tarih 17 sayılı kararının, … Turizm Seyahat Acentesinin uyarılmasına ilişkin kısmı yönünden mi, Faruk ÇALIŞAN’ın yasaklanmasına yönelik kısmı yönünden mi, yoksa her iki yönden de mi davaya konu edildiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulmadığı, işlemin tebliğ veya öğrenme tarihinin gösterilmediği, dolayısıyla dava dilekçenin bu haliyle 2577 sayılı Kanunun 3.maddesi hükmüne uygun düz enlenmediği sonucuna varılmaktadır.

         Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 3. maddesi hükmüne uygun olmadığının aynı Kanunun 15.maddesinin 1.fıkrasının (d) bendi uyarınca bu kararın tebliğini izleyen 30 gün içerisinde belirtilen eksikler tamamlanıp dava konusu netleştirilerek, Mahkememizde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine, yeniden verilecek dilekçede aynı yanlışlıklar yapıldığı taktirde davanın reddedileceği hususunun davacıya bildirilmesine, davanın yenilenmesi durumunda ayrıca harç alınmamasına, davanın yenilenmemesi halinde; aşağıda dökümü yapılan 34,40 YTL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve posta gideri avansından artan miktarın istemi halinde davacıya iadesine, 22.04.2005 tarihide oybirliğiyle karar verildi.

 

         Başkan                           Üye                      Üye

         ………                              ……..                        ……..

         Sicil No                            Sicil No                   Sicil No

 

         YARGILAMA GİDERİ:

        

         Başvuru Harcı          : 13,10 YTL

         Karar Harcı              : 13,10 YTL

         Vekalet Harcı           :   2,20 YTL

         Posta Masrafı          :   4,00 YTL

         Toplam                  :34,40 YTL

 

 

 

·         AV. BEKİR IŞIK’IN YENİ DAVA DİLEKÇESİ

 

ANKARA İDARE MAHKEMESİ

BAŞKANLIĞI’NA

                                               Dosya 2005/.. E.

 

Davacı : Faruk Çalışan, … adres

Avukatı : Av. Bekir Işık, ……. adres

Davalılar : 1. Kültür ve Turizm Bakanlığı - Ankara

               2. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı - Ankara

Dava   : Davalı idare tarafından verilen usule ve yasaya aykırı 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki ceza kararının  iptaline karar verilmesidir. DAVA, SADECE KARARIN FARUK ÇALIŞAN’IN YASAKLANMASINA AİT KISMIYLA İLGİLİDİR.  

Tebellüğ Tarihi : Günü tam bilinmemekle birlikte dava tarihine kadar 2,5 yıl geçmiştir.  

Olaylar          : 1) Davamız süreye bağlı değildir : İdarenin, davacı hakkında disiplin cezası uygulamak şeklinde bir yetkisi yoktur (AY 6/III), böyle bir yetkiyi veren bir hukuk kuralı yoktur. Sözleşme ile sadece acentaya ceza uygulanabilir, yoksa, davacıya ceza uygulanamaz. İdarenin “yetkisiz” bir şekilde davacıya disiplin cezası uygulaması “yetki gaspı” şeklinde ağır bir hukuka aykırılıktır. Bu nedenle, idarenin yetki gaspıyla davacı hakkındaki işlemine karşı açılacak iptal davası “süreye bağlı değildir”. İdari işlemi davacı hakkında kısmı, yetkisizlik nedeniyle hukuken yok hükmündedir [5].     

2) Ayrıca, İşlem, disiplin hukukunun temel ilke ve kurallarına aykırıdır. İlgili Kurulca, davacı  hakkında disiplin soruşturması başlatıldığına ilişkin herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır (AY 36/I, AİHS 6). İlgili Kurulca, davacının savunması alınmamıştır. Savunma alınmaksızın karar verilmesi de, usule ve yasaya aykırıdır. Örneğin, “Yüksek Disiplin Kurulunca verilecek disiplin cezalarından ötürü, bu kurulca savunma alınması gerekir” [6]. İlgili Kurulun sadece müfettiş raporuna dayalı olarak karar verilmesi [7] ve eylem ile ceza arasında adil bir dengenin olmaması usule ve yasaya aykırıdır.

HUKUKSAL NEDENLER: İYUK ve ilgili hukuk kuralları.

KANITLAR: 1. İptale konu 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki ceza kararı, 2. İptale konu işlem dosyasının ekleriyle birlikte davalı İdareden istenilmesi ve resen istenilecek diğer kanıtlar ile sunulacak her türlü diğer kanıt.

YANIT SÜRESİ : 30 gündür.

SON İSTEM : Sunulan nedenlerle, 1. Dava konusu edilen idari işlemin hükümsüzlüğünün tespitiyle kararın iptaline,

2. Yargılama giderleriyle avukatın ücretinin diğer yana yükletilmesine,

Karar verilmesini saygı ile dilerim. 18.05.2005

                                                                                       Davacı Avukatı

                                                                                      Av. Bekir Işık

 

·         ANKARA İDARE MAHKEMESİNİN DAVANIN SÜRE AŞIMINDAN REDDİ KARARI

 

Ankara İdare Mahkemesi, iptal davasını süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Karar Av. Bekir Işık’a 30.06.2005 tarihinde tebliğ edilmiştir. Karar aşağıya aynen alınmıştır :  

 

            T.C.

            ANKARA

            İDARE MAHKEMESİ

 

            ESAS NO: 2005/….

            KARAR NO: 2005/…

 

         DAVACI         : Faruk ÇALIŞAN

         VEKİLİ           : Av. Bekir IŞIK

 

         DAVALILAR  :1-Kültür ve Turizm Bakanlığı/ANKARA

    2-Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı/ANKARA

 

         DAVANIN ÖZETİ: Davacının, hac ve umre organizasyonlarında acente yetkilisi olarak görevlendirilmemesine ilişkin 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki davalı idare işleminin iptali istenilmektedir.

 

                            TÜRK MİLLETİ ADINA

         Hüküm veren Ankara İdare Mahkemesi’nce, 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü.

         Dava; Davacının hac ve Umre organizasyonlarında acente yetkilisi olarak görevlendirilmemesine ilişkin 11.04.2002 tarih 17 sayılı yazıdaki davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

         2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanunun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin idari uyuşmazlıklarında yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmıştır.

         Olayda; hac ve umre organizasyonu yapan bir acentenin yetkilisi olan davacının, 2002 yılında düzenlenen hac organizasyonunda sergilediği olumsuz tutum ve davranışlar nedeniyle dava konusu işlemle yetkilisi olduğu acentenin uyarılmasına ve davacının da hac ve umre organizasyonlarında acente yetkilisi olarak görevlendirilmemesine karar verildiği, davacı tarafından, dava konusu işlemin davacının hac ve umre organizasyonlarında acente yetkilisi olarak görevlendirilmemesine ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmakta ise de; dava dilekçesinde dava konusu işlemin tebliğ tarihinin “günü tam olarak bilinmemekle beraber dava tarihine kadar 2,5 yılı geçmiştir.” olarak gösterildiği dolayısıyla davacının açıkça beyan ettiği üzere dava konusu işlem davacı tarafından en az 2,5 yıl önce öğrenildiği, buna göre tebliğ tarihinden veya öğrenme tarihinden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 13.02.2005 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının inceleme olanağı bulunmamaktadır.

         Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanununun 15/1-b maddesi uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine, aşağıda dökümü yapılan 32,60 YTL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan miktarın istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere, 13.06.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

         Başkan                           Üye                      Üye

         ………                              ……..                        ……..

         Sicil No                            Sicil No                   Sicil No

 

            YARGILAMA GİDERİ:

            Başvuru Harcı   : 12,20YTL

            Karar Harcı       : 12,20 YTL

            Vekalet Harcı    : 2,20 YTL

            Posta Gideri      : 4,00 YTL

Toplam : 32,60 YTL

 

 

SORU 3 : İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİNİN NİTELİĞİ NEDİR, HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE MİDİR, YOKSA, ZAMANAŞIMI NİTELİĞİNDE BİR SÜRE MİDİR ?

“Dava açma süresi, resen incelenecek konulardandır. Dava açma süresi hak düşürücü bir süre olup, bu süre mücbir sebeplerle durmaz.

Tebliğ zarfında davacının imzası varsa, zarftaki tebliğ tarihinin sonradan yazılmış olabileceği yolundaki iddiaya itibar edilemez” [8]

 

SORU 4 : “TEBLİĞ ZARFINDA DAVACININ İMZASI VARSA, ZARFTAKİ TEBLİĞ TARİHİNİN SONRADAN YAZILMIŞ OLABİLECEĞİ YOLUNDAKİ İDDİAYA İTİBAR EDİLEMEZ” [9]. NEDEN EDİLEMEZ?

Resmi işlemlere güven ilkesi gereğince itibar edilemez. Aksi davranış, ilgilisi için disiplin ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Amaç, resmi işlemlere güven ilkesinin korunmasıdır.

 

 

 

 

·         07.05.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

·         OLAY

 

 

Mehmet Temizel, A Üniversitesinde araştırma görevlisidir. Mehmet Temizel, 2006 Kasım Dönemi Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavına girer ve Fransızca sınavı sonucunda 92 puan alır. Ancak, Ahmet Bilir, ÖSYM’ye, Mehmet Temizel hakkında, sınavda yerine başkasının girdiği ihbarında bulunur.

 

ÖSYM, bu ihbar üzerine idari soruşturma açar. Mehmet Temizel, ÖSYM’de aynı sınava daha önce 2002 Kasım, 2004 Kasım, 2005 Mayıs, 2005 Kasım aylarında da girmiştir. ÖSYM’de Mehmet Temizel’le ilgili belgeler, kayıtlar ile sınav belgesi üzerinde yazı ve imza yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılır. 12.12.2006 tarihli Uzman incelemesine göre, Cevap Kağıdındaki ve diğer belgelerdeki yazı ve imzaların farklı olduğu tespiti yapılmıştır.

 

ÖSYM, bu idari soruşturma sonucunda, Mehmet Temizel’in 2006 Kasım Dönemi Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınav sonucunu Yürütme Kurulunun 02.02.2007 tarihli toplantısında iptal edilmiştir. ÖSYM, A Üniversitesine, ekinde Uzman incelemesi olan ve gelişmeleri anlatan 05.02.2007 tarihli yazı ile başvurmuş, Mehmet Temizel hakkında gerekli soruşturmanın açılması isteminde bulunmuştur.

 

(A) Üniversitesi Rektörlüğü, ÖSYM’nin bu yazısı üzerine, Mehmet Temizel hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. (A) Üniversitesi Rektörlüğü, 18.03.2007 tarihli yazısıyla Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuş, Mehmet Temizel’in bu sınav sonucu 2006 yılı Kasım döneminden bu yana haksız olarak Yabancı Dil Tazminatından yararlanması nedeniyle Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca yasal işleme yapılmasının teminini ve işlem neticesinden Rektörlüğe bilgi verilmesi isteminde bulunmuştur.

 

 

 

 

         <SORU 1 : ÖSYM YETKİLİSİ, DURUMU (A) ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE VEYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA BİLDİRMESEYDİ, BİLDİRMEME FİİLİ, 5237/278, 5237/279 MADDELERİNE HANGİSİNE AYKIRILIK OLUŞTURABİLİRDİ ?    

 

            5237/278 : (1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

         (2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

 

            5237/279 : (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

         (2) Suçun, adli kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

 

         ÖSYM yetkilisi, Mehmet Temizl’e atılı suçun işlendiğini, herhangi bir kişi olarak değil, göreviyle bağlantılı olarak öğrenmiştir. Buna göre, bildirmeme fiili, 5237/279’a aykırılık oluşturabilir> 

 

·         İDDİANAME

           

Cumhuriyet Savcısı, şüpheli sıfatıyla 12.04.2007 tarihinde ifadesi alınmak üzere Mehmet Temizel’e çağrı çıkarmıştır. 12.04.2007 tarihinde, şüpheli sıfatıyla Mehmet Temizel’in ifadesini almıştır. Mehmet Temizel’in avukatı Bekir Işık da ifadede hazır bulunmuştur. Mehmet Temizel suçlamaları ve uzman incelemesini kabul etmemiştir, yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istemiştir. Cumhuriyet Savcısı, incelemesini yapmış, bu aşamada yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek olmadığına  karar vermiş ve hazırladığı iddianame ile Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açmıştır.  

 

 

 

 

 

 

 

 

·         İDDİANAME

 

                   T.C    

         ……………..

         CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

HAZIRLIK NO: 2006/…

ESAS NO: 2006/…

İDDİANAMNE NO: 2006/…

 

                                      İ D D İ A N A M E

                            AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 

MÜŞTEKİ      : A Üniversitesi Rektörlüğü

VEKİLİ           : Av. Ayşe Ünlü, ….

ŞÜPHELİ       : MEHMET TEMİZEL, Arif ve Şükran oğlu 1966 d.lu ..   nüf. kay. halen …. adresinde oturur.

SUÇ             : Özel evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık.

SUÇ TARİHİ   : 2006 yılı Kasım ayı

                   HAZIRLIK EVRAKI İNCELENDİ:

         (A) Üniversitesinde görev yapan şüphelinin, 2006 Kasım dönemi kamu personeli yabancı dil seviye tespit sınavına kendi yerine başkasını sokarak 92 puan aldığı, bu yöntemle Üniversite idari işlere başvurarak 17.12.2006 tarihli rektörlük onayına istinaden 17.12.2006 tarihinden itibaren yabancı dil tazminatı alan sanığın, atılı suçu işlediği ve adı geçen kurumu bu şekilde elde ettiği belge ile dolandırdığı iddia, bilirkişi raporu ve hukuk müşavirliği suç duyuruları ile anlaşılmakla,

         Şüphelinin eylemine uyan TCK.nun 207 [10], 158/e [11] maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur. 28.04.2007

                                                                                     Hülya METE 222444

                                                                           Cumhuriyet Savcısı -   İmza

         SORU 2 : A ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNÜN CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞIN YAPTIĞI BAŞVURU İHBAR MIDIR, ŞİKAYET MİDİR ?

 

         Mehmet Temizel’e atılı suçlar resen takibi şikayete bağlı suçlardır. Bu nedenle, burada ihbar söz konusudur.   

 

·         BİRİNCİ OTURUM

 

T.C. ….

AĞIR CEZA MAHKEMESİ                        Duruşma Tarihi: 05.06.2007

                                                                  Celse No:1

                                                                  Sayfa No:1

        

                            D U R U Ş M A   T U T A N A Ğ I

 

Esas No                           : 2007/0011

Başkan                                     : GİZEM UYGUN                0071200

Üye                                : METİN KARACA     0036112

Üye                                : GÜLTEN GÜZELCE  0039523

Cumhuriyet Savcısı             : YURDAGÜL ÖNCÜ            0011111

Katip                               : AHMET TOPÇULAR          0009999

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Yakınan idare vekili ile sanık ve sanık vekili hazır açık yargılamaya başlandı.

         Sanık vekili olduğunu söyleyen Av. Bekir Işık onaylı ve baro pulu bulunan vekaletname örneğini verdi, alındı dosyasına konuldu.

 

         SANIK MEHMET TEMİZEL: Arif ve Şükran oğlu 1966 d.lu ..   nüf. kay. halen …. adresinde oturur, bekar okur yazar, A Üniversitesinde çalışır, sabıkasız.

         5271 sayılı CMK 147. maddesi uyarınca sanığa yasal hakları hatırlatıldı, sanık susma hakkımı kullanmıyorum, savunmamı yapacağım demekle, .. C.Savcılığının 28.04.2007 tarih ve 2006/… sayılı iddianamesi okundu, sanıktan savunma ve delilleri soruldu.

 

         SANIK MEHMET TEMİZEL SAVUNMASINDA:

 

         Suçlamaları kabul etmiyorum sınava kendim girdim. Beraatimi istiyorum dedi.

 

         Sanığın daha önce alınan ifadesi okundu benzer olduğu görüldü.

 

         Sanıktan soruldu : İfadem bana aittir, kabul ediyorum dedi. 

                  

         A Üniversitesi Rektörlüğü vekili Av. Temel Cengiz’den şikayet ve delilleri soruldu : 

         Şikayetçiyiz, cezalandırılsın dedi.

 

Sanığın kendi yerine bir başkasını sınava soktuğu YÖK ÖSYM’den gelen 05.02.2007 tarihli yazı ve ekleri okundu.

 

         Sanıktan soruldu : bilirkişi raporunu kabul etmiyorum sınava kendim girdim yazılar bana aittir dedi.

 

         Sanık vekilinden soruldu. Biz bilirkişi raporuna dayanak gösterilen belgelerin getirtilmesini ve yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep ediyoruz dedi.

        

Dosya incelendi,

        

G.D. TALEP GİBİ:

 

         1) …. de nüfusa kayıtlı bulunan sanığın nüfus kaydının celbi için müzekkere yazılmasına,

 

         2) (A) Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışmakta iken 2006 yılı Kasım döneminde yapılan kamu personeli yabancı dil seviye tespit sınavına bir başkasını sınava soktuğu ileri sürülen Arif ve Şükran oğlu 1966 d.lu Mehmet Temizel’in sınava girişle ilgili olarak yaptığı ve sınav kağıtları asıllarının Yüksek Öğretim Kurulu Öğrenci Seçme Yerleştirme Müdürlüğünden celbi için C.Savcılığına müzekkere yazılmasına,

         3) Bu belgeler geldikten sonra önümüzdeki oturumda gerektiği taktirde sanığın benzer yazı ve rakamlar yazdırılması hususunun düşünülmesine,

         4) Sanığın 17.12.2006 tarihinden itibaren kararın iptal tarihine kadar ne kadar yabancı dil tazminatı aldığının sorulması için C.Savcılığı aracılığı ile (A) Üniversitesi Personel Dairesi Başkanlığına yazılan yazı sonucunun beklenmesine,

         Bu sebeplerle duruşmanın 10.07.2007 Salı saat 09.10.a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

BAŞKAN                           ÜYE                       ÜYE                       KATİP

0071200                         0036112                  0039523                 0009999

 

 

·         İKİNCİ OTURUM

 

 

T.C. ….

AĞIR CEZA MAHKEMESİ                        Duruşma Tarihi: 10.07.2007

                                                                  Celse No:2

                                                                  Sayfa No:3

        

                            D U R U Ş M A   T U T A N A Ğ I

 

Esas No                           : 2007/0011

Başkan                                     : GİZEM UYGUN                0071200

Üye                                : METİN KARACA     0036112

Üye                                : GÜLTEN GÜZELCE  0039523

Cumhuriyet Savcısı             : YURDAGÜL ÖNCÜ            0011111

Katip                               : AHMET TOPÇULAR          0009999

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Yakınan vekili Temel Cengiz, sanık vekili Av. Bekir Işık hazır sanık gelmedi açık yargılamaya devam olundu.

 

         Sanığın nüfus kaydının gönderildiği görüldü.

 

         (A) Üniversitesi Personel Dairesi Başkanlığından gelen 10.06.2007 tarihli yazı ve ekleri, Yüksek Öğretim Kurulu Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinden gelen 11.06.2007 tarihli yazı ve ekleri okundu.

 

         Yakınan vekilinden soruldu, şimdilik bir diyeceğimiz yoktur sanıktan davacıyız dedi.

 

         Sanık vekilinden soruldu biz yazılı beyanda bulunacağız, müvekkil hasta olduğu için gelmedi ve (B) Hastanesinden verilen rapor örneğini verdi alındı dosyasına konuldu.

 

         Dosya incelendi.

 

         G.D.TALEP GİBİ:

         1) Sanık vekiline gelen yazılar ve belgeler konusunda yazılı beyanda bulunmasına,

         2) Sanık adına davetiye çıkartılmasına,

         3) Sanık geldiğinde bu oturumda okunan belgelere karşı diyeceklerinin sorulmasına, ayrıca imza ve yazı örneklerinin alınmasına,

 

         Bu sebeplerle duruşmanın 26.07.2007 Perşembe saat 10.00.a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

 

BAŞKAN                           ÜYE                       ÜYE                       KATİP

0017402                          0018052                 0025935                 0008625

 

 

·         ÜÇÜNCÜ OTURUM

 

 

 

T.C. ….

AĞIR CEZA MAHKEMESİ                        Duruşma Tarihi: 26.07.2007

                                                                  Celse No:3

                                                                  Sayfa No:4

        

                            D U R U Ş M A   T U T A N A Ğ I

 

Esas No                           : 2007/0011

Başkan                                     : GİZEM UYGUN                0071200

Üye                                : METİN KARACA     0036112

Üye                                : GÜLTEN GÜZELCE  0039523

Cumhuriyet Savcısı             : YURDAGÜL ÖNCÜ            0011111

Katip                               : AHMET TOPÇULAR          0009999

 

 

BELLİ GÜN VE SATTE CELSE AÇILDI: Sanık ve sanık vekili hazır açık yargılamaya devam olundu.

 

         Geçen oturumda gönderilen (A) Üniversitesi Personel Dairesi Başkanlığının 10.06.2007 tarihli yazı ve ekleri ile ÖSYM’den gelen 11.06.2007 tarihli yazı ve ekleri okundu.

        

Geçen ara kararı gereğince sanık vekilinden soruldu : belgelere bir diyeceğimiz yoktur  dedi.

        

Sanıktan soruldu, hepsi bana aittir bir diyeceğimi yoktur dedi.

 

         Dosya incelendi.

 

         G.D. TALEP GİBİ:

 

         1- Sanığın yabancı dil seviye tespit sınavı kağıtlarındaki yazı benzerlerinin yazdırılarak imzalarının alınmasına, bu konuda hakim Gülten Güzelce’nin naip tayinine,

 

         2- Bu işlem tamamlandıktan sonra 2006 Kasım ayı kamu personeli yabancı dil seviye tespit sınavındaki imza ve yazılar ile sanığın dosya arasında bulunan diğer imza ve yazıları ve ayrıca duruşmada alınan imza ve yazılarla birlikte karşılaştırılarak 2006 Kasım kamu personeli yabancı dile seviye tespit sınavındaki yazıların sanığın elinden çıkıp çıkmadığının belirlenmesi için dosyanın bilirkişiye verilmesine, bu konuda hakim Gülten Güzelce’nin tayinine, kendisine tam yetki verilmesine,

         Bu sebeplerle duruşmanın 06.09.2007 saat 9.15 e bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

 

BAŞKAN                           ÜYE                       ÜYE                       KATİP

0017402                          0018052                 0025935                 0008625

 

SORU 3 : ÜYE METİN KARACA SANIK MEHMET TEMİZEL’İN TATBİK İMZALARINI ALMIŞ VE BİLİRKİŞİYİ SEÇMİŞ VE OSYAYI BİLİRKİŞİYE VERMİŞTİR. BU İŞLEMLER HAKKINDA NE DÜŞÜNMEKTESİNİZ ?

·         BİLİRKİŞİ RAPORU

 

 

BİLİRKİŞİ RAPORU                           24.08.2007

 

TETKİKİ VEREN MAKAM : …. Ağır Ceza Mahkemesi 2007/11 Esas

TETKİK KONUSU ………..   İmza, yazı, belge tetkiki.

TETKİKE VERİLEN    ……….. A-TETKİK KONUSU : ÖSYM Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit sınavı 2006 yılı Kasım Ayına ait ; …. aday numaralı, .. salon, … sıra no. …. numaralı, …. doğumlu, ….. adresinde oturan “Mehmet Temizel” ismine düzenlenmiş “cevap kağıdı” aslı (cevap kağıdı fotokopisi Ek: birdedir)

……………

 

GENEL SONUÇ: Yukarıda maddeler halinde belirtilen eklerdeki fotokopilerinde de 1’den 46’ya kadar işaretlenen bulgulara atfen: …

 

         3- Tetkik konusu cevap kağıdındaki yazıların ve imzanın ; sanığın mukayese yazı ve imzaları ile yapılan karşılaştırılmasında;

         a- Tetkik konusu “2006 Kasım cevap kağıdındaki” kurşun kalemle atılmış imza ile sanık Mehmet Temizel’in ... Ağır Ceza Mahkemesinde 26.07.2007 tarihli duruşmada alınan tatbik imzaları arasında ; imzaların başlangıçlarında üst üste çizilmiş büyük “T” ve “M” harfleri ile imzalardaki “Temizel” kelimesindeki harflerin tersim tarzlarının; benzerlik arzettiği;

         b- Tetkik konusu “2006 Kasım Cevap Kağıdındaki” kurşun kalemle yazılmış Mehmet Temizel, ….(adres) yazısındaki Büyük “D” ve küçük “d,z,f” harfleri ile “2,4,9” rakamları ile sanık Mehmet Temizel’in; Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmada alınan tatbik yazılarında aynı harf ve rakamların tersim tarzları yönlerinden benzerlik arzettikleri;

         Müşahade edilmiştir. Huzurda alınan mukayese imza ve yazılarındaki ile tarihler itibariyle değişiklik gösteren yukarıda tafsilen belirtilen kaligrafik bulgulara atfen; tetkik konusu niteliği yukarıda yazılı “….” aday numaralı, 2006 Kasım ayına ait sınav “cevap kağıdındaki” imzanın ve yazıların sanık Mehmet Temizel’e ait olabileceği kanaatine varılmıştır. Arz olunur.

EKİ: Tetkik konusu ve mukayese belgeleri, üç tablo mahkeme dosyası münderecatı ile birlikte .

                                                                  Bilirkişi

                                                                  ……….

·         GEREKÇELİ KARAR

 

 

 

T.C. …..

AĞIR CEZA MAHKEMESİ                                           SAYFA NO:1

 

                            G E R E K Ç E L İ   K A R A R

 

ESAS NO                : 2007/0011

KARAR NO              : 2007/00176

C.SAVCILIĞI NO      : 2007/….

 

BAŞKAN                           : GİZEM UYGUN                0071200

ÜYE                                : METİN KARACA     0036112

ÜYE                                : GÜLTEN GÜZELCE  0039523

CUMHURİYET SAVCISI       : YURDAGÜL ÖNCÜ            0011111

KATİP                             : AHMET TOPÇULAR          0009999

 

MÜŞTEKİ                : (A) ÜNİVERSİTESİ REK. Adresi ..

VEKİLİ                   : Av. TEMEL CENGİZ Adresi

SANIK          : MEHMET TEMİZEL: Arif ve Şükran oğlu 1966 d.lu, bekar, sabıkasız, okur yazar

tahsilli mesleği araştırma görevlisi.

          Nüfusa kayıtlı olduğu yer, .. ,

Adresi ………..r

VEKİLİ          : Av. BEKİR IŞIK, Adresi  ………….

SUÇ    : SAHTECİLİK DOLANDIRICILIK

SUÇ TARİHİ : 00/11/2006

KARAR TARİHİ : 06.09.2007

         Yukarıda açık kimliği yazılı bulunan sanık/sanıklar hakkında mahkememizde yapılan

duruşma sonunda:

                   GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 

2006 yılı Kasım döneminde yapılan kamu personeli yabancı dil seviye tespit sınavına kendisi yerine bir başkasını soktuğu, bu şekilde kazandığı sınava istinaden yabancı dil tazminatı aldığı ileri sürülen (A) Üniversitesi araştırma görevlisi sanık Mehmet Temizel’in TCK 207, 158/e  maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmıştır.

         Sanık Mehmet Temizel, savunmasında, sınava kendisinin girdiğini ileri sürmüş ve beraatine karar verilmesini istemiştir.

         Kanıtların toplanmasından sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.

         24.08.2007 tarihli bilirkişi raporunda, 2006 yılı Kasım ayında yapılan sınavda doldurulan cevap kağıdındaki yazı ve imzalarla sanığa ait imza ve yazılar arasında benzerlikler bulunduğu görüşüne yer verilmiştir.

         Anlatımında sınava kendisi yerine bir başkasını sokmadığını söyleyen ve bu savunması alınan bilirkişi raporu ile büyük ölçüde doğruluk kazanan sanık Mehmet Temizel’in atılı suçları işlediğine dair mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı kanıt bulunmadığından beraatine karar verilmesi uygun bulunmuştur.

         H Ü K Ü M

         Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,

         Sanık Mehmet Temizel’in atılı suçtan BERAATİNE,

         06.09.2007 tarihinde sanık Mehmet Temizel ve sanık vekilinin yüzüne karşı C.Savcısı Yurdagül Öncü’nün huzuru ile isteği uygun Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar alenen okunup usulen tefhim kılındı.

 

BAŞKAN                           ÜYE                       ÜYE                       KATİP

0017402                          0018052                 0025935                 0008625

 

 

         İş bu karar aslının aynı olup temyiz edilmediğinden süresinde kesinleştiği şerh ve tastik olunur. 15.09.2007

 

 

 

 

 

·         ÖSYM’NİN 05.02.2006 TARİHLİ YAZISI

 

                            T.C.

                            YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU

         ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME MERKEZİ

Genel Sekreterlik                         GİZLİ

Sayı: ….                                                                          05.02.2007

 

                                     

(A) ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NE

                                                        …..

 

Üniversitenizde Araştırma görevlisi olarak görev yapan 2006 Kasım Dönemi Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavına giren ve Fransızca sınav sonucunda 92 puan alan Mehmet Temizel hakkında Merkezimize “Sınavda yerine başkasının girdiği” yönünde ihbarda bulunulmuştur. Mehmet Temizel’e ait belgeler Merkezimizde ve yetkili laboratuarlarda incelenmiştir.

 

Mehmet Temizel’in sınav evrakı ile ilgili Uzman İncelemesinin onaylı fotokopisi ekte gönderilmiştir. Bu raporda Cevap Kağıdındaki ve diğer belgelerdeki yazı ve imzaların farklı olduğu belirtilmektedir.

 

Mehmet Temizel’in 2006 Kasım Dönemi Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınav sonucu Merkezimiz Yürütme Kurulunun 02.02.2007 tarihli toplantısında iptal edilmiştir.

 

Bilgilerinizi ve Mehmet Temizel hakkında gerekli soruşturmanın açılması hususunu takdirleriniz arz ederim.

                                                                  Saygılarımla,

                                                                  ………

                                                                  Başkan

 

Ek: Uzman Raporu Onaylı fotokopisi

 

 

·         (A) ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NÜN 18.03.2007 TARİHLİ YAZISI

 

 

SORUŞTURMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sayı: …..                                                               Ankara 18.03.2007

                                                                                     GİZLİ

 

         …… CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

 

            Üniversitemizde araştırma görevlisi olarak görev yapan Mehmet Temizel’in 2006 Kasım dönemi Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavında kendisi yerine başkasının girmesini sağladığına ilişkin olarak Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinden alınan 05.02.2007 tarihli ve eki Uzman İncelemesi uyarınca adı geçen hakkında Üniversitemizce disiplin soruşturması açılmıştır.

         Adı geçenin bu sınav sonucu 2006 yılı Kasım döneminden bu yana haksız olarak Yabancı Dil Tazminatından yararlanması nedeniyle Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca yasal işleme yapılmasının teminini ve işlem neticesinden Rektörlüğümüze bilgi verilmesini müsaadelerinize rica ederim.

 

         Saygılarımla,

 

Gen.Sek.                                                               Prof. Dr. ……….

                                                                                     REKTÖR

 

 

EKLER                    :

EK-1 YÖK ÖSYM’nin 05.02.2007 tarihli yazısı ve eki uzman incelemesi

EK2- Üniversitemiz Personel Dairesi Başkanlığından alınan 8.6.2000 tarihli yazı

 

 

·         ÖSYM’NİN  11.06.2007 TARİHLİ YAZISI

 

 

                                      T.C.

                            YÜKSEKÖĞRETİM KURULU

                   ÖĞRENCİ SEVME VE YERLEŞTİRME MERKEZİ

 

         Sayı: ……………

 

 

                                      …. Ağır Ceza Mahkemesi

                                      Başkanlığına

 

                                                                           ANKARA

                                                                          

                                                                           DOSYA NO:2007/11 E.

İLGİ:  a) … tarih 2007/11 E. Sayılı yazınız.

 

         Sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan sanık Mehmet Temizel hakkındaki ilgi yazınız incelendi.

 

         Adı geçen hakkında .. uzmanlık numaralı Uzman İncelemesinde belirtilen ve onaylı birer fotokopisi Merkezimizde saklanan 2002 Kasım, 2004 Kasım, 2005 Mayıs, 2005 Kasım, 2006 Kasım Dönemi KPDS Kayıt Kartları ve KPDS Cevap Kağıtları asılları ile onaylı fotokopileri ilişikte sunulmuştur.

         Gereğini, kayıtlarımıza işlenmek üzere işlem sonucunda bilgi verilmesini ve belge asıllarının iadesini arz ederim.

 

 

                                                        Saygılarımla

                                                        ……. – Başkan

Eki:

1-KPDS Kayıt Kartları asıları ve onaylı fotokopileri (5 asıl, 5 fotokopi)

2- KPDS Cevap Kağıtları asılları ve onaylı fotokopileri (5 asıl, 5 fotokopi)

 

 

 

 

 

 

·         YABANCI DİL TAZMİNATI KONUSUNDAKİ YAZILAR

 

 

 

                   T.C.

         ………

AĞIR CEZA MAHKEMESİ                                  ANKARA

                                                                           05.06.2007

ESAS NO: 2007/11

 

                            CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

 

                                                                  ANKARA

         Özel evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan sanık Mehmet Temizel hakkında mahkememizden verilen tensip kararı gereğince:

         (A) Üniversitesinde Araştırma görevlisi olarak çalışan Arif ve Şükran oğlu 1966 d.lu Mehmet Temizel’in 17.11.2006 tarihinden itibaren kamu personeli yabancı dil seviye tespit sınav sonucunun iptal edildiği tarihe kadar ne kadar dil tazminatı ödendiğinin (A) ÜNİVERSİTESİ PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINDAN sorularak en kısa zamanda duruşmanın bırakıldığı 10.07.2007 gününden önce mahkememize bildirilmesi önemle rica olunur.

 

 

 

                                      (A) ÜNİVERSİTESİ

                            PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

                                               …….

 

                                                                           10.06.2007

Dosya No      :

Kayıt No       :

Konu            :

                            …. Cumhuriyet Başsavcılığı’na

 

         İlgi: 05.06.2007 gün ve 2007/11 sayılı yazınız                        

 

         Üniversitemiz Araştırma Görevlilerinden Mehmet Temizel’e 17.11.2006-15.07.2007 tarihleri arasında toplam : 92 YTL yabancı dil tazminatı ödenmiştir.

 

Bilgilerinizi rica ederim.

 

                                                                           Prof. Dr. ……

                                                                           Rektör Yardımcısı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         09.04.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

İki oturum arasında, sanıklar ve müdafileri tarafından herhangi bir dilekçe verilmemiştir.

 

Mahkemenin, son oturumunda duruşmaya önceki Cumhuriyet savcısı çıkmıştır. Bilindiği üzere, son ara kararında,  

“1- İddia makamında değişiklik sebebi ile esas hakkındaki görüşünü hazırlaması için yeniden C.Savcılığına gönderilmesine”

Karar verilmiştir.      

 

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 16/11/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 6

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

BELLİ GÜN VE SAATTE 5. OTURUM AÇILDI: Taraf vekilleri ile sanıklar hazır açık duruşmaya devam olundu.

 

         Katılan Ali Malcı vekili biz sanıkların cezalandırılmasını istiyoruz dedi.

 

            Sanıkların suçlarının subutu halinde haklarında TCK 257/3 ile 257/1 maddelerinin uygulanması olasılığı bulunduğundan kendilerine CMK 226 maddesi uyarınca ek savunma hakkı verildi.

 

 

  • TCK 257/1 : “KANUNDA AYRICA SUÇ OLARAK TANIMLANAN HALLER DIŞINDA, GÖREVİNİN GEREKLERİNE AYKIRI HAREKET ETMEK SURETİYLE, KİŞİLERİN MAĞDURİYETİNE VEYA KAMUNUN ZARARINA NEDEN OLAN YA DA KİŞİLERE HAKSIZ BİR KAZANÇ SAĞLAYAN KAMU GÖREVLİSİ, BİR YILDAN ÜÇ YILA KADAR HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILIR”

TCK 257/3 : “İRTİKAP SUÇUNU OLUŞTURMADIĞI TAKDİRDE, GÖREVİNİN GEREKLERİNE UYGUN DAVRANMASI İÇİN VEYA BU NEDENLE KİŞİLERDEN KENDİSİNE VEYA BİR BAŞKASINA ÇIKAR SAĞLAYAN KAMU GÖREVLİSİ, BİRİNCİ FIKRA HÜKMÜNE GÖRE CEZALANDIRILIR”.

 

  • Suçun niteliğinin değişmesi CMK 226 :

“(1) SANIK, SUÇUN HUKUKİ NİTELİĞİNİN DEĞİŞMESİNDEN ÖNCE HABER VERİLİP DE SAVUNMASINI YAPABİLECEK BİR HALDE BULUNDURULMADIKÇA, İDDİANAMEDE KANUNİ UNSURLARI GÖSTERİLEN SUÇUN DEĞİNDİĞİ KANUN HÜKMÜNDEN BAŞKASIYLA MAHKUM EDİLEMEZ.

(2) CEZANIN ARTIRILMASINI VEYA CEZAYA EK OLARAK GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN UYGULANMASINI GEREKTİRECEK HALLER, İLK DEFA DURUŞMA SIRASINDA ORTAYA ÇIKTIĞINDA AYNI HÜKÜM UYGULANIR.  

 

         SORU 1 : Kamu davası TCK 252/1’deki rüşvet suçu iddiasıyla açılmıştır. İddia makamı önceki oturumlardaki esas hakkındaki görüşü ile bu suçtan cezalandırma istemiştir. Mahkeme ise, bu oturumda, sanıklara, suçun niteliğinin gösterilen suça göre değişmesi olasılığı nedeniyle ek savunma hakkı vermiştir. MAHKEMENİN BU UYGULAMASI CMK 226’YA UYGUN MUDUR ?   

         Uygundur.

 

         SORU 2 : MAHKEME EK SAVUNMA HAKKI VERMEDEN SANIKLARI TCK 257/3 ile 257/1 İLE CEZALANDIRABİLİR Mİ ?

         Hayır. CMK 226/1’e göre suçun niteliğinde değişiklik yapılmadıkça, sanıkların bu suçtan cezalandırılmaları mümkün değildir. Örneğin, “Duruşmadan zımnen veya sarahaten vareste tutulmuş olsa dahi CMUK nun 258 nci maddesi mucibince verilecek mütemmim müdafaa hak ve imkanının vekile değil maznunun kendisine verilmesi icap ettiğine dair” [12]

 

         SORU 3 : MAHKEME EK SAVUNMA HAKKI VERMEDEN SANIKLARI TCK 257/3 ile 257/1 İLE CEZALANDIRIRSA NE OLUR ?

         Bu kararın, CMK 226/1’e aykırılığı söz konusu olur. Bu durum mutlak bozma nedeni oluşturur. Örneğin, “Görevsizlik kararında yazılı madde fıkrasından daha ağır bir fıkra ve ceza tayin edilmiş olmasına göre CMUK nun 258. (CMK 226) maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilmemesi yasaya aykırıdır” [13].  

 

SORU 4 : MAHKEME EK SAVUNMA HAKKI VERMEDİĞİ İÇİN SANIKLARI TCK 257/3 ile 257/1 İLE CEZALANDIRAMAZ İSE, OLAYDA RÜŞVET SUÇUNUN UNSURLARI OLUŞMAMASI, BUNA KARŞIN, TCK 257/3’DEKİ SUÇUN OLUŞMASI SÖZ KONUSU OLMASI DURUMUNDA VERECEĞİ KARAR NE OLABİLİR ?

         İsnat edilen fiilden dolayı rüşvet suçunun unsurları oluşmamışsa, rüşvet suçundan cezalandırma kararı verilemez. Mahkeme suçun niteliğinde değişiklik yapmadığı için CMK 257/3’deki suçtan dolayı da cezalandırma kararı veremez. Bu durumda, sadece rüşvet suçundan beraat kararı verebilir. 

 

            Sanıklar ek süre istemediklerini söylediler.

 

         SORU 5 : CMK 226/1’DEKİ “SAVUNMASINI YAPABİLECEK BİR HALDE BULUNDURULMADIKÇA” DEYİMİNDEKİ, SANIĞIN SAVUNMASINI YAPABİLECEK DURUMDA OLMASI NE DEMEKTİR ?  

         Sanığın, mevcut delil durumuna göre suçun niteliğinde yapılan değişikliğe göre savunmasını yapabilmesi olanağının sağlanması demektir. 

 

         SORU 6 : SANIK, CMK 226/1’E GÖRE SAVUNMASINI YAPABİLMEK İÇİN SÜRE İSTEYEBİLİR Mİ VEYA MAHKEME SÜRE TALEBİNİ REDDEDEBİLİR Mİ? 

         Suçun niteliğinde değişiklik, sanığın, yargılamanın bu evresinde, yeni bir isnatla karşılaşması demektir. Sanığın savunma hakkı suçun niteliğinde yapılan değişiklik ile kısıtlanamaz.

CMK 176/1 ve 4’e göre, “İddianame, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur” / “Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir”.

Bu yasal hükmün emri gereğince, mahkemenin, suçun niteliğinin değişmesi durumunda, süre talep eden sanığa savunmasını yapması için CMK 17674’e kıyasen en az bir haftalık süre vermesi gerekir.

Mahkemenin sanığın süre talebini reddi, savunma hakkının ağır ihlalidir ve mutlak bozma nedenidir.      

        

SORU 7 : MAHKEME BU KONUDA SANIĞA SAĞLAMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU SAVUNMA SÜRESİNİ MÜDAFİİNE SAĞLAMAKLA GÖREVLİ MİDİR ?

Sanık savunmasını müdafii aracılığıyla yapabilir (CMK 149). Müdafiin talebi halinde sanığa sağlanan süreler aynen sağlanır.  

         Sanık Cevdet Bilgili avukatımın yaptığı savunmaya aynen uyuyorum önceki savunmalarımı tekrar ederim ben böyle bir suç işlemedim dedi.

 

          Sanık Çelik Ölçüm’den soruldu. Ben de avukatımın yaptığı savunmalara katılıyorum beraatimi istiyorum dedi.

 

         Soruşturmanın genişletilmesi isteği olmadığını söyleyen C. SAVCISI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA :

         Biz esas hakkındaki görüşümüzü önceden verdik, bu görüşümüzde eylemin rüşvet alma olarak tanımladık, ancak, dosyamızın karara çıkmaması nedeni ile dosyayı tekrar gözden geçirdik ve yaptığımız inceleme sonucu da sanığın eyleminin rüşvetten ziyade TCK 250/2 maddesinde tanımlanan irtikap suçunu oluşturduğu, yine suç tarihi itibariyle sağlanan değerinde pek hafif olduğu bu nedenle sanık Cevdet Bilgili’nin irtikap suçu nedeni ile cezalandırılmasının gerektiği, diğer sanık Çelik Ölçüm’ün ise beraat etmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

         Bu nedenlerle:

1-      Sanık Çelik Ölçüm’ün atılı suçu işlediği suçu kanıtlanamadığından beraatine.

2-      Sanık Cevdet Bilgili’nin sağlanan menfaatin pek hafif olması dikkate alınarak eylemine uyan 250/2 uyarınca cezalandırılmasını,

Kamu adına talep ediyoruz, dedi.

 

         Sanık Cevdet Bilgili vekili söz aldı. Sanık Çelik Ölçüm parayı yaptığı işe karşılık aldığını bildirmiştir. Dinlenen tanıkların ifadeleri bunu doğrulamıştır. İddianamede sanıkların birlikte hareket ettikleri ileri sürülerek dava açılmıştır. C.Savcısı esas hakkındaki görüşünde çelik Ölçüm hakkında beraat isteminde bulunulmuştur. Bu görüş sanıkların birlikte hareket etmedikleri kabulüne dayanmaktadır. Sanık Çelik’in beraatinin istenmesi durumunda müvekkilimin mahkumiyeti yoluna gidilmesi için suçu irtikap eden ya da doğrudan doğruya işleyen durumunda olması veya azmettiren durumunda olması gerekir olayda bunların hiç biri yoktur. O yüzden gerek irtikap gerekse rüşvet alma suçu müvekkil bakımından söz konusu değildir müvekkilimin tek kusuru burada yapılanların mahkemeye bildirmemesidir. Bu fiil bir suçu oluşturmaz, ama, aksi bile olsa, ancak, TCK 257. maddesinde düzenlenen görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma olarak düşünülebilir. Olayda Ali Malcı yönünden her hangi bir zarar oluşmamıştır. Ali Malcı’nın zarar görmesi söz konusu değildir. Ali verdiği parayı geri almış ayrıca düzenlenen rapordan da yararlanmıştır. Yani Hukuki anlamda sebepsiz zenginleşme söz konusudur. Konuya bu açıdan baktığımız zaman görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçunun varlığından söz edilemez, bütün bunlardan dolayı müvekkilimin beraatine, cezalandırma düşünülmekte ise, TCK 257/2 veya 257/1’den cezalandırılmasına, hakkında TCK 62, 52, 51 maddelerinin uygulanmasını talep ediyoruz, önceki esas hakkında savunma dilekçemizi de tekrar ediyoruz dedi.

 

Sanık Cevdet Bilgili’den tekrar soruldu

Önceki beyanlarımızı aynen tekrar ederiz dedi.

 

         Sanık çelik Ölçüm vekilinden esas hakkındaki savunması soruldu.

 

         C.Savcısının görüşünün müvekkille ilgili bölümüne katılıyoruz, önceki savunmalarımızı tekrar ediyoruz müvekkilimizin beraatini talep ediyoruz dedi.

 

         Sanık Cevdet Bilgili’den esas hakkındaki savunması soruldu.

 

         Avukatımın yaptığı savunmaya aynen iştirak ediyorum, önceki savunmalarımı tekrar ediyorum, rüşvet isteme ve alma olanağı yoktur, böyle bir suçlama kişiliğime, yaşıma ve akademik kariyerime zaten yakışmaz, suçsuzum, beraatimi istiyorum dedi.

 

         Sanık Çelik Ölçüm’den esas hakkındaki savunması soruldu, ben Ali Malcı’ya teknik anlamda hizmet verdim. Hem bu hizmeti kullandı, ham de beni suçluyor, suçlamayı kabul etmiyorum, eğer, bu iş olsa idi emeğime karşılık 15.000 YTL para alacaktım, beraatimi istiyorum dedi.

 

         Sanık Cevdet Bilgili’den son sözü soruldu [14],

  • CMK 216/3 : “HÜKÜMDEN ÖNCE SON SÖZ, HAZIR BULUNAN SANIĞA VERİLİR”

Ben 70 yaşındayım şimdiye kadar şerefimle çalıştım. Bu bana yapılan bir iftiradır suçsuzum beraatimi istiyorum dedi.

 

         Sanık Çelik Ölçümden son sözü soruldu. Benim başka bir diyeceğim yoktur dedi.

 

         Dosya incelendi.

 

            Araştırılması gerekli başka bir husus kalmadığından yargılamaya son verildi.

 

  • CMK 231/4 : “HÜKÜM FIKRASI HERKES TARAFINDAN AYAKTA DİNLENİR”

 

         GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ [15] :

 

         Sanık Çelik Ölçüm’ün atılı suçtan BERAATİNE,

 

         Sanık Cevdet Bilgili’nin kişiliği, suçun işleniş biçimi, eylemin yasaya aykırılık derecesi ve kastın yoğunluğu göz önüne alınarak hareketine uyan TCK 252/1 maddesi uyarınca DÖRT SENE HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

         TCK 35. maddesi gereğince cezası takdiren 2/3 oranında indirilerek, BİR SENE DÖRT AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

         Sanığın cezasından başkaca indirme yapılmasına yer olmadığına, sanığın yaş durumu gözönüne alınarak hapis cezası TCK 52. maddesi uyarınca tayin edilen günlüğü 20,00 YTL hesabıyla adli para cezasına çevrilerek 9.600,00 YTL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

         Hükmolunan cezanın nevi itibariyle TCK 53 . maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,

         Yasal zorunluluk nedeniyle TCK 51. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,         Katılan Ali Malcı vekil ile temsile edildiğinden tayin edilen 900 YTL ücreti vekaletin sanık Cevdet Bilgili’den alınarak katılana verilmesine,

         Beraat eden sanık çelik Ölçüm adına yapılan kişisel giderler hariç olmak üzere yapılan yargılama gideri  (             ) TL nin sanık Cevdet Bilgili’den alınmasına,

         16.11.2006 tarihinde katılan Ali vekili Av. …, sanıklar sanık Cevdet Bilgili ve vekili Av. …, sanık Çelik Ölçüm ve vekili Av. ….’nun yüzlerine karşı C.Savcısı …’ın huzuru ile isteğe kısmen aykırı 7 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

 

 

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         02.04.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

·        Mahkeme, yargılamanın son oturumunda (10.09.2006) yapılan duruşmada, Sanık Cevdet Bilgili vekilinin kovuşturmanın genişletilmesi istemlerini reddetmiş, yeniden taraf olarak katılan vekiline, Cumhuriyet savcısına, Çelik Ölçüm müdafiine esas hakkında son diyecekleri için söz vermiş, beyanları tutanağa geçirmiştir.  

 

Mahkeme, önceki ders sonunda irdelendiği üzere, Cevdet Bilgili müdafiine, duruşmada bulunan sanıklar Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’e esas hakkında son diyecekleri için söz vermemiş, bu suretle, mutlak temyiz sebebi oluşturan “esas usul hatası” yapmıştır.

 

Mahkeme, aşağıdaki ara kararını vermiş ve duruşmayı karar için bir başka güne ertelemiştir :

 

G.D. İstek gibi,

1- Dosyanın heyetçe incelemeye alınmasına, bu sebeplerle duruşmanın 22.09.2006 saat 09.00’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

 

SORU 1 : CEVDET BİLGİLİ MÜDAFİİ DİLEKÇESİ EKİNDE,

a) UZMAN KİŞİNİN YAZILI TEKNİK GÖRÜŞÜNÜ,

b) BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNDEN ALİ’NİN İKİ BLOK İNŞAATININ PROJESİZ VE KAÇAK YAPILDIĞINI BELİRTEN YAZISINI,

VERMİŞ,

c) SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ YOLUYLA BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPTIRILMASI İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.   

MAHKEME, “G.D. : Sanık Cevdet Bilgili vekilinin duruşmada verdiği ve duruşma öncesinde verdiği 08.09.2006 tarihli dilekçesinde kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin istemler dosya kapsamına dosyada mevcut kanıt durumuna olayın oluş biçimine göre yerinde bulunmadığından reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra açık duruşmaya devam olundu” KARARINI VERMİŞTİR.    

MAHKEME, BU ARA KARARI İLE, BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPTIRILMASI İSTEMİNİ REDDETMİŞTİR. BUNDA BİR KUŞKU YOKTUR.  

MAHKEME, BU ARA KARARI İLE, BİRER YAZILI KANIT OLAN UZMAN KİŞİNİN YAZILI GÖRÜŞÜ İLE  BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN YAZISINI DA REDDETMİŞ MİDİR ?

Karar net değildir, yazılı kanıtları ve bilirkişi incelemesi yaptırılması isteminin reddi sonucunu çıkarmak mümkündür. Aksi olarak, sadece bilirkişi incelemesi yaptırılması isteminin reddi sonucunu çıkarmak da mümkündür. Gerekçe, kararın içeriğini tam anlamaya uygun ve yeterli değildir. 

 

SORU 2 : MAHKEME, BELİRTİLEN İKİ YAZILI KANITI REDDETMİŞSE, BU RED KARARI, CMK 206/2 [16], 207 [17] MADDELERİNE UYGUN MUDUR ?

Hayır değildir. Savunma kendi görüşlerinin ispatı olarak bu iki yazılı kanıtı vermiştir. Savunma, çelik Ölçüm’ün yaptığı işin, bilirkişilik görevinden ayrı / farklı ve bilirkişilik görevinin yapılması için varlığı gerekli teknik bilgi ve belgelere ait bir iş olduğu savunmasının ispatı için bu delilleri vermektedir. Mahkemenin, bu iki yazılı kanıtı reddetmesi için kanuni bir sebep yoktur. Mahkeme, bu iki yazılı kanıtı diğer kanıtlarla birlikte ele alıp takdir etmelidir. Kuşkusuz, delilin takdiri mahkemeye aittir. Mahkeme, bu iki yazılı kanıtı takdir eder, kararına esas almaya değer bulmazsa, gerekçesi göstermek suretiyle kararına almaz. Hukuki durum bundan ibarettir.   

 

·        Sanık Cevdet Bilgili müdafii Av. Üstün Savunman, mahkemenin kovuşturmanın genişletilmesi istemlerini reddi karşısında, iki oturum arasında, bu kez, önceki usulle, iki inşaat mühendisi ile bir mimardan oluşan üç kişilik teknik kuruldan yazılı teknik görüş almıştır.

 

SORU 3 : SANIK CEVDET MÜDAFİİNİN KARAR AŞAMASINDA BİR DAVADA ÖNCEKİ TEKNİK KİŞİNİN YAZILI GÖRÜŞÜNÜN REDDİ ÜZERİNE ÜÇ KİŞİLİK TEKNİK KURULDAN YAZILI TEKNİK GÖRÜŞ ALMASI VE MAHKEMEYE KANIT OLARAK VERMESİ, CMK 206/2, 207’E AYKIRI MIDIR ?

Hayır. Müdafii, üç teknik kişiden yazılı görüş alıp dosyaya vermek suretiyle, kendisi açısından, bu konudaki istemini ve savunmasını daha pekiştirmek istemiştir. Mahkeme, istemi bir karara bağlamakla yükümlüdür

·        Ayrıca, müdafii, katılan Ali’ye bir yazı [18] yazarak inşaatın imar hukukuna uygunluğuna ilişkin inşaatın ruhsatı, temel vizesi, onaylı mimari projeleri olup olmadığının ile hafriyat planları ve yol kotlarının verilip verilmediğini sormuş, durumun, yazının tebliğinden itibaren, üç gün içinde kendisine veya Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/666 esas sayılı dosyasına bildirilmesini istemiştir. Ali, müdafiinin yazısına yanıt vermemiştir.       

 

SORU 4 : 4667 sayılı Yasa ile değişik 1136 SAYILI AVUKATLIK YASASININ 2/III MADDESİ : “Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir”.

 

SORU 5 : MÜDAFİİNİN ALİ MALCI’YA YAZDIĞI YAZI BU MADDE KAPSAMINDA MIDIR?

Hayır. Ali Malcı bu madde kapsamında sayılan kurum ve organlardan birisi değildir. Maddenin muhatabı değildir.

 

 

SORU 6 : 4667-1136/2-III MADDESİ KAPSAMINDAKİ KURUM VE ORGANLARIN AVUKATIN YAZISINA YANIT VERMEMELERİ FİİLİ BİR SUÇUN KONUSU OLABİLİR Mİ ?  

Avukat, böyle bir talep yazısını, kamusal savunma görevini yapmak amacıyla yazmaktadır. Kanun, yazıya muhatap kurum ve organlara, kamusal savunma görevinin yerine getirilmesini görev olarak vermiştir. Bu görevde savsanılması, koşullarının varlığı halinde, kamu görevlileri için ör. TCK 257/2 maddesindeki suçu oluşturabilir.

 

·        Sanık Cevdet Bilgili müdafii, 15.09.2006 tarihli bir dilekçe ve ekinde üç uzman kişiden oluşan teknik kurulun yazılı teknik görüşünü ve Ali Malcı’ya gönderdiği yazıyı ve iadeli taahhütlü gönderme makbuzunu mahkemeye vermiştir. 

 

SORU 7 : ALİ’NİN MÜDAFİİNİN YAZISINA YANIT VERMEMESİNE SANIĞIN LEHİNE HUKUKİ BİR SONUÇ BAĞLANABİLİR Mİ ?

Hayır. Ali’nin yazıya yanıt verme yükümü yoktur. Yanıt verilmemesinden sanık Cevdet lehine hukuki bir sonuç çıkmaz. Avukatın yazısı, sadece katılanın iddiasının hakkın kötüye kullanıldığını ortaya koymak için onu beyanda zorlamaktan öte bir işlevi yoktur. Ali, yazıya yanıt vermemek suretiyle, avukatın bu isteğini boşa çıkarmış, ona bu yönde hukuki bir malzeme sağlamamıştır.    

 

SORU 8 : ALİ MÜDAFİİNİN YAZISINA CEVAP VERSE VE İNŞAATLARLA İLGİLİ ONAYLI BİR PROJENİN OLMADIĞINI, İMARDAN GEREKLİ RUHSAT VE İZİNLERİN ALINMADIĞINI,  AMA, İNŞAATIN ONAYSIZ PROJELERE UYGUN YAPILDIĞINI BİLDİRSEYDİ, ALİ’NİN BU İRADESİNİN DELİL DEĞERİ OLUR MUYDU ?

Katılanın mahkeme dışı avukata bildirdiği yazılı açıklaması, sanık beyanı ve tanık beyanı dışındaki katılanın yazılı beyanıdır ve beyan kanıtlarındandır.      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 20/09/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 4

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

BELLİ GÜN VE SAATTE 4. CELSE AÇILDI: Taraf vekilleri ile sanıklar hazır açık duruşmaya devam olundu.

 

            Katılan vekili Mine Gül yetki belgesini verdi alındı dosyasına konuldu. Katılan vekili, dilekçe verdi, okundu, mevcut belge, proje vs. tamamının yükleniciye karşı açılan Asliye Ticaret Mahkemesindeki davada olduğunun belirtildiği görüldü.

 

         Sanık Cevdet Bilgili vekili Av. Üstün Savunman’ın duruşma arasında verdiği yazılı savunma dilekçesi ile iki inşaat mühendisi ile bir mimar tarafından imzaları altında düzenlenen 13.09.2006 tarihli görüşün dosyaya konulduğu görüldü okundu.

 

         Belediye İmar Müdürlüğünün Cevdet Bilgili müdafiinin yazısına cevaben verdiği yazının mahkememize gönderilen örneği olduğu anlaşılan yazısının dosyaya konulmuş olduğu görüldü.

 

         Katılan vekili eski iddialarımızı tekrar ederiz dedi.

 

         C. Savcısı esas hakkındaki görüşünde : Biz esas hakkındaki görüşümüzü daha önce bildirmiştik, ancak, dosyanın karara çıkmaması üzerine tekrar dosyayı inceledik. Mevzuat çerçevesinde değerlendirmelerimizi, yeni bir görüşümüzle tekrar bildirmek istiyoruz. Görüşümüzde sanık Cevdet Bilgili’ye atılı suç bakımından yaptığımız nitelemede bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz. Ancak bunun eylemine katıldığı iddia edilen sanık çelik Ölçüm’ün bilirkişilikle görevlendirilmemiş olması dikkate alındığından diğer sanığın eylemine katıldığının kanıtlanamadığını düşünüyoruz.

         Bu nedenlerle,

         Sanık Cevdet Bilgili’nin rüşvet almak suçunu işlediği iddia edilmiş ve bu sanığın Ali Malcı’nın yaptırdığı tespit davasında Sulh Hukuk Mahkemesince iki arkadaşı ile birlikte bilirkişi olarak atandığı, sanığın mahkeme heyeti ile olay mahalline gittiği, bunun dışında da inceleme yapacağız ve göreceğiz diye ayarıca gittiği, ancak bir süre sonra yanında kendi eylemine iştirak suçundan kamu davası açılan sanık Çelik Ölçüm’ü alarak Ali’ye gidip işlerin kapasiteli olduğunu, raporlarını verebilmesi için yanındaki şahsa 15.000 YTL verilmesini söylediği, müdahilin bunu kabul etmekle birlikte durumu avukatına sorup yasal olmadığını öğrenince onun yönlendirmesi ile mahkemeye başvurduğu, mahkemenin de kendisi bilgisi dışında dosyayla ilgisi olmayan söz konusu 15.000 YTL’nin alınmak istendiğini C.Savcılığına ihbar ettiği, yapılan görevlendirme ile istenilen paranın bir kısmını almak için gelen sanıkların suç tarihinde 3.000 YTL ile yakalandıkları anlaşılmış ve bu olayda Cevdet Bilgili’nin tespit dosyasında bilirkişi olarak atandığı ve bu sıfatı nedeni ile istediği paranın rüşvet olduğu anlaşıldığından sanığa atılı rüşvet alma suçunun kanıtlandığını düşünüyoruz zira sanığın mahkemenin bilgisi dışında bir para istediği, rapor verebilmesi için başka hususların araştırılması gerekiyorsa bunların ikmalini mahkemeden isteyebileceği, kendisinin de görevi gereği bilmesi gerekmektedir.

         Sanık Çelik Ölçüm’ün ise diğer sanığın kendisine verdiği işi yapmak için onunla birlikte hareket ettiği ve sanık Cevdet Bilgili’nin para isterken yanında bulunduğu anlaşılmış, ancak, kendisinin her hangi bir memurluk ve bilirkişi sıfatı bulunmadığı anlaşıldığından atılı rüşvet suçu kanıtlanamadığından beraatine,

         Bu nedenlerle,

1. Sanık Cevdet Bilgili’nin eylemine uyan TCK 252/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına,

2. Sanık Çelik Ölçüm’ün atılı suçu işlediği kanıtlanamadığından beraatine karar verilmesi mütalaa olunur dedi.

 

SORU 9 : CUMHURİYET SAVCISININ GÖRÜŞ DEĞİŞTİRMESİNDE, SANIK CEVDET MÜDAFİİNİN DOSYAYA VERDİĞİ DELİLLERİN BİR ETKİSİ OLABİLİR Mİ, YOKSA, SAVCI İNCELEMESİNDE GÖRDÜĞÜ BİR HATAYI MI DÜZELTMİŞTİR ?    

Her iki durum da olasıdır. Ancak, bir önceki oturumda, “araştırılacak başka bir husus olsa veya şüpheli bir konu olsaydı görüş bildirmememiz mümkün değil idi” şeklinde görüş bildiren ve bu oturum görüşünü temelden değiştiren Savcı’nın müdafiinin verdiği kanıtlardan etkilenmesi olasılığı diğerine göre üstün görünmektedir. Ama, bu açıklamalar hukuki değil, iki olasılık üzerine açıklamalardır.    

 

Sanık Cevdet Bilgili vekili söz aldı : müdahil Ali Malcı inşaatların yapımını üstlenen önceki müteahhit aleyhine Ticaret Mahkemesine dava açmıştır. Bu dosya Ticaret Mahkemesinin 2006/16 esasında kayıtlı bulunmaktadır. Ali Malcı isteklerinin kanıtı olarak sanık Cevdet Bilgili’nin ve diğer bilirkişilerin düzenledikleri tespit dosyasındaki tüm raporları duruşmada kanıt olarak vermiş ve bu husus tutanağı geçmiştir. Biz bunun getirtilerek tespitini talep ediyoruz.

Ayrıca, müdahilin dilekçesindeki açıklama doğru değildir, çünkü, inşaatlarla ilgili herhangi onaylı bir projenin olmadığı, Belediye İmar Müdürlüğünün yazısı ile açıklanmış ve kanıtlanmıştır. Yüksek Mahkeme müdahile bu durumu açıklatmalıdır.    

İddianamede sanık Çelik’in müvekkilimle birlikte hareket ettikleri ileri sürülerek dava açılmıştı. C.Savcısı bu oturumda görüşünü kısmen değiştirdi, Çelik Ölçüm’ün beraatini istedi, buna göre biz de yeniden savunma hazırlayabilmek için süre istiyoruz dedi.

 

         Katılan vekili Asliye Ticaret Mahkemesindeki dosyayı bilmiyorum dedi.

 

            C. Savcısı : Sanık Cevdet Bilgili vekilinin taleplerinin dosyaya subut yönünden bir katkı sağlamayacağını düşünüyoruz, zira olayımız rüşvet olup sanık Cevdet’in mahkemenin öngörmediği, mahkemenin takdir ettiği bir ücretin dışında, mahkemenin bilgisi haricinde rapor verebilmek için bir ücret talep ettiği iddia edilmekte olup, daha sonra verilen raporların ve gelişen olayların bu suçun niteliği değiştirmeyeceği düşüncesinde olduğumuzdan istemlerin reddini talep ederiz dedi.

 

Dosya incelendi.

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ İSTEM GİBİ:

 

1. Sanık Cevdet Bilgili vekiline Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/16 esas sayılı dosyasına katılan Ali tarafından sunulan Cevdet Bilgili ve diğer bilirkişilerin düzenledikleri bilirkişi raporunun bir örneğini alması, ve bu raporun sunulduğu duruşma tutanağının bir örneğini alması için kendisine yetki verilmesine, Sanık vekiline bunları alıp duruşma gününden önce bir hafta önce mahkeme dosyasına sunmasına,

2. Sanık Cevdet Bilgili vekilinin 15.09.2007 tarihli dilekçesinde ileri sürdüğü soruşturmanın genişletilmesi istekleri dosya kapsamına göre yerinde bulunmadığından reddine.

         3. Sanık Cevdet Bilgili vekiline savunmalarını hazırlaması için yine duruşma gününden önce bir hafta evvel vermesine süre verilmesine.

         Bu sebeplerle duruşmanın 20.10.2006 saat 09.10’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

 

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

 

 

  • Sanık Cevdet Bilgili müdafii iki oturum arasında esas hakkında savunmasını yazılı olarak vermiştir. Bu savunma daha sonra ele alınacaktır.

 

 

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 20/10/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 5

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : OSMAN SAVCI       - 0211999

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Sanıklar ile katılan vekili ile sanıklar vekilleri hazır açık duruşmaya devam olundu.

 

         Sanık Cevdet Bilgili vekilinin duruşma arasında verdiği yazılı savunma dilekçesi, 18.10.2006 tarihli dilekçesi ve dilekçe ekinde Hukuk Mahkemesine sunulan bilirkişi raporu ile Asliye Ticaret mahkemesi duruşma tutanağı örneği ekleri okundu.

 

         Sanık Cevdet Bilgili vekili dilekçemizi aynen tekrar ederiz dedi.

 

         C. Savcısı : Dosyaya geçici olarak çıktığımızdan inceleyemedik, o yüzden önceki verilen esas hakkındaki görüşe katılıp katılmayacağımız hususunda beyanda bulunacak durumda değiliz dedi.

 

         Dosya incelendi,

 

         G.D.İSTEK GİBİ:

1- İddia makamında değişiklik sebebi ile esas hakkındaki görüşünü hazırlaması için yeniden C.Savcılığına gönderilmesine,

         Bu sebeplerle duruşmanın 16.11.2006 günü saat 10.00 a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

 

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

 

 

  • CEVDET BİLGİLİ MÜDAFİİNİN DİLEKÇESİ

 

 

SİNCAN AĞIR CEZA

MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

        

                                                                                Dosya 2006/666 E.

Dilekçeyi veren : Sanık Cevdet Bilgili

Avukatları : Av. Üstün Savunman

S u ç         : Rüşvet almak ve bu suça aracılık

İstem  : Savunmanın CMK 216 anlamında karara esas birer kanıt olan Teknik Müşavirlerinden alınmış Teknik Görüş Ve Yenimahalle Belediyesi İmar Müdürlüğünün Yazısının sunulmasıdır.

        

         Yüksek Mahkemenizin, soruşturmanın genişletilmesi istemini reddi karşısında, kamusal savunma, kanunun verdiği yetkiyle, savunma kanıtlarını toplamış ve Yüksek Mahkemeye bu dilekçemiz ekinde sunmuştur. Müdahile yazılan ekte sunulan yazıya cevap verilmemiştir. 

 

I. TEKNİK MÜŞAVİRLERİN TEKNİK RAPORLARI, BİRER SAVUNMA KANITIDIR.

 

KAMUSAL SAVUNMA, CMK’NUN TARAFA TANIMIŞ OLDUĞU CEZA YARGILAMASINDA “UZMAN KİŞİ, BİLİRKİŞİ” BULUNDURMA, TEKNİK MÜŞAVİRİNDEN BİLİRKİŞİ RAPORU ALMA VE TEKNİK MÜŞAVİRİNİN RAPORUNA DELİL OLARAK DAYANMA HAKKINI, YANİ KISACA YASAL BİR HAKKINI KULLANMIŞTIR.

 

Bilindiği üzere, “Teknik sahada iştişare bilirkişilerle ve teknik müşavirlerle yapılır. Kanun teknik müşaviri “tarafların seçtiği bilirkişi” diye adlandırmıştır” (KUNTER, Nurullah : Muhakeme Hukuku dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Yedinci Bası, Büyükçekmece / İstanbul 1981, s. 479  no. 335/III). “Teknik müşavirin mütalaası. Kanun kollektif hüküm verilmesinde rolü olan taraflara da bilirkişi seçmek yetkisini vererek, onların da teknik iştişareden faydalanabilmesini kabul etmiş ve bunu düzenlenmiş (CMK 188, 212, 215, 232)”tir (KUNTER, s. 487  no. 339). “Kanunumuza göre bunlar da bilirkişilerdir” (KUNTER, s. 487  no. 339).

 

GERÇEKTEN, KAMUSAL SAVUNMA, DAVA DOSYASINA, mimar tarafından hazırlanan TEKNİK RAPORU sunmuştur. Bu dilekçemiz ekinde ise, üç teknik kişiden oluşan teknik kuruldan alınan yazılı TEKNİK KURUL GÖRÜŞÜ SUNULMUŞTUR. SAVUNMA MAKAMININ TEKNİK MÜŞAVİRLERİNE HAZIRLATTIĞI BU her iki “TEKNİK GÖRÜŞLER”, konuyla ilgili "maddi gerçeğin araştırılması usulü"ne uygun BİRER TEKNİK UZMAN RAPORUDURLAR. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümü bakımından önemli ve değerli ve gözönüne alınması gereken bir “savunma kanıtı”dır. Yüksek Mahkeme, ihtiyaç duyduğunda teknik müşavirlerin raporlarını, bir bilirkişi incelemesi ile denetleme imkanına sahiptir.

Teknik Müşavirlerimiz, dosyaya sunulan Teknik Raporlarının içeriğindeki teknik görüşlerinden anlaşılacağı üzere, “savunma makamı” tarafından getirilmiş olan bu teknik raporlarla, sanık çelik ölçüm’ün yaptığı işle, müvekkil bilirkişiye verilen görevi ve müdahil Ali Malcı’nın tespit istemini belgeleriyle birlikte incelemişler ve vardıkları sonuçları da “gerekçeli” bir biçimde açıklamışlardır. BU “TEKNİK RAPORLARLA”, SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPTIĞI İŞİN, MÜVEKKİLİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ DIŞINDA KALMIŞ OLDUĞU açık ve tartışmasız bir biçimde ORTAYA KOYULMUŞTUR.

 

II. BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN YAZISI

 

KAMUSAL SAVUNMA, Mahkemenin soruşturmanın genişletilmesini istemini reddi karşısında, 4667 sayılı Yasa ile değişik 1136 sayılı Yasanın 2/III maddesi gereğince KANIT TOPLAMA HAKKINI KULLANMIŞ, BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN YAZISINI “SAVUNMA KANITI” OLARAK DOSYAYA SUNMUŞTUR. BU SAVUNMA KANITI DA, SAVUNMANIN GETİRDİĞİ MUTEBER BİR KANITIDIR (CMUK 216). Bu savunma kanıtı ile, tespit bilirkişiliğinin yapılabilmesi için tespit isteyen Ali tarafından dosyaya verilmesi zorunlu olan inşaatların ruhsat, onaylı proje gibi teknik belge ve bilgilerin mevcut olmadığı, mahkemeye veya bilirkişiye verilmediği kanıtlanmıştır.

 

III. MÜDAHİL ALİ MALCI YAZILAN YAZIYA BİR CEVAP VERMEMİŞTİR.

 

Sunulan nedenlerle, YÜKSEK MAHKEMENİZİN, TEKNİK MÜŞAVİRLERİN TEKNİK RAPORLARI İLE BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN YAZISINI “SAVUNMA KANITI” OLARAK DEĞERLENDİRMESİNİ VE KARARINA ESAS ALMASINI  saygı ile dilerim. ….2006

 

                                                                                      SANIK AVUKATI

                                                                                      AV. ÜSTÜN SAVUNMAN

 

 

  • BELEDİYE İMAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN YAZISI

 

“Sayın

Üstün Savunman

Adres

 

İLGİ : … tarih .. sayılı dilekçeniz.

 

İlgi dilekçenizde İmarın .. ada .. parselinde bulunan Ali Malcı’ya ait inşaat Ruhsatının, Temel Vizesinin, Onaylı Projelerinin, Hafriyat Planı ve yol kotlarının olup olmadığının savunma kanıtı olmak ve değerlendirilmek üzere tarafınıza bildirilmesini istemektesiniz.   

Belediyemiz arşivinde yapılan incelemede, söz konusu Ali Malcı inşaatlarına kaçak ve ruhsatsız olarak başlandığı, bu nedenle 3194 sayılı İmar Kanununun 32. ve 42. maddeleri uyarınca .. tarih .. sayılı Tespit Zaptı düzenlenerek inşaatların mühürlendiği, ayni fiilin devam etmesinden dolayı …. 2005 / … 2005 tarih .. sayılı tespit zaptı tanzim edildiği, …. 2005 / … 2005 tarih .. sayılı Encümen kararları ile söz konusu inşaatlar hakkında para ve yıkım cezalarının hükmedildiği, tarafınızdan sorulan hiçbir belgeye işlem dosyasında rastlanılmadığı hususunu bilgilerinize rica ederim.

                                                                              Adı soyadı

                                                                              İnşat Mühendisi

                                                                              Başkan Yardımcısı

 

 

 

·         ÜÇ KİŞİLİK TEKNİK KURUL RAPORU

Konunun somut olarak anlaşılması amacıyla, teknik kurul raporundan bazı kısımların bilgi olarak verilmesi uygun görülmüştür. 

·         TEKNİK MÜŞAVİRLERİN “TEKNİK RAPORLARINDA” CEVDET BİLGİLİ’NİN TESBİT BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN NE OLDUĞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Tesbit dilekçesi talebinde yer alan hususlar : Ali Malcı tarafından İnşaat Mühendisi Çelik Ölçüm’e yaptırılmış bulunan röleve şekil ve ölçüleriyle birlikte kübaj hesapları esas alınarak ;

         Cevdet Bilgili tarafından hazırlanmış olan Bilirkişi Raporunda yer alan hususlar aşağıda sıralanmıştır ;

         A) Mevcut imalatlar,

         B) Eksik imalatlar,

         C) Ayıplı imalatlar,

         D) Eksik imalatların parasal tutarı,

         E) Binaların fiziksel gerçekleştirme oranı,

         F) Yapılan imalatların değerlendirilmesi ”.

 

  • TEKNİK MÜŞAVİRLERİN TEKNİK RAPORLARINDA SANIK ÇELİK ÖLÇÜM’ÜN YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN NE OLDUĞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

 

İlk Teknik Rapor’a göre, “a) Teknik eleman Çelik Ölçüm’ün yaptığı işler / Ali Malcı’yla anlaşmış bulunan teknik eleman (İnşaat Mühendisi) Çelik Ölçüm projesiz yapılmış olan bina imalatlarının Fen ve sanat kaidelerine göre mahallinde imalat röleve ve ataşmanlarını çıkartmış ve bu ataşman ve rölevelere görede Bayındırlık Genel Teknik Şartnamesine göre keşif ve metrajları hazırlamıştır. / Yapılan bu işlem Teknik bir hizmet olup  Bayındırlık Genel Teknik Şartnamesinde de Tarifi olduğu üzere Ataşman niteliğindedir”.

 

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Dosya incelendiğinde ; / İnşaat Mühendisi Çelik Ölçüm’e (Ali tarafından) yaptırılmış bulunan işler ; Toprak hafriyat plankotesi ve kazı işleri ve tatbikat Projesi bulunmayan inşaatta, imalatların Fen ve sanat kaidelerine göre, mahallinde yapılmış bulunan ölçülerle / a- Nivelman, b- ataşmanlar / olduğu tesbit edilmiştir. / Bu çalışmalar ise Bilirkişi rapor çalışmaları dışında kalmakta olup Bilirkişinin görevleri arasında yer almamaktadır. / Bilirkişinin bitmiş binalarda, şu andaki zemin altındaki ve temeldeki toprak hafriyat miktarını hesaplayarak bilirkişi raporunda yer almasına maddeten olanak yoktur. Zira Bilirkişi Raporunun hazırlanabilmesi içinde, BİGŞ de açık olarak yer aldığı üzere Ataşman ve Röleve bilgilerine kesin olarak ihtiyaç vardır”.    

 

·         TEKNİK MÜŞAVİRLERİN TEKNİK RAPORLARINDA SANIK ÇELİK ÖLÇÜM’ÜN ALİ MALCI’YA YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ DIŞINDA OLDUĞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

 

İlk Teknik Rapor’a göre, “Teknik olarak bu iki işlem birbirinden kesinlikle ayrı olup ; Bilirkişi Cevdet Bilgili’nin bilirkişilik raporunu (İnşaat işleri ile ilgili) hazırlayabilmesi için Çelik Ölçüm’ün Ali’ye hazırladığı ataşman, keşiflere ve çalışmalara ihtiyacı vardır”.

 

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Yukarıda ayrı ayrı sıralanmış bulunan, her iki çalışma karşılaştırıldığında ; Ali Malcı tarafından İnşaat Mühendisi Çelik Ölçüm’e yaptırılmış bulunan çalışmanın, dosyaya sunulması gereken mevcut 2 blok 24 daireyi kapsayan % 85’i bitirilmiş binaların toprak altında kalan, temel altı ile ilgili toprak hafriyatı ile ilgili kübaj hesapları ve beton, demir metrajı ile ilgili olduğu,

Halbuki ; Bilirkişi Cevdet Bilgili’nin Mahkemeye verdiği raporunda ise, Ali Çelik Ölçüm’e hazırlatılmış olan ve eksik belgeler yerine geçen verilere dayanılarak, tesbit talebinde yer alan hususları kapsamaktadır”.    

 

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Yukarıda açıklandığı üzere, eksik belge ve bilgiler nedeniyle tesbit talebinde bulunan Ali Malcı tarafından, İnşaat Mühendisi Çelik Ölçüm’e yaptırılmış bulunan çalışma ile, Bilirkişi Cevdet Bilgili’nin Raporuyla ilgili yaptığı çalışma ayrı ayrı işlevleri yerine getirmektedir.

Raporda yer alan gerek fiyatlandırma ve gerekse hesapların tamamının Bilirkişi Vefa Çetin tarafından yapılmış olduğu tesbit edilmiştir.

Çelik Ölçüm’ün çalışması ise yalnızca Ali’nin, mevcut 2 blok 24 daireyi kapsayan % 85 imalatı bitirilmiş inşaatların fiziki doküman eksikliklerini kapsamaktadır.

SONUÇ OLARAK HER İKİ ÇALIŞMANIN TEKNİK OLARAK BİRBİRİNE KARIŞTIRILMAMASI GEREKMEKTEDİR”.    

 

·         TEKNİK MÜŞAVİRLER TEKNİK RAPORLARINDA SANIK ÇELİK ÖLÇÜM’ÜN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN YAPILMASININ “ÖN ŞARTI” OLDUĞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

 

İlk Teknik Rapor’a göre, “Görülüyor ki her iki çalışma ayrı nitelikte bulunmaktadır. Kooperatif tarafından görevlendirilmiş olan Teknik eleman Çelik ÖLÇÜM tarafından verilmiş olan teknik hizmet olmadan (Röleve ve Ataşmanlar) olmadan bilirkişi raporunun tanzim edilmesi mümkün değildir”.

 

Gerçekten, Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesine göre, yukarıda 4. madde de sıralanmış bulunan hususlar, talep dilekçesi ekinde bulunmadığı gibi daha önceden dosyada yer almadığından, tesbit talebinde bulunan Ali tarafından İnşaat Mühendisi Çelik Ölçüm’e yaptırılmış olduğu, dosya içerisindeki, Çelik Ölçüm’ün el yazısıyla hesaplanmış bulunan sayfalardan ve yine el ile çizilmiş bunlara esas Nivelman kot ve ölçülerinden tesbit edilmiştir”.    

 

·         TEKNİK MÜŞAVİRLERİN TEKNİK RAPORLARINDA CEVDET BİLGİLİ’NİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİ YAPABİLMESİNİN ALİ’NİN SAĞLAMAK ZORUNDA OLDUĞU PROJELERİN VE DİĞER TEKNİK BELGE VE BİLGİLERİN NE OLDUĞUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Tesbit dilekçesinde ki talep için (2 blok 24dairelik) bir sitede : öncelikle toprak hafriyatı ile ilgili maliyet hesaplarının çıkartılması, arazinin kotlarının belirlenmesi, harita ve rölevelerinin dosya ekinde yer alması gerekmektedir. Aksi takdirde tesbit talebinde yer alan binaların maliyetlerinin temel ve saha hafriyat miktarları belli olmadan, talebin karşılanması mümkün değildir”.

 

“İnşaatı uzun yıllar devam etmiş olan ve toprak altında kalmış bulunan toprak hafriyatı ile ilgili, 24 dairelik sitede yıllara göre yapılmış olan ödemelerle ilgili hakediş raporlarının ve bunlara esas alınacak, yeşil defter, ataşman ve rölevelerin, mimari ve betonarme projelerinin bilirkişilere verilmesi gerekmektedir. Bütün bu dökümanların temini, hasımsız olan tesbitte, tesbiti isteyene ait olduğu bir gerçektir. Ayrıca Kaba inşaatta kullanılmış bulunan betonla ilgili, çimento ve agrega miktarlarının tesbit edilebilmesi için, metraj ve keşiflerinin çıkartılması işi uzun bir çalışmayı gerektireceğinden böyle bir çalışmanın herhangi bir doküman olmadan, bilirkişi tarafından yapılmasına maddeten imkan yoktur. Bilirkişilik hizmeti teknik bilgi ve belgele(r)in mevcudiyetine dayanılarak yerine getirilebilir”.      

 

Tarihsiz Üç Uzmanın Teknik Görüşü’ne göre, “Bilirkişi tarafından, tatbikat projeleri bulunmayan 2 bloktan müteşekkil 24 daireli bir sitenin tamamının % 85’e yakın bölümünün bitmiş olduğu binalarda yukarıdaki belgeler olmaksızın toprak hafriyat hesaplarının çıkarılması mümkün değildir. / Bu nedenle Ataşman niteliğini taşıyan mevcut geçmiş imalatlarla ilgili Kotları bulunmayan bir inşaat işinde, tesbit raporu hazırlanabilmesi için tüm ölçüleri içeren nivelman hesaplarıyla birlikte BİGŞ de yer alan Röleve mahiyetindeki çizim ve hesapların ayrıca geçici hakediş raporlarına esas yeşil defterlerin bilirkişiye verilmesi gerekmektedir”.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         26.03.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

Yargılama, 03.06.2006 ve 21.07.2006 günlü oturumlarda yapılan duruşmalarla son aşama olan “karar” aşamasına gelmiştir.

 

21.07.2006 günlü oturumda, Mahkeme başkanı, katılan tarafın tanığı Emin Doğrucu’nun dinlenmesinden sonra, “kovuşturmayı” kapatacağını, karar aşamasına geçeceğini açıklamıştır.

 

  • CMK 2/1,f : “KOVUŞTURMA : İDDİANAMENİN KABULÜYLE BAŞLAYIP, HÜKMÜN KESİNLEŞMESİNE KADAR OLAN EVREYİ, .. İFADE EDER”.

 

SORU 1 : KANUNUN TANIMINA GÖRE, KOVUŞTURMA, HANGİ AŞAMALARDAN OLUŞUR ?

 

Kanunun tanımına göre, kovuşturma, iddianamenin kabulü ile kamu davasının başlamasından kararla sona ermesine, İstinaf mahkemelerinin kurulması ve göreve başlamasından sonra istinaf aşamasını ve temyiz aşamasını kapsar. 

 

SORU 2 : TEMYİZ EDİLEN BİR CEZA KARARI NE ZAMAN KESİNLEŞİR ?

EV ÖDEVİ SORUSUDUR.

 

Mahkeme başkanı, soruşturmayı kapatmadan önce, doğru bir biçimde tarafları uyarmış, onlara kovuşturmanın genişletilmesi istemleri olup olmadığını sormuştur ;    

 

“Taraflardan ayrı ayrı kovuşturmanın genişletilmesi istemleri olup olmadığı soruldu.

Yoktur dediler” 

 

SORU 3 : KOVUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİ NEYİ İFADE EDER ?

 

Yeni delil gösterilmesini, tarafın elindeki delili vermesini veya başka yerde bulunan delilin getirilmesini ifade eder.  

Mahkeme başkanı, karardan önce, kanuni sırasına göre taraflara son sözleri için söz vermiştir (CMK 216/1). Katılan vekili esas hakkında iddiasını ve Cumhuriyet savcısı esas hakkında görüşünü bildirmiştir. Sanıklar müdafileri ise, esas hakkında savunmalarını yazılı olarak yapmak için süre isteminde bulunmuşlardır.

 

Mahkeme, müdafilerin bu istemini uygun bulmuş ve savunmaların hazırlanması için süre verilmesini karara bağlamıştır :

   

            “G.D. İSTEK GİBİ

1-    Sanık vekillerine yazılı savunmada bulunmaları için süre verilmesine,

Bu sebeplerle duruşmanın 10.09.2006 saat 10.00’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi”.

 

SORU 4 : OLAYDA, KATILAN VEKİLİ İLE CUMHURİYET SAVCISI ESAS HAKKINDA GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADIKLARINA GÖRE, MÜDAFİLERİN YAZILI SAVUNMA İÇİN SÜRE İSTEMLERİ YERİNDE BİR İSTEM MİDİR, YOKSA, DAVAYI UZATMATA YÖNELİK HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NİTELİĞİNDE BİR İSTEM MİDİR ?  

 

Mahkeme doğru bir uygulama yapmış, savunmanın eksiksiz, tam ve gereği gibi yapılması için savunmaya süre tanımıştır. Yargıtay’ın savunmanın tam olarak sağlanmasına ilişkin görüşü kökleşmiştir. Örneğin,          “Sanığın son oturuma girmeden mazeret dilekçesi vererek savunma için duruşmanın saat 11’e bırakılmasını veya kısa bir mühlet verilmesini istediği halde CMUK. nun 251. maddesi gereğince bu talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden savunma hakkı kısıtlanarak hüküm tesisi yasaya aykırıdır”[19]

 

         Bu aşamada, sanık Cevdet Bilgili’nin müdafi 23.07.2006 tarihinde istifa etmiş, davadan çekilmiş, durumu Cevdet Bilgili’ye usulüne uygun bildirmiş, imzası karşılığı dosyasını kendisine vermiştir.

 

Cevdet Bilgili, 03.09.2006 tarihinde, bir arkadaşının tavsiyesi ile Av. Üstün Savunma’ya başvurmuştur. Av. (A) dosyayı incelemiş, bu aşamada savunmayı üstlenmiştir. Av Üstün Savunma, bir yandan dilekçesini hazırlarken, diğer yandan, her iki sanığın yaptığı işin niteliğinin, iki işin birbiriyle olan ilgisinin, bu bağlamda, Çelik’in yaptığı işin bilirkişilik görevine konu işin kapsamı içinde, yani iki işin farklı işler olup olmadığının belirlenmesi için, uzman bir kişi olan Mimar Adnan Proje’ye yazılı olarak başvurmuş [20], Çelik’in yaptığı çalışmaya ait teknik belge ile bilirkişi Cevdet Bilgili’nin tespit raporunu vermiş, ücreti karşılığı yazılı görüşünü istemiştir. Mimar Adnan Proje, üç sayfadan oluşan 06.09.2006 tarihli yazılı görüşünü vermiştir.        

 

Av. Üstün Savunma, duruşmadan iki gün önce, 08.09.2006 tarihli dilekçesi ve ekinde Mimar Adnan Proje’nin 06.09.2006 tarihli yazılı görüşüyle, kovuşturmanın genişletilmesi istemiyle birlikte dava hakkında açıklamada bulunmuştur.

 

Görüldüğü üzere, Av. Üstün Savunma, dilekçesi ve eki teknik görüşle, veriliş tarihi ve içeriği itibariyle, üç ayrı işlevin yerine getirilmesini amaçlamıştır :  

 

         Birinci işlev : Cevdet Bilgili’nin yeni müdafisi, 03.09.2006 tarihinde, yani duruşmadan tam bir hafta önce aldığı bir işle ilgili çalışmasını yapmıştır. Müdafi, dilekçesini, duruşmadan iki gün önce mahkemeye vermiştir.

 

 

         SORU 5 : MÜDAFİ DİLEKÇESİNİ DURUŞMADA VEREMEZ Mİ ?

Verebilir.

         SORU 6 : MÜDAFİ DİLEKÇESİNİ NİYE İKİ GÜN ÖNCE VERMİŞTİR ?

Mahkemenin dilekçeyi daha iyi incelemesine olanak sağlamak için vermiştir.

 

SORU 7 : MAHKEMENİN DİLEKÇEYİ DAHA İYİ İNCELEMESİNE OLANAK SAĞLANMASININ CEZA YARGILAMASI BAKIMINDAN KARŞILIĞI NE OLABİLİR ?

Mahkemenin savunmayı daha iyi takdirine olanak sağlanmasıdır.

 

SORU 8 : MÜDAFİNİN DİLEKÇEYİ DURUŞMADA VERMESİ İLE İKİ GÜN ÖNCE VERMESİNİN MAHKEMENİN SAVUNMAYI TAKDİRİNE BİR ETKİSİ OLABİLİR Mİ ?

Olamaz. Mahkeme, her iki durumda da savunmayı incelemek ve gereği gibi takdir etmekle görevlidir. Önemli olan, mahkemenin savunmanın hukuki değerini tam olarak takdiridir. Mahkeme, gerekirse, bunun için duruşmayı ertelemelidir.    

 

SORU 9 : MÜDAFİNİN DİLEKÇEYİ DURUŞMADA VERMESİ İLE İKİ GÜN ÖNCE VERMESİNİN MAHKEMENİN SAVUNMAYI TAKDİRİNE BİR ETKİSİ YOKSA, DURUŞMADA VERMENİN NE SAKINCASI VARDIR ?

Mahkeme, duruşmada verilen bir savunmayı, a) duruşmada incelemek suretiyle takdir edebilir, b) duruşmaya kısa bir ara vermek suretiyle takdir edebilir, c) duruşmayı ertelemek suretiyle takdir edebilir. Hukuki bir nitelik taşımamakla birlikte, uygulamadan edinilen deneylere göre, ilkinde savunmanın reddi kabulüne göre yüksek bir olasılıktır. İkincisinde, red olasılığı ilkine göre biraz azalır. Üçüncüsünde savunmanın kabulü veya reddi olasılığı eşittir.

Öte yandan, sanığın müdafi değiştirmesi kendi sorunudur. Mahkeme, sanığa ve müdafiine, savunmasını hazırlaması için yeterli süreyi vermiştir. Mahkeme, duruşmada verilen bir savunma dilekçesini, sanığın ve müdafiinin kararı erteletme, davayı uzatmaya çalışma olarak algılayabilir. Böyle bir algılama, savunmanın ciddiye alınmasını engeller.              

 

            İkinci işlev : Müdafi, hukuki gerekçesini göstermek, bir Mimar’ın konuya ilişkin yazılı görüşünü almak, yani teknik kişinin yazılı görüşüne dayanmak suretiyle, kovuşturmanın genişletilmesi isteminde bulunmuş, sanık Çelik’in yaptığı işin bilirkişinin görevinin kapsamı dışında olup olmadığının teknik bir konu olması nedeniyle bilirkişi aracılığıyla incelenmesi isteminde bulunmuştur.    

 

         Av. Üstün Savunma, dilekçesinin “Kovuşturmanın Genişletilmesi İstemi” başlığı altında, özetle,

            Sanık Çelik’in Ali Malcı’ya yapmış olduğu iş, bilirkişilik görevinin kapsamı dışındadır,

Sanık Çelik, bilirkişilikle görevlendirilmiş bir kimse değildir,

Bir iş, memuriyet, yani bilirkişilik görevinin dışında kalmakta ise, böyle bir işle ilgili memur sayılmaya bağlı (TCK 6) [21] “özgü suç” [22] (mahsus suç) işlenmesi olanağı yoktur,       

            Yüksek Mahkeme, öncelikle, sanık Çelik’in Ali Malcı’ya yapmış olduğu işin, Cevdet Bilgili’nin bilirkişilik görevinin kapsamı dışında olup olmadığını belirlemekle görevlidir,

Cevdet Bilgili’ye verilen bilirkişilik görevinin içinde sanık Çelik’in yapmış olduğu işin olup olmadığının belirlenmesi işi, “teknik” (fen) iştir, hukuki bir iş değildir,

Bu nedenle, Yüksek Mahkeme, her şeyden önce, “bilirkişi” aracılığı ile bu konuyu belirlemelidir,

            gerekçesiyle, diğer sanığın yaptığı işin müvekkilinin bilirkişilik görevine girip girmediği “teknik” işinin, uzman teknik bilirkişi aracılığıyla tespit ettirilmesi isteminde bulunmuştur.   

 

            Müdafi, karar aşamasında görev aldığı bir davada, kendisine göre davayı önemli ölçüde sanıktan yana değiştirtecek bir delil (teknik kişinin / mimarın yazılı görüşü) vermiştir. Müdafi, bu delili ile, savunma açısından maddi gerçeği ortaya koymaya çalışmış, bunu yaparken, delili ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi olduğunu göstermiştir (CMK 206/2,b).

 

Müdafi, bu delili vermekle yetinmemiş, bu delili aracılığı ile, mahkemeyi, yargılamada yapılmayan isteme konu hukuki tartışmanın bilirkişi aracılığıyla yapmaya zorlayan bir istemde bulunmuştur (CMK 63). 

 

 

 

 

SORU 10 : OLAYDA OLDUĞU GİBİ KARAR AŞAMASINDA YENİDEN KOVUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİNDE BULUNMAK MÜMKÜN MÜDÜR ?

Mümkündür. Önemli olan maddi gerçeğin araştırılmasıdır. Bu bağlamda, soruşturmanın genişletilmesi istemi, CMK 206’daki delilin reddini gerektiren bir durum söz konusu olmadıkça, sadece geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez (CMK 207).  

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir kararında, “Oysa, hüküm kesinleşinceye kadar inceleme imkanı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesine engel teşkil edecek bir hukuk kuralı yoktur. Tersine bu gibi hallerde ceza sorumluluğu esaslarına uygun bir hüküm kurulabilmesi ve adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen bütün delil ve belgelerin tartışılması zorunludur” [23] denilmektedir.

  • CMK 206/2 : “ORTAYA KONULMASI İSTENİLEN BİR DELİL AŞAĞIDA YAZILI HALLERDE REDDOLUNUR :  

A) DELİL, KANUNA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLMİŞSE, 

B) DELİL İLE İSPAT EDİLMEK İSTENİLEN OLAYIN KARARA ETKİSİ YOKSA,

C) İSTEM, SADECE DAVAYI UZATMAK MAKSADIYLA YAPILMIŞSA”.

 

 

CMK 207 : “DELİLİN ORTAYA KONULMASI İSTEMİ, BUNUN VEYA İSPAT EDİLMEK İSTENEN OLAYIN GEÇ BİLDİRİLMİŞ OLMASI NEDENİYLE REDDEDİLEMEZ”.

 

SORU 11 : MÜDAFİNİN DİLEKÇESİ EKİNDE VERDİĞİ MİMARIN YAZILI GÖRÜŞÜNÜN CEZA YARGILAMASI HUKUKUNDA NİTELİĞİ NEDİR ?

Delil veya delilin değerlendirilmesi aracı gibi teknik tartışmalara girilmeksizin, uzman kişinin yazılı görüşü [24], bilirkişi görüşü gibi savunma delilidir (CMK 177,178,179, 68/3). Beyan delili içinde, sanık ve tanık beyanı dışında kalan uzman kişinin beyanıdır.     

 

SORU 12 : UZMAN KİŞİNİN NİTELİĞİ NEDİR ?   

Tarafın bilirkişisidir [25]. CMK 179/1’de açık olarak tarafın doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişiden söz etmektedir.  

  • CMK 179 : (1) SANIK, DOĞRUDAN DOĞRUYA DAVET ETTİRECEĞİ VEYA DURUŞMA SIRASINDA GETİRECEĞİ BİLİRKİŞİ VE TANIKLARIN AD VE ADRESLERİNİ CUMHURİYET SAVCISINA MAKUL SÜRE İÇİNDE BİLDİRİR.

(2) CUMHURİYET SAVCISI DA, İDDİANAMEDE GÖSTERİLEN VEYA SANIĞIN İSTEMİ ÜZERİNE DAVET EDİLEN TANIK VE BİLİRKİŞİLER DIŞINDA GEREK MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM KARARIYLA, GEREK KENDİLİĞİNDEN BAŞKA KİMSELERİ DAVET ETTİRECEK İSE BUNLARIN AD VE ADRESLERİNİ SANIĞA YİNE MAKUL SÜRE İÇİNDE BİLDİRİR”

 

 

Üçüncü işlev : Müdafi, uzman kişinin yazılı görüşünü savunma kanıtı olarak vermek, kovuşturmanın genişletilmesi istemi yoluyla bilirkişi incelemesi yapılması isteminde bulunmakla yetinmemiş, sanığı savunmasız bırakmamak amacıyla, mevcut delil durumuna göre “dava hakkında açıklama” başlığı altında yazılı savunmasını da vermiştir.  

 

SORU 13 : MÜDAFİNİN DİLEKÇESİNDE ESAS HAKKINDA SAVUNMA YERİNE, “DAVA HAKKINDA AÇIKLAMA” DEYİMİNİ KULLANMASI BİLİNÇLİ BİR KULLANMA MIDIR, YOKSA, GELİŞİGÜZEL YAPILMIŞ BİR İFADE MİDİR ? 

Bilinçli kullanılan bir ifadedir. Çünkü, müdafi, karar aşamasında, uzman kişinin yazılı görüşünü savunma kanıtı olarak vermiş + bilirkişi isteminde bulunmuştur. Müdafi, bu iki ayrı kanıtıyla kovuşturmanın genişletilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkeme, müdafiinin verdiği yazılı kanıt ile bilirkişi istemi hakkında karar vermeden önce, tarafların görüşlerini alacaktır. Bu işlemle, kovuşturma aşamasına dönülmüş olunacaktır. Dolaysıyla, müdafiinin, esas hakkında savunma yerine dava hakkında açıklama deyimini kullanması doğrudur.  

 

SORU 14 : MÜDAFİNİN, TALEBİNİN REDDİ HALİNDE, SAVUNMA İÇİN YENİDEN SÜRE İSTEMESİ DOĞRU MUDUR VEYA MAHKEMENİN SÜRE VERMEMESİ SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI SAYILABİLİR Mİ ?    

Hayır. Olayda, sanığa, savunması için 21.07.2006 tarihinde süre verilmiştir. 10.09.2006 tarihine kadar bu süre savunmanın hazırlanması için gereğinden uzun bir süredir. Müdafinin yeni süre istemi, hakkın kötüye kullanılmasıdır.   

 

SORU 15 : MAHKEMENİN, KOVUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİNİ REDDİNDEN SONRA,  MÜDAFİNİN DAVA HAKKINDA AÇIKLAMASINI ESAS HAKKINDA SAVUNMA OLARAK NİTELEMESİ MÜMKÜN MÜDÜR ?

Mümkündür. Fiilin, maddi olguların hukuki nitelendirilmesi ve savunmanın takdiri mahkemeye aittir.  

 

Müdafi, dava hakkında açıklamasında,

a) Olayda, sanıklar arasında iştirak iradesi ve buna dayalı olarak iştirak ilişkisi mevcut bulunmamaktadır. Oluşa ve mevcut kanıtlara göre de böyle bir iştirak fiili ile iradesinin olması da mümkün değildir. Bu demektir ki, sanık Çelik’in fiili ayrı ve bağımsız bir fiil, Cevdet Bilgili’nin fiili ayrı ve bağımsız bir fiildir.

Sanık Çelik’in ayrı ve bağımsız olan fiili, ticari bir iştir ve herhangi bir suçun konusunu oluşturmaz. Çelik’in yapacağı iş, nivo adlı bir aletle yapılmakta, bu alet de Çelik de bulunmaktadır. Çelik’in ticari ilişki konusu fiili, herhangi bir suçu oluşturmaz. Bu nedenle, olayda, müvekkilin rüşvet suçunu, diğer sanığın da rüşvete aracılık suçunu işlemesi, “suçun maddi unsurunun” yokluğu nedeniyle söz konusu değildir.

b) Müvekkilin ayrı ve bağımsız fiili ise, TCK 257/1’e aykırılık oluşturmaz. Cevdet Bilgili, keşifte ve ayrıca diğer bilirkişilerle mahallinde gerekli incelemeleri yapmış, bu suretle raporunu vermiştir. Cevdet Bilgili, Ali Malcı’nın sanık Çelik’e hazırlattığı teknik belge sonuçlarından yararlanmak suretiyle tespit raporunu vermiştir. Bu tespit raporu, inşaatların mevcut durumuna, işin tekniğine uygun bir rapordur. Yüksek Mahkeme, isterse, bu tespit raporunun işe uygunluğunu, bilirkişi aracılığı ile tespit ettirebilir.

         c) Cevdet Bilgili’nin mahkemenin verdiği bilirkişilik görevinden ayrı ve bağımsız “durumu mahkemeye bildirmeme” fiili, TCK 257/2’ye de aykırılık oluşturmaz. Mahkeme, aksi görüşte ise, Cevdet Bilgili’nin ihmali harekete konu fiili sadece TCK 257/2’ye aykırılık oluşturabilir.

         ç) Dosyada mevcut delil durumu ve oluşa göre, halen birbirinden ayrı iki ihtimal varlığını korumaktadır. Bu ihtimallerden ilki, katılan tarafın, “her iki sanığın birlikte gelip, raporun hemen verilmesinin karşılığı olarak, 15.000 YTL paranın istenmesi” iddiasına konu ihtimaldir. İkinci ihtimal ise, söz konusu paranın sanık Çelik’in sözleşmeye dayalı olarak yapıp teslim ettiği işin bedelinin bir kısmının makbuz karşılığı alınmasına savunmasına konu ihtimaldir.   

 

İspat yönünden bu iki ihtimal eş değerlidir. Ortada birinin diğerine tercih edilmesini gerektiren bulgusal / olgusal / akılsal herhangi bir kanıt mevcut bulunmamaktadır. Bir davada en azından iki ihtimal, teke indirilmediği sürece, ortada göz önüne alınması gereken bir “şüphe” vardır. Mahkeme, müvekkilim bakımından iki ihtimali teke indirmeden, cezalandırma kararı veremez, aksine, “şüphe sanık lehine” kuralını uygulamak ve beraat kararı vermek zorundadır.

gerekçeleriyle, beraat, aksine, cezalandırma kararı verilecekse, sanık hakkında lehe takdir ve indirim nedenlerinin uygulanması (TCK 62, 52, 51) isteminde bulunmuştur.  

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 10/09/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 3

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Taraf vekilleri ile sanıklar hazır açık duruşmaya devam olundu.

 

Sanık Cevdet vekilinin 08.09.2006 tarihli dilekçesini ve ekinde vekaletnamesini verdiği görüldü, sanık Çelik vekilinin yazılı savunma dilekçesi ve ekinde Yargıtay karar örnekleri okundu.    

Katılan eski iddialarımızı tekrar ederiz dedi.

C. Savcısı : Geçen oturumdaki esas hakkındaki görüşümüzü tekrar ederiz, aynen tekrar ederiz dedi. 

Sanık Cevdet Bilgili vekili Av. Üstün Savunma’dan soruldu :

Duruşma arasında verdiğimiz dilekçe iki aşamalıdır. Birinci aşamada soruşturmanın genişletilmesi isteklerini bildirmiştik. Bu dilekçeyi aynen tekrar ediyoruz. Bu konudaki isteklerimiz karara bağlanırsa gerekirse söz alacağız dedi ve ayrıca soruşturmanın genişletilmesine yönelik olarak 10.09.2006 tarihli bir sayfa dilekçe verdi alındı dosyasına konuldu. 

Sanık Çelik Ölçüm vekilinden esas hakkındaki savunmaları soruldu, yazılı savunmamızı aynen tekrar ederiz, müvekkil yönünden rüşvet suçunun unsurları oluşmamıştır, para yapılan hizmete karşılık alınmıştır, beraatini talep ediyoruz dedi.     

C. Savcısı : Sanık Cevdet vekilinin soruşturmanın genişletilmesine yönelik istemleri tarafımızca değerlendirilmiştir. Bizce dosya subut buldu ve araştırılacak başka bir husus kalmadığından görüşümüz bildirilmiştir. Sanık vekilinin istemleri dosyada subut yönünden bir katkı sağlamayacağı zira araştırılacak başka bir husus olsa veya şüpheli bir konu olsaydı görüş bildirmememiz mümkün değil idi bu nedenle bizce yerinde olmayan istemlerin reddine karar verilmesini talep ederiz dedi.   

Dosya incelendi.

G.D. : Sanık Cevdet Bilgili vekilinin duruşmada verdiği ve duruşma öncesinde verdiği 08.09.2006 tarihli dilekçesinde kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin istemler dosya kapsamına dosyada mevcut kanıt durumuna olayın oluş biçimine göre yerinde bulunmadığından reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra açık duruşmaya devam olundu.  

Sanık Çelik vekilinden esas hakkındaki savunması soruldu, yazılı dilekçesini tekrar eder nitelikte sözlü beyanlarda bulundu.  

Dosya incelendi.

G.D. İstek gibi,

1- Dosyanın heyetçe incelemeye alınmasına, bu sebeplerle duruşmanın 22.09.2006 saat 09.00’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

SORU 16 : MAHKEMENİN SON KISIMDA USULİ BİR EKSİKLİĞİ SÖZ KONUSU MUDUR? 

            Evet. Mahkeme, Cevdet Bilgili müdafiinin kovuşturmanın genişletilmesi isteminin reddi kararından sonra, sanık Çelik müdafiine yeniden esas hakkında savunması için söz vermiş, ama, Cevdet müdafiine bu hakkı tanımamıştır.  

 

         SORU 17 : BU  USULİ EKSİKLİK ESASLI MIDIR ?

         Evet. Cevdet müdafii, kovuşturmanın genişletilmesi istemiyle ilgili beyanında, Bu konudaki isteklerimiz karara bağlanırsa gerekirse söz alacağız” demiştir. Mahkeme, Cevdet müdafiine esas hakkında savunmasını yapması için söz vermemiş, büyük bir ihtimalle unutmuştur. Ama, burada, savunma yaptırılmamıştır. Bu esaslı usul yanlışıdır.

 

SORU 18 : MAHKEMENİN BU USULİ EKSİKLİĞİNE KARŞIN, CEVDET MÜDAFİİNİN ESAS HAKKINDA SAVUNMA İÇİN SÖZ İSTEMİNDE BULUNMAMASI BİR EKSİKLİK DEĞİL MİDİR ?

         Müdafi, dosya incelendi, gereği düşünüldü denilmeden, yani karara geçilmeden önce söz alıp, bu durumu dile getirebilirdi. Ama, müdafiinin, bunu yapmaması bir hata değildir. Müdafi, belki de mahkemenin böyle bir esaslı hata yapmasına, bu durumu bir temyiz sebebi olarak kullanmak amacıyla ses çıkarmamış olabilir. Bu durum, kamusal savunma makamının çeşitli yetki ve görevleri arasından tartışılabilir. Ancak, burada asıl sorumlu, duruşmayı yöneten Mahkeme başkanıdır.       

 

SORU 19 : MAHKEMENİN BU DURUŞMADA YAPTIĞI BAŞKA BİR ESASLI USULİ HATA VAR MIDIR ? Vardır. Sanıklara esas hakkında savunma için söz vermemiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         SANIK CEVDET BİLGİLİ MÜDAFİİNİN 08.09.2006 TARİHLİ DİLEKÇESİ

 

SİNCAN AĞIR CEZA

MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

                                                                      

 

 

                                                                                 Dosya 2006/666 E.

 

 

Dilekçeyi veren : Sanık Cevdet Bilgili

Avukatları : Av. Üstün Savunma, …. - Ankara

S u ç         : Rüşvet almak ve bu suça aracılık

İstem        : Soruşturmanın genişletilmesi istemi ve davaya ilişkin açıklamadır.

 

I. SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİ

 

            1) SANIK ÇELİK’İN ALİ MALCI’YA YAPMIŞ OLDUĞU İŞ, BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN KAPSAMI DIŞINDADIR.

SANIK ÇELİK, BİLİRKİŞİLİKLE GÖREVLENDİRİLMİŞ BİR KİMSE DEĞİLDİR.

BİR İŞ, MEMURİYET, YANİ BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN DIŞINDA KALMAKTA İSE, BÖYLE BİR İŞLE İLGİLİ MEMUR SAYILMAYA BAĞLI (TCK 6) “ÖZGÜ SUÇ” (MAHSUS SUÇ) İŞLENMESİ OLANAĞI YOKTUR.      

            YÜKSEK MAHKEME, ÖNCELİKLE, SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN, CEVDET BİLGİLİ’NİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN KAPSAMI DIŞINDA OLUP OLMADIĞINI BELİRLEMEKLE GÖREVLİDİR.

CEVDET BİLGİLİ’YE VERİLEN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN İÇİNDE SANIK ÇELİK’İN YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN OLUP OLMADIĞININ BELİRLENMESİ İŞİ, “TEKNİK” (FEN) İŞTİR, HUKUKİ BİR İŞ DEĞİLDİR.

BU NEDENLE, YÜKSEK MAHKEME, HER ŞEYDEN ÖNCE, “BİLİRKİŞİ” ARACILIĞI İLE BU KONUYU BELİRLEMELİDİR.

 

1. TESBİT BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ, İNŞAATLARIN MALİYETLERİNİN  HESAPLANMASIDIR.

 

Katılan Ali Malcı, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/… D. İş sayılı tespit dosyası ile, 2 blok 24 daireden oluşan inşaatların, a) inşaatlarda yapılan imalatların maliyetlerinin, b) eksik kalan imalatların maliyetlerin hesaplanmasını istemiştir. Mahkeme de, bilirkişilere, isteme konu tespit işinin yapılması görevini vermiştir. Dolayısıyla, Cevdet’in bilirkişilik görevi, sadece inşaatların maliyet hesaplarını yapmaktır. Bunun dışında fazladan herhangi bir iş, Mahkemece verilen bilirkişilik görevinin dışındadır.

 

2. SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞ, HAKEDİŞ VE KESİN HESABIN ÇIKARILMASIDIR.

Dosyadaki iddia ve savunmaya ve özellikle Yüksek Mahkemenin 03.06.2006 tarihli ara kararının 4. maddesindeki kabulüne göre, sanık Çelik, inşaatla ilgili hakediş ve kesin hesabı yapmış ve bu işi Ali’ye teslim etmiştir.  

 

 

 

 

3. SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞ, BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN KAPSAMI DIŞINDADIR.

        

Ali’yle anlaşmış bulunan teknik kişi (inşaat mühendisi) Çelik Ölçüm’ün yaptığı iş,  projesiz yapılmış olan bina imalatlarının fen ve sanat kaidelerine göre, mahallinde imalat röleve ve ataşmanların çıkartılması, bu ataşman ve rölevelere göre de Bayındırlık Bakanlığı Genel Teknik Şartnamesine göre keşif ve metrajların hazırlanması işidir.   

 

         Yapılan bu iş, “teknik” bir hizmet olup, Bayındırlık Bakanlığı Genel Teknik Şartnamesinde de tarifi olduğu üzere “Ataşman” niteliğini taşımaktadır. İstisna akdinin konusunu oluşturan bu işler, mahkemece verilen bilirkişilik görevine konu işin tamamen dışında kalmaktadır.

        

4. MAHKEMENİN VERDİĞİ BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ DIŞINDA KALAN BİR İŞLE İLGİLİ OLARAK MEMUR SUÇU / “MAHSUS SUÇ” İŞLENMESİ VE BÖYLE BİR SUÇA İŞTİRAK EDİLMESİ OLANAĞI YOKTUR. 

 

Müvekkile atılı suç, sadece belli nitelikte kişilerin işleyebileceği “özgü suçlardandır”. Gerçekten, müvekkile atılı suç, ancak, TCK 6’ya göre memur sayılan kişiler tarafından işlenebilir. Dolayısıyla, bilirkişilik görevi dışında kalan bir fiilin, TCK 252 veya TCK 257/1’e göre işlenmesi ve böyle bir suça iştirak edilmesi olanağı yoktur.      

 

5. Gerçekten, savunduğumuz gibi SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞ, BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN KAPSAMI DIŞINDA İSE, MÜVEKKİLE İSNAT EDİLEN FİİL, MEMUR SUÇLARINDAN HİÇ BİRİSİNİ OLUŞTURMAZ. ANCAK, KOŞULLARI VARSA BİR BAŞKA SUÇUN KONUSUNU OLUŞTURABİLİR.  

 

Bilindiği üzere, parayı almaya yetkili olmayan memurun bir kişiden para alması, zimmet suçunu değil hırsızlık suçunu oluşturur.

 

6. Eğer, memur suçlarından hiç birisini oluşturmayan MÜVEKKİLE İSNAT EDİLEN FİİL, BİR BAŞKA SUÇUN KONUSUNU OLUŞTURMAKTA İSE, SUÇUN NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE EK SAVUNMA HAKKI VERİLMESİ GEREKİR (CMK 226).    

 

7. Belirtilen nedenle, davanın bu aşamasında, SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİMİZ, MADDİ GERÇEĞİN TAM OLARAK ORTAYA ÇIKMASINA YÖNELİK “ESASLI” BİR İSTEMDİR.

 

Gerçekten, eğer, savunmamızda belirtildiği gibi diğer sanığa isnat edilen fiil, müvekkilin bilirkişilik görevinin dışında kalmakta ise, müvekkilin, tek başına veya  iştirak halinde memur suçunu işlemesi mümkün değildir. Görüldüğü üzere, bu durumda, diğer sanığın yaptığı işin, müvekkilin bilirkişilik görevinin dışında kalmasının tespiti durumunda, mevcut delil ve iddia durumuna göre, müvekkilin üzerine atılı TCK 252 veya TCK 257/1, 257/2 gibi herhangi bir memur suçundan cezalandırılması olanağı yoktur.

 

BU İSTEMİMİZE KONU DURUMUN TESBİTİ DURUMUNDA, mevcut delil ve iddia durumuna göre HUKUKİ SONUÇ TAMAMEN DEĞİŞECEKTİR. EĞER, BİR CEZA DAVASINDA, BİR KONUNUN TESBİTİ, DAVANIN HUKUKİ SONUCUNDA KÖKTEN ETKİ YAPACAK VEYA YARGILAMANIN AKIŞINI TÜMÜYLE ETKİLEYECEK NİTELİKTE İSE, BU SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ İSTEMİ “ESASLI” BİR İSTEMDİR, TESBİTİ İSTENİLEN HUSUS “ESASLI DELİLDİR”.

Bu nedenle, İSTEMİMİZE KONU HUSUS ”ESASLI DELİLDİR”. Dolayısıyla bu istemle, davanın sebepsiz uzatılması amaçlanmış değildir. Aksine DOĞRU VE ADİL YARGILANMA HAKKININ (AY 36/I, 38, AİHS 6/1) ZORUNLU BİR SONUCU OLARAK BU ESASLI DELİLİN TOPLANMASI GEREKİR.

 

8. YÜKSEK MAHKEME, ÖNCELİKLE, SANIK ÇELİK’İN ALİ’YE YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN, MAHKEMECE VERİLEN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN KAPSAMI DIŞINDA OLUP OLMADIĞINI RESEN BELİRLEMEKLE GÖREVLİDİR.

 

Gerçekten, resen araştırma ilkesi gereğince, sanık Çelik’in Ali’ye iş yaptığının kabulünün uygun bir sonucu olarak, bu işin, müvekkilin bilirkişilik görevinin dışında kalıp kalmadığı hususunun, savunmanın bir istemi olmasa bile, Yüksek Mahkemece resen tespiti gerekir. Çünkü, Yüksek Mahkeme, müvekkile isnat edilen fiil bir suç oluşturmakta ise, bu suçun ne olacağını resen belirlemekle, yani fiilin hukuki niteliğini (tavsifini) tarafların beyanlarından bağımsız, görevi gereği kendiliğinden tespit etmekle görevlidir (CMK 225).  

 

         Yukarıda belirtildiği üzere, diğer sanığın yaptığı kabul edilen iş, müvekkilin bilirkişilik görevinin dışında kalmakta ise, ortada müvekkilin tek başına veya iştirak halinde TCK 252 veya TCK 257/1, 257/2 şeklinde bir memur suçu işlemesinin mümkün olmayacağı bilinen bir hukuki gerçekliktir.

 

Dolayısıyla, Yüksek Mahkeme, resen, a) diğer sanığın yaptığını kabul ettiği işin müvekkilin bilirkişilik görevine girip girmediğini teknik bilirkişi aracılığı ile tespit etmeli, b) eğer savunmanın iddiası gibi diğer sanığın yaptığı iş bilirkişilik görevinin dışında kalmakta ise, müvekkile isnat edilen fiilin bir başka suç oluşturmaması durumunda beraatine, eğer bir başka suç oluşturduğu kanısına varılırsa, bu suçla ilgili ek savunma verilmesi gerekmektedir.      

 

9. SANIK ÇELİKL’İN YAPMIŞ OLDUĞU İŞİN, CEVDET’İN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİN İÇİNDE OLUP OLMADIĞININ BELİRLENMESİ İŞİ, “TEKNİK” / İNŞAAT / MÜHENDİSLİK (FEN) İŞİDİR, HUKUKİ BİR İŞ DEĞİLDİR.

 

         Gerçekten, sanık Çelik’in yaptığı iş, inşaat mühendisliği ile müteahhitlik iş kalemlerini, bu iş kalemlerine ait metrajları ve birim fiyatları gösteren ve bu teknik belgeler esas alınarak yapılan teknik hesaplamalara dayalı hakediş ve kesin hesap işleridir. Müvekkilin bilirkişilik görevi ise, kooperatife ait inşaatların maliyet hesaplarının çıkarılmasıdır.

 

Her iki işte, mühendislik bilgisini gerektiren “teknik” birer iştir (fen işidir). Dolayısıyla, teknik / inşaat / mühendislik bilgileri olmayan katılan Ali’nin, taraf avukatlarının, iddia makamının, Yüksek Mahkemenin, teknik / inşaat / mühendislik bilgisi gerektiren söz konusu durumu tespit etmesi mümkün değildir. Bu nedenle, Yüksek Mahkeme, bu durumu ancak işin uzmanı teknik bilirkişi aracılığıyla tespit ettirecektir.  

 

10. Belirtilen nedenle, YÜKSEK MAHKEME, hukuki konu olmayan ve uzmanlık gerektiren BU KONUYU UZMAN “TEKNİK BİLİRKİŞİ” ARACILIĞI İLE TESBİT ETTİRMELİDİR.

 

 

 

 

 

11. Öte yandan, YÜKSEK MAHKEME, TESBİT DOSYASINI YENİDEN GETİRTMELİ VE TESBİT İSTEMİ İLE BİLİRKİŞİYE VERİLEN GÖREVİN NE OLDUĞUNU RESEN ETMELİDİR.   

 

Yüksek Mahkeme, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/… D. İş sayılı tespit dosyasını getirtmiş, tutanağa geçmiş, ancak, tespitin konusu ile bilirkişilere verilen görevin ne olup olmadığını tespit etmemiş, tutanağa geçirmemiştir. Bu nedenle, Yüksek Mahkeme, belirtilen eksiklikleri tamamlamak amacıyla, söz konusu tespit dosyasını yeniden getirtmelidir.

            12. BÖYLE OLUNCA, YÜKSEK MAHKEME, EKSİK SORUŞTURMAYI TAMAMLAMAK AMACIYLA,

         A) SULH HUKUK MAHKEMESİNİN 2006/… D. İŞ TESBİT DOSYASI GETİRTMELİDİR, 

            B) DİĞER SANIĞIN YAPTIĞI İŞİN, MÜVEKKİLİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNE GİRİP GİRMEDİĞİ “TEKNİK” İŞİNİ, UZMAN TEKNİK BİLİRKİŞİ ARACILIĞIYLA TESBİT ETTİRMELİDİR. 

 

II. OLAYDA, SANIKLAR ARASINDA İŞTİRAK İRADESİ VE BUNA DAYALI OLARAK İŞTİRAK İLİŞKİSİ MEVCUT BULUNMAMAKTADIR.

 

Kaldı ki, OLUŞA VE MEVCUT KANITLARA GÖRE DE BÖYLE BİR İŞTİRAK FİİLİ İLE İRADESİNİN OLMASI DA MÜMKÜN DEĞİLDİR.

 

Bu demektir ki, SANIK ÇELİK’İN FİİLİ AYRI VE BAĞIMSIZ BİR FİİL, MÜVEKİLİN FİİLİ AYRI VE BAĞIMSIZ BİR FİİLDİR.

 

            1. İDDİA

 

İddianamede, C. Savcısının esas hakkındaki mütalaasında müvekkile isnat edilen fiil, görevlendirildiği bilirkişilik işiyle ilgili olarak, kanunen ve nizamen yapmaya mecbur olduğu bir şeyi yapmak için diğer sanık Çelik’i araç kılarak maddi menfaat sağladığı iddiasıdır.    

 

            2. MÜVEKKİLİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ         

 

Müvekkil sanığın görevi, Mahkemenin bilirkişi atanmasına ve yapacağı işin  gösterilmesine ait tutanak ile belirlidir (muayyendir). Bu görev, tespit dilekçesindeki isteme göre inşaatların maliyet hesaplarının yapılmasıdır.

 

3. MÜVEKKİLİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNİ YAPMASI, ALİ’NİN SAĞLAMAK ZORUNDA OLDUĞU HER TÜRLÜ PROJE GİBİ TEKNİK BELGELERİN VARLIĞINA BAĞLIDIR. 

 

Verilen bilirkişilik görevinin yapılabilmesi, inşaatla ilgili mimari, statik, betonarme, kazı (hafriyat) ile ilgili onaylı projeler gibi teknik belgelerin varlığına bağlıdır. Önceden bulunması gereken bu teknik belgelerin, tespit isteyen Ali Malcı tarafından sağlanması zorunludur. Diğer bir söylemle, Ali’nin sağlaması gereken bu teknik belge ve bilgiler, yapılacak işin alt yapısını oluşturan teknik belge ve bilgilerdir. Zaten işin mahiyeti gereği mevcut  bulunması gereken bu teknik belge ve bilgiler edinilmedikçe, Mahkemenin bilirkişiye verdiği görevin yerine getirilmesi mümkün olamamaktadır. Bilirkişiden istenen Ali’nin inşaatlarının maliyet hesabının yapılmasıdır.     

 

       4. MÜVEKKİL, BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ SIRASINDA SÖZÜ EDİLEN PROJE VE DİĞER TEKNİK BELGE VE BİLGİLERİN MEVCUT OLMADIĞINA BİLGİ EDİNMİŞTİR.

 

         Müvekkil bilirkişi, tespit istemine konu görevini yapmaya başladığında, görevin yapılmasını zorunlu kıldığı, başta proje gibi teknik belge ve bilgilerin imarda bulunmadığını görmüştür. Müvekkil bu durumu, dosyada mevcut beyanları ile açıklamıştır. Aksine bir beyanda bulunmamaktadır.

 

5. BU BİLGİLERİN VE TEKNİK BELGELERİN, MÜVEKKİL BİLİRKİŞİ TARAFINDAN ÜRETİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR, BUNLARI ÜRETMEK GÖREVİ DE DEĞİLDİR.

 

Gerçekten, bu bilgiler ve teknik belgeler ancak işin erbabı bir kişi tarafından üretilen bilgilerdir. Ali Malcı veya ilgili makamlarda bulunması zorunlu olan bu teknik belgelerin bilirkişiye sağlanması tespit isteyen Ali’nin görevidir.  

 

6. SANIK ÇELİK’LE ALİ ARASINDAKİ SÖZLEŞME İLİŞKİSİNE KONU İŞİN, MÜVEKKİLİN BİLİRKİŞİLİK GÖREVİ DIŞINDA OLMASI NEDENİYLE, SANIK ÇELİK’İN FİİLİ, MÜVEKİLİN FİİLİNDEN TAMAMEN AYRI VE BAĞIMSIZ BİR FİİLDİR.

           

6.1. SANIK ÇELİK’İN AYRI VE BAĞIMSIZ OLAN FİİLİ, TİCARİ BİR İŞTİR VE HERHANGİ BİR SUÇUN KONUSUNU OLUŞTURMAZ.

 

         Yukarıda belirtildiği ve ekte sunulan uzman teknik kişinin “teknik görüşü”nde de açıkça belirtildiği üzere, sanık Çelik’in yaptığı işin, müvekkilin bilirkişilik görevi dışında olması nedeniyle, sanık Çelik’in fiili, müvekkilin fiilinden tamamen ayrı ve bağımsız bir fiildir. Sanık Çelik’in yaptığı iş, “istisna akdi”nin konusunu oluşturur, bu nedenle, bu iş, aynı zamanda ticari bir iştir. 

 

Dosyadaki kanıt durumu ve oluşa göre, sanık Çelik, sözleşme konusu işi yapmış ve Ali’ye teslim etmiştir. Ali, işin karşılığı olarak ödemede bulunmuştur. Verdiği paraya karşılık olarak ısrarla makbuz istememelerine rağmen, sanık Çelik, yaptığı işi belirtir makbuz vermiştir. Çelik’in verdiği makbuz, özel hukuk anlamında işi ve bedelini ifade eden geçerli bir belgedir. 

 

Çelik’in yaptığı teknik işin bedeli, hesaplanabilir bir bedeldir. Bu bedel, ilgili Mühendislik Odası asgari ücret tarifesine göre hesaplanabilir ve bu şekilde hesaplanacak ücret anlaşmaya konu 15.000 YTL bedelin çok üzerinde bir fiyat oluşturur.          

 

6.2. SANIK ÇELİK’İN YAPACAĞI İŞ, NİVO ADLI BİR ALETLE YAPILMAKTA, BU ALET DE ÇELİK DE BULUNMAKTADIR.

 

         Sanık Çelik’in Ali’yle nasıl sözleşme ilişkisine girmiş ve anlaşmış olduğu, dosyadaki beyanlardan ve oluştan anlaşılmaktadır. Buna göre, Ali, kendisinin temin etmesi gereken teknik bilgi ve belgelerin yokluğunun işin uzamasına neden olacağından endişe duymuş, bu nedenle, bilirkişi müvekkilden bir çözüm önerisi teklifi getirmesini istemişler, onun, Ali’nin vermesi gereken belgelerin, ancak, nivo denilen bir aletle yapılan ölçümlere dayalı hazırlanabilmesi ve bu aletin kendisinde bulunduğu Çelik’le görüşmeyi önermesi üzerine, Ali Çelik’le temasa geçmiş ve söz konusu işin yapılması konusunda istisna akdi yapmışlardır. İfadelere bakıldığında bu görülür. Bu sözleşme karşılığı olarak, yapılan iş ve ücreti tanımlanmıştır. Avans olarak da 3.000 YTL bu kişiye makbuz karşılığında ödenmiştir.   

 

6.3. SANIK ÇELİK’İN TİCARİ İLİŞKİ KONUSU FİİLİ, HERHANGİ BİR SUÇU OLUŞTURMAZ.

 

            Sanık Çelik’in yapmış olduğu iş, müvekkilin bilirkişilik görevinin gereği olarak yapmak zorunda olduğu bir iş değildir. Bu nedenle, iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada belirtilenin aksine sanık Çelik tarafından yapılan iş görev tanımı dışında kalan bir iştir. Ali’yle bu kişi arasındaki ilişki, bir sözleşme ilişkisi, bir ticari iştir. Söz konusu bu ticari ilişkiden maddi unsur eksikliği nedeniyle rüşvet suçu ortaya çıkmaz. Çelik’in Ali’den aldığı paranın tamamını veya bir kısmını müvekkil sanığa vermiş olduğuna ilişkin bir iddia ve bu durumu gösteren “zan” dışında herhangi bir kanıt da dosyada mevcut değildir.

 

Böyle olunca, sanık Çelik’le müvekkil bilirkişi arasındaki ilişki sadece bir tanışıklık ilişkisi olmaktadır. Sanık Çelik, rüşvete aracılık yapan kişi değildir. Müvekkil de rüşvet alan memur konumunda bulunmamaktadır.

 

Oluş ve kanıtlar vardığımız bu sonucu doğrulmaktadır. Sanık Çelik, Ali’nin ısrarlarına rağmen aldığı paranın karşılığı olarak, Ali’ye makbuz vermiştir.

 

Olayların genel akışından rüşvet suçunun aracısı veya sanığı olan bir kimsenin aleyhine delil olacak bir belgeyi kendi serbest iradesiyle hakkında şikayette bulunacak insanlara bırakması olası bir davranış değildir. Bu tür ilişkilerde genel davranış aleyhe bir kanıt bırakmamaktır.

 

Diğer sanık Çelik, serbest iradesiyle kendi aleyhine sonuç doğuracak bir kanıtı bırakmıştır. Bu kanıtın bırakılması da oluşa göre ilgi çekicidir. Özellikle Ali’nin ifadesi incelendiğinde, Ali’nin makbuz almama konusunda ısrarlı oldukları gözlenmektedir. En azından bu durum, müvekkile isnat edilen bu suçun Ali tarafından müvekkile verilen görevin kapsam ve sınırlarının bilinmemesi dolayısıyla bir suç yaratma gayreti içinde olduğunu göstermektedir.     

 

7. Sanıkların fiillerinin birbirinden ayrı ve bağımsız olması nedeniyle, OLAYDA, SANIKLAR ARASINDA İŞTİRAK İLİŞKİSİ VE İŞTİRAK İRADESİ YOKTUR. Bu nedenle, OLAYDA, MÜVEKKİLİN RÜŞVET SUÇUNU, DİĞER SANIĞIN DA RÜŞVETE ARACILIK SUÇUNU İŞLEMESİ, “SUÇUN MADDİ UNSURUNUN” YOKLUĞU NEDENİYLE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

 

         Yukarıda belirtilen durum karşısında, Yüksek Mahkemenin, bilirkişiye verilen görevin kapsamı ve sınırlarını göz önüne alarak, öncelikle, müvekkille diğer sanık arasında bir iştirak ilişkisinin ve iştirak iradesinin bulunup bulunmadığını tespit etmesi gerekmektedir.

 

Gerek iddianamede, gerekse esas hakkındaki mütalaada böyle bir tespitin yapılmadığı açıktır. Hem iddianamede hem de esas hakkındaki mütalaada diğer sanıkla Ali arasındaki ticari ilişkiden karine olarak, iştirak çıkarılmak istenmiştir.

 

Karine oluş değildir, oluştan çıkarılan bir isnat aracı da değildir. Oluş, müvekkilin aleyhine değil, lehinedir.

 

Bu durum göz önüne alınarak, ceza hukukunda karine ile ispatın mümkün olmadığı ilkesinden hareketle, iki sanık arasındaki ilişkinin oluşa uygun olarak maddi vakıalarla suç işlemeye iştirak ilişkisinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Eksik bırakılan bu husus tamamlanmadıkça Mahkemenin doğru bir karar vermesi mümkün değildir. Bunun temini zımnında Mahkemenin esas hakkında mütalaa verilmiş olmasına rağmen, yukarıda belirtilen istemi kabul edip, soruşturmasını genişletip, hukuki sorun olan bu hususu bir açıklığa kavuşturması zorunludur.     

 

            İştirak ilişkisinin yokluğunun tespiti ile müvekkile isnat edilen rüşvet alma fiili ortadan kalkmış olacaktır. Bunun sonucu olarak, diğer sanığın fiili herhangi bir suça vücut vermeyecektir. Böyle olunca, doğal olarak, olmayan bir suça, mahsus fail olarak müvekkilin iştiraki de mümkün olmayacaktır. Çünkü, müvekkilin fiili, sadece bilirkişilik görevini yerine getirebilmesi için gereken ancak bulunmayan teknik belgelerin temini konusunda görevlendirildiği mahkemeye bilgi vermemiş olmasıdır. Bu fiil, aşağıda belirtildiği üzere, TCK 257/1’e veya 257/2’ye vücut vermez. Ancak, Yüksek Mahkeme, aksi görüşte ise, müvekkilin bu fiili, ihmali bir hareket olarak ancak TCK 257/2’e aykırılık oluşturabilir.     

 

8. MÜVEKKİLİN AYRI VE BAĞIMSIZ FİİLİ İSE, TCK 257/1’E AYKIRILIK OLUŞTURMAZ.

 

8.1. MÜVEKKİL, KEŞİFTE VE AYRICA DİĞER BİLİRKİŞİLERLE MAHALLİNDE GEREKLİ İNCELEMELERİ YAPMIŞ, BU SURETLE RAPORUNU VERMİŞTİR. 

           

8.2. MÜVEKKİL, ALİ’NİN SAĞLADIĞI VE SANIK ÇELİK’İN HAZIRLADIĞI TEKNİK BELGE SONUÇLARINA GÖRE TESPİT RAPORUNU VERMİŞTİR.

 

            8.3. MÜVEKKİLİN RAPORU, İNŞAATLARIN MEVCUT DURUMUNA, İŞİN TEKNİĞİNE UYGUN BİR RAPORDUR.  

 

            8.4. YÜKSEK MAHKEME, İSTERSE, MÜVEKKİLİN RAPORUNUNUN İŞE UYGUNLUĞUNU, BİLİRKİŞİ ARACILIĞI İLE TESBİT ETTİREBİLİR.

 

            Belirtilen nedenlerle, müvekkil, mahkemece verilen bilirkişilik görevini, tam ve gereği gibi yerine getirmiş, keşifte ve mahallinde diğer bilirkişilerle birlikte inceleme yapmış ve raporunu vermiştir. Böylece, müvekkilin, olayda, bilirkişilik görevini kötüye kullanması söz edilemez.  

 

9. MÜVEKKİLİN MAHKEMENİN VERDİĞİ BİLİRKİŞİLİK GÖREVİNDEN AYRI VE BAĞIMSIZ FİİLİ, TCK 257/2’E DE AYKIRILIK OLUŞTURMAZ. ANCAK, YÜKSEK MAHKEME, AKSİ GÖRÜŞTE İSE, MÜVEKKİLİN BU FİİLİ OLSA OLSA ANCAK TCK 257/2’E AYKIRILIK OLUŞTURABİLİR.

 

            9.1. MÜVEKKİLİN, ALİ’NİN İSTEĞİ ÜZERİNE İNŞ. MÜH. ÇELİK ÖLÇÜM’Ü ÖNERMESİ, TCK 257/2’DEKİ SUÇA VEYA BİR BAŞKA SUÇA AYKIRILIK OLUŞTURMAZ.

 

            Gerçekten, müvekkilin, Ali’ye diğer sanığı, Ali’nin temin etmesi gereken eksik belge ve bilgileri hazırlamak üzere önermesinin, bilirkişilik göreviyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Söz konusu iş, ancak nivo denilen bir aletle yapılan ölçümlere göre yapılabilecektir. Bu alet diğer sanıkta vardır, bu nedenle, Ali’ye önerilmiştir. Müvekkilin bu kişiyi önermesi ne TCK 257/2’yi, ne herhangi bir suçu oluşturmaz.  

9.2. MÜVEKKİLİN, SÖZ KONUSU EKSİK BELGE VE BİLGİ DURUMUNU MAHKEMEYE BİLDİRMEMESİ VE ALİ’DEN BU BELGELERİ YAPTIRMALARINI İSTEMESİ DE TCK 257/2’YE AYKIRILIK OLUŞTURMAZ.

 

Bilirkişiler, inceledikleri olayda raporlarını vermeleri için gerekli bilgi ve belgelerin dosyada mevcut olmadıklarını tespit ettiklerinde, durumu bir “ön raporla” mahkemeye bildirebilirler. Bunda bir kuşku yoktur. 

 

         Bilirkişiler, delil tespiti dosyasında eksik olan belgelerin temin edilmesini taraflardan da isteyebilirler, bunun aksini düzenleyen bir kural olmadığı gibi, uygulamada bu yoldadır. Müvekkil de görevini yapabilmesi için gerekli olan ve Ali tarafından temini gereken eksik belgelerin tamamlanması halinde raporunu vereceğini söylemiş, Ali’nin belirtilen şekilde istisna akdi ile diğer sanığa yaptırması suretiyle bu eksik belgenin temini üzerine de raporunu vermiştir. Müvekkilin bu fiili TCK 257/2’ye veya hiçbir suça vücut vermez.  

 

9.3. Ancak, YÜKSEK MAHKEME, AKSİ GÖRÜŞTE İSE, MÜVEKKİLİN BU FİİLİ OLSA OLSA ANCAK TCK 257/2’YE AYKIRILIK OLUŞTURABİLİR.

 

Gerçekten, eğer, müvekkilin bu fiili, bir suç oluşturmakta ise, bu suç, ancak ve ancak TCK 257/2’deki görevi savsama suçunu oluşturabilir. Çünkü, müvekkilin bu fiili, “ihmali” bir harekettir, icrai bir hareket değildir. İhmali hareket ise, sadece TCK 257/2’ye aykırılık oluşturur. İhmali hareket, hiçbir şekilde icrai harekete konu TCK 257/1’deki suçu oluşturmaz.   

 

III. DOSYADA MEVCUT DELİL DURUMU VE OLUŞA GÖRE, HALEN BİRBİRİNDEN AYRI İKİ İHTİMAL VARLIĞINI KORUMAKTADIR.

 

            İSPAT YÖNÜNDEN BU İKİ İHTİMAL EŞ DEĞERLİDİR. ORTADA BİRİNİN DİĞERİNE TERCİH EDİLMESİNİ GEREKTİREN BULGUSAL / OLGUSAL / AKILSAL HERHANGİ BİR KANIT MEVCUT BULUNMAMAKTADIR.

 

            BİR DAVADA EN AZINDAN İKİ İHTİMAL, TEKE İNDİRİLMEDİĞİ SÜRECE, ORTADA GÖZ ÖNÜNE ALINMASI GEREKEN BİR “ŞÜPHE” VARDIR.

 

            BU DURUM KARŞISINDA, YÜKSEK MAHKEMENİN MÜVEKKİLİM BAKIMINDAN, İSNAT EDİLEN FİİLE İLİŞKİN OLARAK, “ŞÜPHE SANIK LEHİNE” KURALINI UYGULAMA MECBURİYETİ İLE KARŞI KARŞIYA BULUNMAKTADIR.

 

Yukarıda değinildiği üzere, mevcut delil durumuna ve oluşa göre, her iki sanığın fiili ayrı ve bağımsızdır, özellikle, a) müvekkilin görevi içinde diğer sanığın yaptığı iş yoktur, b) bilirkişilik görevinin yapılabilmesi için diğer sanığın hazırladığı teknik belgelere ihtiyaç vardır. Bu nedenle, olayda iştirak ilişkisi ve iştirak iradesi söz konusu değildir. Ayrıca, müvekkilimin, olayda, iştirak eyleminin varlığının kanıtlanması da hiç bir biçimde söz konusu değildir.

 

1. Dosyada mevcut delil durumu ve oluşa göre, HALEN BİRBİRİNDEN AYRI İKİ İHTİMAL VARLIĞINI KORUMAKTADIR.

 

         Gerçekten, mevcut delil durumu ve oluşa göre, eğer müvekkilin ayrı ve bağımsız fiilinin herhangi bir suça vücut vermemesi nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmesine karşın, bu konuda aksi bir düşünce varsa, bu demektir ki, dosyada birbirinden ayrı iki ihtimal bulunmaktadır.

 

         Bu ihtimallerden ilki, katılan tarafın, “her iki sanığın birlikte gelip, raporun hemen verilmesinin karşılığı olarak, 15.000 YTL paranın istenmesi” iddiasına konu ihtimaldir. İkinci ihtimal ise, söz konusu paranın sanık Çelik’in sözleşmeye dayalı olarak yapıp teslim ettiği işin bedelinin bir kısmının makbuz karşılığı alınmasına savunmasına konu ihtimaldir.   

 

2. ASLINDA SAVUNMANIN İDDİASINA KONU İHTİMALİN DAHA GALİP OLMASINA KARŞIN, HER İKİ İHTİMAL, EN AZINDAN İSPAT YÖNÜNDEN EŞ DEĞERLİDİR.

 

            Yukarıda belirtildiği üzere, a) sanık Çelik sözleşme konusu işi mahallinde nivo aleti ile ölçüm yapmak suretiyle yapmış ve Ali’ye teslim etmiştir, b) Ali’nin dikkati çeken davranışları, ısrarla makbuz vermekten kaçınması, c) buna karşın diğer sanığın yaptığı işi belirtmek suretiyle makbuz vermesi, ç) diğer sanığın yaptığı işi teslim ettiğini, Ali’nin bu yolda bir beyanı olmamasına karşın, Yüksek mahkemenin ara kararıyla kabulü karşısında, yaşamın olağan akışına ve genel yaşam deneylerine göre savunmanın iddiasına konu ihtimalin doğruluğu, geçerliliği, sahihliği, diğer ihtimale göre daha üstündür.

 

Bu iki ihtimalden biri karara esas alınacaksa, delilleri vicdani kanaatine göre değerlendiren Yüksek Mahkemenin bu ikinci ihtimali kararına esas alması gerekir. Gerçekten, Yüksek Mahkeme, sadece soyut nitelikte olan ilk ihtimali kararına esas alamaz. Çünkü, ORTADA BİRİNİN DİĞERİNE TERCİH EDİLMESİNİ GEREKTİREN BULGUSAL / OLGUSAL / AKILSAL HERHANGİ BİR KANIT MEVCUT BULUNMAMAKTADIR.

 

3. BUNA RAĞMEN, YÜKSEK MAHKEME, HER İKİ İHTİMALİ OLUŞA VE MEVCUT DELİL DURUMUNA AYKIRI OLARAK, EŞ DEĞERLİ SAYDIĞI TAKDİRDE, BU KEZ DE, ŞÜPHE SANIK LEHİNEDİR TEMEL KURALINI ALMAK VE MÜVEKKİL SANIĞIN BERAATİNE KARAR VERMEK ZORUNDADIR.     

        

         Yüksek Mahkemece, belirtilen nedenle, “Şüpheden sanık yararlanır (İn dubio pro reo) ilkesi” [26], diğer tanımıyla “masumluk karinesi, suçsuzluk karinesi” [27] gereğince, müvekkilimin, cezalandırılmasına değil, beraatine[28] karar verilmesi gerekir.

 

Gerçekten, böyle bir durumda, olayda, şüphenin yenilmemesi ile oluşan boşluklar, akıl yürütme yoluyla ve tecrübe kuralları ile doldurularak ispatın gerçekleşmiş olduğu da kabul edilemez. Diğer yandan, olayda, müvekkilimin aleyhine olan bir kanuni karine de söz konusu değildir. Gerçekten, “boşluklar makul kabul edilemeyecek kadar fazla ise, kuşkusuz, şüphenin yenildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır” [29], çünkü, “hukuk açısından önemli olan, yetkili makamın şüpheyi yenmesidir” [30].

 

         Bir sanığa atılı suça konu “maddi sorun”, geçerli kanıtlarla ispatlanamamış ise, Ceza Usul Hukukunun genel ilkelerinden olan “Şüphe sanık lehinedir” ilkesi gereğince, müvekkilimin, cezalandırılmasına değil, beraatine karar verilmesi gerekir.

 

Böyle bir durumda, mahkeme, müvekkilimin, iştirak eylemi ile suçu işlemiş olduğuna ilişkin yorum yoluyla, müvekkilimin cezalandırılmasına karar veremez. Çünkü,  yorum = kanıt, kanaat = kanıt değildir.

 

Diğer yandan, KUNTER’in de belirttiği gibi, “Bir hususun hilafının da mümkün olduğunun kabul edilmesi, o hususun sabit olmaması demektir. O halde bir hususun sabit olması için o hususun hilafının mümkün olmadığının kabul edilmesi zaruridir. Bir hususun % 99 mümkün görülmesi de sabit olması demek değildir. Zira geriye % 1 imkan kalmış, yani şüphe ortadan kaldırılamamıştır. Bu şüpheden sanık yararlanır. [31]

 

Bilindiği üzere, bir yerde, ispat yoksa, ancak “şüphe” var demektir. “Ceza usul yasamızda delil yetersizliği durumunda sanık lehinde yargılama yapılacağı konusunda açık hüküm bulunmaktadır” [32] (CMK 230) [33]. Çünkü, her vicdani kanaat, bir kanıta dayanmak zorundadır. Hakimin, kanıtsız vicdani kanaatı olmaz.

 

EREM’inde belirttiği üzere, “Vicdani kanaat “d e l i l s i z  k a n a a t” demek değildir. Delil olmadan hakim, mesela sanığın suçlu olduğuna “vicdani kanaati”ne binaen hüküm veremez” [34]. “Ceza usulünde delilsiz kanaat olamıyacağına göre bunun dışında kalan bir “vicdani kanaat” usul hukukunun objektifliği ile bağdaşamaz. Eğer bu terim, gerekçesiz bir kanaate sahip olmak, o yolda hüküm verebilmek imtiyazını ifade için kullanılıyorsa usul hukukunda kabulü imkansız bir kavramı gösteriyor, demektir. Eğer delile dayanan bir kanaat  bahis konusu ise ortada delillerin takdirinden başka bir ameliye mevcut değil, demektir ve terim, ifade etmek istediği kavrama aykırı düşer” [35].

 

Gerçekten, bir sanığa atılı suça konu “maddi sorun (mesele)”, olayda olduğu gibi, geçerli kanıtlarla ispatlanamamış ise, Ceza Usul Hukukunun genel ilkelerinden olan “Şüphe sanık lehine yorumlanır” ilkesi gereğince, müvekkilimin, cezalandırılmasına değil, beraatine karar verilmesi gerekir. Çünkü, müvekkilimin cezalandırılması için gerekli şartların olmadığı yargılama ile ortaya çıkmıştır. Böyle olunca, “bir suç unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinde şüphe varsa, bundan sanık faydalanacak ve gerçekleşmediği kabul edilecektir ; bir hafifletici sebebin (örneğin, tahrik) veya menfi bir unsurun (örneğin, meşru müdafaa) bulunup bulunmadığında tereddüt edildiğinde yine aynı şekilde sanığın lehine olan kabul edilecek yani burada ilkinin tersine, bu sebebin bulunduğu kabul olunacaktır”[36].

 

Bilindiği üzere, “Hakim sübut bakımından bir kanaata varamazsa, yani şüphesini % 100 yenemezse, o hususu sabit olmamış addedecek ve sabit olmamanın sonuçlarına karar verecektir. Bu prensip ceza muhakemesinde şüpheden sanık yararlanır (In dubio pro reo) şeklinde ifade edilmektedir. / .. Bu prensip daima sanık lehinedir. Zira bu prensip, sanığın ancak isbat edilen hususlardan sorumlu tutulabileceği manasınadır” [37].

 

Diğer yandan, “Ceza muhakemesinde maddi sorun çözüme kavuşturulamazsa, şüpheden sanık yararlanacak ve beraat edecektir”[38]. Çünkü, “Bu kaide gereğince şüphe-suçsuzluk lehine “maddi delil” sayılır. Bu suretle sanık “masumluk karinesi”nden faydalanır”[39] [40]. Gerçekten, YCGK.nun 19.4.1993, 6-79/108 sayılı kararına göre de, “.. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkumiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir[41]

 

            Yukarıda belirtilen nedenlerle, sanığın üzerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine, aksi halde, hakkında TCK.nun 62 maddesi ile lehe olan indirim nedenlerinin uygulanmasına, TCK 52, 51 maddelerinin uygulanması ile verilecek cezanın paraya çevrilmesine ve ertelenmesine karar verilmesini saygı ile dileriz. 08.09.2006

 

 

                                                                                  Sanık Avukatı

                                                                                  Av. Üstün Savunman

 

 

 

 

·         19.03.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 21/07/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 2

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Taraf vekilleri ile sanıklar hazır açık duruşmaya devam olundu.

 

(MAHKEME BAŞKANI, TANIK YOKLAMASI YAPMIŞ, AMA, TUTANAĞA GEÇİRMEMİŞTİR. BU BİR EKSİKLİK DEĞİLDİR. DURUŞMADA DİNLENEN TANIKLARIN GELDİĞİ VE BEYANLARININ ALINDIĞI  TUTANAKTAN ANLAŞILACAKTIR)

 

TANIK OSMAN KONUŞUR : Halil oğlu ..d.lu halen .. Ankara adresinde oturur

(CMK 58/1)

 

Sanıkları tanır engel hali yok, (CMK 45, 50)

 

            görevinin önemi anlatıldı, (CMK 53), tanıklığına ait bilgi verildi (CMK 59/1)

 

usulen yemini yaptırıldı, (CMK 54, 55)  

 

·         “TANIK,YÜKSEK SESLE TEKRAR EDEREK VEYA OKUYARAK YEMİN EDER” (CMK 56/1)

 

  soruldu.

 

         Sulh Hukuk Mahkemesinde bir kooperatifin tespit davası vardı. Mahkeme Cevdet Bilgili’yi, beni ve Savaş Susar’ı bilirkişi olarak atamıştı. Mahkeme heyeti bizi mahalline götürdü. 2 blok ve 24 daireden oluşan inşaatları gördük. İnşaatlarda yapılan imalatların maliyeti ile eksik kalan imalatların maliyetinin hesaplanması isteniyordu bu husus ise ayrıntılı bir inceleme gerektiriyordu biz ayrıntılı inceleme yapmak için mahkemeden mehil talep ettik. Yaklaşık bir hafta on gün sonra kooperatif yetkilisi bizi inşaatlara götürdü. Tüm bilirkişiler inşaata gittik. Çelik Ölçüm’ü ben tanımıyorum Çelik hiç bizimle olmadı. Biz gerekli incelemeyi yaptık ve sonra raporu mahkemeye sunduk dedi soruldu.

         Biz raporumuzu hazırlama aşamasında bu olayı duyduk. Onun üzerine mahkeme hakimi ile görüştük, mahkeme hakiminin isteği üzerine birlikte değil ayrı ayrı rapor düzenleyip verdik dedi.

 

         Tanıktan yeniden soruldu: Mahkeme kişi başına 250.000.000 TL ücret takdir etmişti. Biz bu işin fazlalığından dolayı her hangi bir ek ücret talep etmedik dedi.

        

Tanıktan yeniden soruldu: Biz mahkeme ile olay yerini gördükten sonra yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra kooperatif merkezinde buluştuk, bir kooperatif yetkilisi bizi binaların olduğu yere götürdü, ben sıhhı tesisat, kalorifer tesisatı, doğalgaz yangın ve asansör tesisatı ile ilgili ölçümlerde bulunacaktım. Bunlar bir hayli zaman alacaktı, yeniden gitmemek için yanıma yardımcı bir arkadaş almıştım. Diğer arkadaşlar ise her hangi bir yardımcı almadılar diğer arkadaşlarla zaman zaman beraber zaman zamana ise ayrı çalıştık, beraber baktığımız binalarda onlar da kendilerine göre tespitler yapıyorlardı dediğim gibi Çelik Ölçüm bizim yanımızda yoktu dedi.

 

 

         TANIK SAVAŞ SUSAR: Erdal oğlu .... d.lu halen ..... adresinde oturur

 

Sanıkları tanır engel hali yok,

 

            görevinin önemi anlatıldı, tanıklığına ait bilgi verildi

 

usulen yemini yaptırıldı,  

 

soruldu:

           

Sulh Hukuk Mahkemesinin tespit dosyasında bilirkişi olarak atanmıştık. Mahkeme heyeti ile gittik, yeminimiz yaptırıldı olay yerini gördük ancak inşaat 2 bloktan oluşan bir inşaat olduğu için ayrıntılı tespit için süre istedik. Yaklaşık bir hafta ya da on gün sonra bilirkişiler olarak kooperatif merkezinde buluştuk. Kooperatifte görevli birisi bizi inşaat mahalline götürdü, ben inşaatın elektrik ile ilgili imalatlarını gereksiz imalat varsa bunları tespit edecektim orada bir gün çalıştım ben kendi branşımda gerekli tespitleri tamamladım. Cevdet Bilgili de inşaatın diğer yani hafriyat beton tuğla kısımlarına bakacaktı ben Çelik Ölçüm’ü ilk defa bu gün gördüm. Kendisi bizimle hiç bulunmadı bizimle hiç temas etmedi bizim yaptığımız iş ile bir ilgisi yoktur, iş acildi bir araya gelmemiz zaman alacaktı o yüzden herkes kendi branşında raporunu ayrı ayrı düzenleyip verdi, mahkemeden her hangi bir ek ücret talep etmedik bu konuda arkadaşlar arasında bir görüşme ve anlaşma olmadı dedi.

 

            Tanık Osman Konuşur’dan yeniden soruldu:

        

Ek ücret konusunda aramızda bir görüşme ve anlaşma olmadı ancak işin hacmi göz önüne alınarak ek ücret istemeyi düşünüyorduk ama bu olay ortaya çıkınca bundan vazgeçtik dedi.

        

         Tanıklardan yeniden soruldu: Ek ücret istemeyi düşündük ancak miktarı konusunda aramızda bir tespit yapılmadı dediler.

 

         Müdahil vekili bizim tanık ifadelerine bir diyeceğimiz yok dedi, Sanık Cevdet Bilgili vekili, tanık ifadelerine bir diyeceğimiz yok dedi. Sanık Çelik Ölçüm vekili, bizim de bir diyeceğimiz yok dedi. (CMK 215)

 

         Sanık Cevdet Bilgili’den soruldu: Tanık ifadelerine bir diyeceğim yok inşaatın yaklaşık %70’i bana kalmıştı, bu da zaman alacaktı, dedi.

 

         Sanık Çelik Ölçüm’den soruldu tanık ifadelerine bir diyeceğim yok dedi.

 

  • CMK 209/1 : “..DELİL OLARAK KULLANILACAK BELGELER.., DURUŞMADA OKUNUR 

 

         Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/.... D.iş sayılı dosyasının gönderildiği,

        

  • MAHKEME BAŞKANI, DOSYAYA AİT BİLGİYİ ÖZET OLARAK TUTANAĞA GEÇİRİR

 

yapılan incelemede,

 

         Ali Malcı vekili Av. Selma Atak’ın mahkemeye verdiği 10.3.2006 tarihli dilekçe ile tespit talebinde bulunduğu, mahkemenin 11.3.2006 tarihinde tespit talebini kabul ederek Osman Konuşur, Savaş Susar ve Cevdet Bilgili’yi bilirkişi olarak atadığı, mahkeme heyeti ile bilirkişilerin 11.3.2006 tarihinde mahalline gittikleri, bilirkişilerin yeminlerinin yaptırıldığı ve bilirkişilere raporlarını düzenlemeleri için 20 gün süre verildiği, bilirkişi Cevdet Bilgili imzasıyla düzenlenen 1.4.2006 tarihli raporun aynı gün, bilirkişi Osman Konuşur imzasıyla düzenlenen bilirkişi raporunun 5.4.2006 tarihinde, bilirkişi Savaş Susar imzasıyla düzenlenen bilirkişi raporunun 12.4.2006 tarihinde mahkemeye sunulduğu görüldü.

 

         Katılan vekili, incelenen dosyaya bir diyeceğimiz yok dedi.

         Sanık vekilleri, incelenen dosyaya bir diyeceğimiz yok dediler.

     Sanıklardan soruldu: Bizim de incelenen dosyaya bir diyeceğimiz yok dediler.

Müdahil vekili Av. Selma Atak söz aldı. Geçen oturum dinlenmesine karar verilmeyen tanığımız Emin Doğrucu, paranın alındığı gün Ali Malcı ile birlikte bulunmaktadır, olayın yakından tanığıdır. Dışarıdadır, dinlenmesini talep ederim dedi. 

  • CMK 234/1,b,4 : “MAĞDUR İLE ŞİKAYETÇİNİN HAKLARI ŞUNLARDIR:

b) KOVUŞTURMA EVRESİNDE ; 4. TANIKLARIN DAVETİNİ İSTEME”

 

 

            C. Savcısından soruldu : Dinlenmesi mütalaa olunur dedi.

 

            Sanık vekillerinden soruldu : Sanık Cevdet Bilgili vekili dinlensin dedi. 

 

            Sanık Çelik Ölçüm vekili : Dinlenmesine gerek yoktur dedi.

 

            Sanıklardan ayrı ayrı soruldu : Avukatlarımızın beyanlarına katılıyoruz dediler.

 

            G.D. : Müdahil tanığı Emin Doğrucu’nun dinlenmesine oybirliğiyle karar verildi.  

 

TANIK EMİN DOĞRUCU : … oğlu …..D.lu … adresinde ikamet eder.

 

Tanıkları olay nedeni ile tanır engel hali yok,

usulen yemini yaptırıldı,

soruldu :

 

         Ali Malcı arkadaşım olduğundan olay günü ben bürosunda Ali’nin yanında bulunuyordum, önce Cevdet Bilgili ve onun arkasından Çelik Ölçüm geldiler para Ali Malcı’da idi, Ali kapıyı açtı, parayı masanın üzerine koydu, bu parayı masanın üzerinden alıp Çelik Ölçüm’e ben verdim. Ali Malcı makbuz düzenlenmesini istedi, makbuzu ben yazdım Çelik Ölçüm bu makbuzu imzaladı daha sonra polisler olaya el koydular dedi.

 

---------

  • <TANIK EMİN DOĞRUCU HAKKINDA FARKLI UYGULAMA :

 

 

G.D. : Müdahil tanığı Emin Doğrucu’nun dinlenmesi isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.  

 

Katılan vekili söz aldı. Bu tanığımızın CMK 178 gereğince dinlenmesini talep ediyoruz dedi.

 

  • CMK 178 ÇAĞRILMASI REDDİLEN TANIĞIN VEYA UZMAN KİŞİNİN DOĞRUDAN MAHKEMEYE GETİRİLMESİ : “MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM, SANIĞIN VEYA KATILANIN GÖSTERDİĞİ TANIK VEYA UZMAN KİŞİNİN ÇAĞRILMASI HAKKINDAKİ DİLEKÇEYİ REDDETTİĞİNDE, SANIK VEYA KATILAN O KİŞİLERİ MAHKEMEYE GETİREBİLİR. BU KİŞİLER DURUŞMADA DİNLENİR.   

 

SORU 1 : MAHKEMENİN CMK 178’E GÖRE, TANIĞI DİNLEMEME YETKİSİ VAR MIDIR, YOKSA, BURADA BAĞLI - KESİN YETKİ Mİ SÖZ KONUSUDUR ? 

 

SORU 2 : MAHKEMENİN CMK 178’E GÖRE YAPILAN TANIĞIN DİNLENMESİ İSTEMİNİ REDDİNİN YAPTIRIMI VAR MIDIR ? 

 

G. D. İSTEM GİBİ : Katılan vekilinin tanık dinletme istemi reddedilmiş ise de, CMK 178. madde doğrultusunda hazır olduğu bildirilen tanık Emin Doğrucu’nun dinlenmesine oybirliği ile karar verildi. Anlatıldı. Açık duruşmaya devam olundu>

--------

Müdahil vekili bizim tanık ifadesine bir diyeceğimiz yok dedi.

 

Sanık Cevdet Bilgili vekili söz aldı,  soru sormak istediğini bildirdi.

 

 

  • CMK 201 DOĞRUDAN SORU YÖNELTME :

“(1) CUMHURİYET SAVCISI, MÜDAFİ VEYA VEKİL SIFATIYLA DURUŞMAYA KATILAN AVUKAT ; SANIĞA, KATILANA, TANIKLARA, BİLİRKİŞİLERE VE DURUŞMAYA ÇAĞRILMIŞ DİĞER KİŞİLERE, DURUŞMA DİSİPLİNİNE UYGUN OLARAK DOĞRUDAN SORU YÖNELTEBİLİRLER. SANIK VE KATILAN DA MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM ARACIĞI İLE SORU YÖNELTEBİLİR. YÖNELTİLEN SORUYA İTİRAZ EDİLDİĞİNDE SORUNUN YÖNETİLMESİNİN GEREKİP GEREKMEDİĞİNE, MAHKEME BAŞKANI KARAR VERİR. GEREKTİĞİNDE, MAHKEME BAŞKANI KARAR VERİR. GEREKTİĞİNDE İLGİLİLER YENİDEN SORU SORABİLİR. 

(2) HEYET HALİNDE GÖREV YAPAN MAHKEMELERDE, HEYETİ OLUŞTURAN HAKİMLER, BİRİNCİ FIKRADA BELİRTİLEN KİŞİLERE SORU SORABİLİR”

 

02.04.2006 tarihinde sanık Cevdet Bilgili’yi kim, neyle, niçin Ali’nin işyerine çağırdı, Cevdet ile Çelik işyerine birlikte mi geldiler, yoksa ayrı ayrı mı geldiler ?  Ayrıca, Cevdet Bilgili Ali’den herhangi bir biçimde bir para talep etti mi veya böyle para talebine ait bir konuşma geçti mi ?     

 

Katılan vekili söz aldı, bu sorunun olayla bir ilgisi yok, sorulmamasını talep ederim dedi.

 

G.D. : Sorunun sorulmaması talebinin reddine karar verildi. 

 

Katılan vekili tekrar söz aldı, sorunun sorulmaması talebin ısrar etti ve Mahkeme Kararı alınmasını talep ederim dedi.

 

·         CMK 192/2 : “DURUŞMADA İLGİLİ OLANLARDAN BİRİ DURUŞMANIN YÖNETİMİNE İLİŞKİN OLARAK NAHKEME BAŞKANI TARAFINDAN EMROLUNAN BİR TEDBİRİN HUKUKEN KABUL EDİLEMEYECEĞİNİ ÖNE SÜRERSE MAHKEME, BU HUSUSTA BİR KARAR VERİR”

 

G.D. : Sorunun sorulmaması talebinin reddine oybirliğiyle karar verildi. 

 

TANIK EMİN DOĞRUCU : Ali’nin isteği üzerine Cevdet’e ben telefon ettim, Çelik önce, Cevdet telefonla çağırmamız üzerine geldi. Cevdet’in para konusunda bir talebi olmadı, bir konuşma da geçmedi, zaten ben parayı Çelik’e verdim, makbuzu imzalattım dedi.

 

Sanık Cevdet’in, Ali’nin beyanları okundu, oluşan çelişkinin giderilmesi için soruldu : Olay benim anlattığım gibi olmuştur dedi.

 

Tanık beyanına karşı diyecekleri soruldu.

Katılan vekili, müvekkilin aleyhine beyanları kabul etmiyorum dedi.

 

Sanıklar vekilleri ile sanıklar ayrı ayrı tanığın beyanına diyeceğimiz yoktur dediler.  

 

(MAHKEME BAŞKANI CUMHURİYET SAVCISINA SORU SORMAMIŞTIR)

           

SORU 3 : MAHKEME BAŞKANI CUMHURİYET SAVCISINA SORU SORMAMIŞ, CUMHURİYET SAVCISI DA BU KONUDA BİR TALEPTE BULUNMAMIŞTIR. BURADA Kİ USULİ EKSİKLİK, ESASLI BİR HATA MIDIR, YOKSA, ESASA ETKİLİ OLMAYAN BİR USULİ EKSİKLİK Mİ SÖZ KONUSUDUR, YOKSA, CUMHURİYET SAVCISININ SÖZ ALMAMASI KARŞISINDA, CUMHURİYET SAVCISININ BU HAKKINI KULLANMAK İSTEMEDİĞİNİN KABULÜ MÜ DAHA UYGUNDUR ?  

        

            Taraflardan ayrı ayrı kovuşturmanın genişletilmesi istemleri olup olmadığı soruldu. Yoktur dediler. 

 

            Katılan vekilinden soruldu : biz iddialarımızı daha önce dosyaya bildirmiştik tanıklar lehimize ifade verdi, zaten sanıklar suç üstü yakalandılar biz sanıkların cezalandırılmalarını istiyoruz dedi.

 

            İDDİA MAKAMI ESAS HAKKINDAKİ MÜTAALASINDA:

 

Sanıklardan Cevdet Bilgili hakkında rüşvet almak çelik Ölçüm hakkında ise ona yardım ederek bu suça katılmaktan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmıştır.

         Sanık Cevdet Bilgili Ali Malcı’nın yaptırdığı tespit davasında Sulh Hukuk Mahkemesinde iki kişi ile birlikte bilirkişi olarak atandığı ve sanığın mahkeme heyeti ile olay mahalline gittiği, bunun dışında da inceleme yapacağı binaları görmek üzere gittiği ancak bir süre sonra yanına diğer sanığı da alıp müştekiye giderek işlerin kapasiteli olduğunu ve raporlarını erken verebilmeleri için Çelik Ölçüm’e 15.000 YTL verilmesi gerektiğini beyan ettiğini, müştekinin bunu kabul etmekle birlikte durumu avukatına sorup yasal olmadığını, öğrenince onun yönlendirmesi ile mahkemeye başvurduğunu mahkemenin kendi bilgisi dışında dosyaya ilgisi olmayan bir şekilde bu paranın Ankara C.Savcılığına olayı ihbar ettiği, olayı öğrenen C.Savcılığının zabıtayı görevlendirmesi ile istenilen paranın bir kısmını almak için gelen Sanık Çelik Ölçüm ile yine aynı yere çağrılan Cevdet Bilgili’nin istenilen paranın 3.000 YTL’sini aldıktan sonra yakalandıkları anlaşılmıştır.

         Sanık Cevdet Bilgili’nin tespit dosyasında bilirkişi olarak atandığı bu nedenle sıfatı nedeni ile rüşvet suçunu işleyebilecek memurlardan olduğu açıktır.

         Sanığın görevi gereğince yapması gereken bir işi yapmak için, işi daha erken yapabilmek için yanındaki arkadaşı ile 15.000 YTL talep ettiği ve bu para verilirse onun yaptığı tespitlere imza atabileceğini bildirdiği dosyadaki delillerle anlaşılmaktadır.

         Sanık Cevdet Bilgili’nin işin kapasiteli olduğu bu nedenle bir takım inceleme yapabilmek için diğer sanığın yardımına ihtiyaç duyduğu bu sanığı da Ali’nin talebi üzerine kendisini bulduğunu savunmuş ise dosya ile ilgisi olmayan bir incelemeyi yapabilmesinin gerekli olmadığı gibi eğer bu konuda bir ihtiyaç duyarsa mahkemeye bunu bildirmesi gerektiği bizce tartışmadan uzaktır. Üstelik yıllardır bu konuda bilirkişilik yapan sanık Cevdet Bilgili’nin bunu bilmemesi düşünülemez.

         Sanık Çelik Ölçüm’ün de Ali’yle her hangi bir ilgisi olmadığı halde diğer sanığın yönlendirmesi ile onunla birlikte hareket ederek Ali’den anılan parayı bir şekilde tahsil etmeye kalkıştığı ve sanık Cevdet Bilgili’nin eylemine katıldığı anlaşılmaktadır.

         Bu nedenlerle sanıkların rüşvet alma suçunu işledikleri tüm dosya kapsamı ile anlaşıldığından eylemlerine uyan TCK’nın 252/3-1, 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesini kamu adına diler ve isteriz dedi.

 

            Sanık Cevdet Bilgili vekili biz yazılı savunma vermiştik ancak C.Savcısının görüşü karşısında yeniden yazılı savunmada bulunacağız, süre verilsin dedi.

 

            Sanık Çelik Ölçüm vekili bizde yazılı savunmada bulunmak üzere süre istiyoruz dedi.

 

            Dosya incelendi,

 

         G.D. İSTEK GİBİ

 

2-    Sanık vekillerine yazılı savunmada bulunmaları için süre verilmesine,

Bu sebeplerle duruşmanın 10.09.2006 saat 10.00’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         12.03.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

 

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 03/06/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 1

                                                                    sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

 

·         MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM, DURUŞMAYI YÖNETİR VE SANIĞI SORGUYA ÇEKER ; DELİLLERİN İKAME EDİLMESİNİ SAĞLAR” (CMK 191/1)

 

·         MAHKEME BAŞKANI, MÜBAŞİR ARACILIĞI İLE “DAVETİYE İLE ÇAĞRILAN” (CMK 145) SANIKLARI, MÜDAFİLERİNİ, ŞİKAYETÇİ İLE VEKİLİNİ, TANIKLARI DURUŞMA SALONUNA ÇAĞIRIR

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Yakınan ile sanıklar ve sanık vekilleri hazır açık yargılamaya başlandı.

        

·         SANIĞIN VE MÜDAFİİNİN HAZIR BULUNUP BULUNMADIĞI, ÇAĞRILMIŞ TANIK VE BİLİRKİŞİLERİN GELİP GELMEDİKLERİ SAPTANARAK DURUŞMAYA BAŞLANIR. SANIK, DURUŞMAYA BAĞSIZ OLARAK ALINIR” CMK 191/1,1)    

 

·         MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM, DURUŞMANIN BAŞLADIĞINI, İDDİANAMENİN KABULÜ KARARINI OKUYARAK AÇIKLAR” (CMK 191/1,2)

 

·         TANIKLAR DURUŞMA SALONUNDAN DIŞARI ÇIKARILIRLAR” (CMK 191/2)

 

·         DURUŞMADA, SIRASIYLA ;

A) SANIĞIN AÇIK KİMLİĞİ SAPTANIR, KİŞİSEL VE EKONOMİK DURUMU HAKKINDA KENDİSİNDEN BİLGİ ALINIR” (CMK 191/3,a) 

           

·         MAHKEME BAŞKANI  ÖNCE KİMLİK TESPİTİ YAPMIŞTIR

 

Yakınan Ali Malcı Yusuf oğlu 1967 d.lu …. Sincan adresinde ikamet eder.

         Sanık Cevdet Bilgili : … oğlu ……’den olma …. … D.lu aslen Ankara Sincan Yenikent … Mah. Nüfusuna kayıtlı olup halen …… Ankara adresinde ikamet eder, evli 1 çocuklu okur yazar, Mühendis.

         Sanık Çelik Ölçüm : … oğlu ….’dan olma …. D.lu aslen …… nüfusuna kayıtlı olup halen ……….. Ankara adresinde ikamet eder, evli 2 çocuklu okur yazar, inşaat mühendisi, sabıkasız.

        

 

 

 

 

 

·         DURUŞMADA, SIRASIYLA ;

B) İDDİANAME VEYA İDDİANAME YERİNE GEÇEN BELGE OKUNUR,

C) SANIĞA, YÜKLENEN SUÇ HAKKINDA AÇIKLAMADA BULUNMAMASININ KANUNİ HAKKI OLDUĞU VE 147 NCİ MADDEDE BELİRTİLEN DİĞER HAKLARI BİLDİRİLİR,

D) SANIK AÇIKLAMADA BULUNMAYA HAZIR OLDUĞUNU BİLDİRDİĞİNDE, USULÜNE GÖRE SORGUSU YAPILIR” (CMK 191/3,b,c,d) 

           

·         SANIKLARIN SORGUSUNA GEÇİLİR. CMK 147 EMREDİCİ NORMDUR. SORGUNUN CMK 147’NİN TÜM KOŞULLARINA  UYGUN YAPILMASI GEREKİR. BU KOŞULLARIN TAMAMINA VEYA BİRİNE AYKIRI DAVRANILMASI İŞLEMİN GEÇERSİZLİĞİNE YOL AÇABİLİR. ONUN İÇİN DİKKATLİCE UYGULANMALIDIR. BU NEDENLE, MAHKEME BAŞKANI, CMK 147’Yİ DOĞRUDAN SANIKLARA OKUMALIDIR

 

CMK nın 147. maddesi uyarınca sanıklara yasal hakları hatırlatıldı, sanıklar susma hakkımızı kullanmıyoruz savunmamızı yapacağız demekle, … C.Savcılığının 26.6.2006 ve 2006/… sayılı iddianame ve ekleri okundu sanıklardan savunma ve delilleri soruldu.

 

·         MAHKEME BAŞKANININ SANIĞA SAVUNMASINI VE DELİLLERİNİ SORMASINA DİKKAT EDİNİZ. BİRİSİ SANIĞIN İDDİAYA KARŞI BEYANI, DİĞERİ BU BEYANIN İSPATI ARACIDIR

 

SANIK CEVDET BİLGİLİ SAVUNMASINDA:

 

Suçlamayı kabul etmiyorum, suçlama iftiradan ibarettir, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/… D.iş dosyasında üç kişilik bilirkişi heyetinden biride benim diğer arkadaşlar Makine Mühendisidir, biz mahkeme heyeti ile mahalline gittik şikayetçi Alı Malcı’ya ait 2 bloktan oluşan ve 24 dairelik %99’u tamamlanmış durumdaki inşaatları gördük rapor tanzimi aşamasına geldik ben (A) Belediyesine gittim oradan yaptığım araştırmada inşaatın projesinin bulunmadığını inşaatlar hakkında her hangi bir başvuru yapılmadığını tespit ettim yine inşaatın ruhsatının olmadığını tespit ettim bu durumda rapor yazmamızda olanak yoktu temel hafriyatının çıkartılması gerekiyordu bunu Ali Malcı’ya anlattım temel hafriyatının çıkartılıp bize verilmesini bildirdim Ali Malcı kendisinin tanıdığının bulunmadığını bana söyleyerek bunu benim yaptırmamı söyledi ben birkaç arkadaşla görüştüm ama Çelik Ölçüm’ü buldum çünkü onun ölçme aleti vardı Ali Malcı ile Çelik Ölçüm görüştüler anlaşmışlar beni de çağırdılar saat 14.00 civarında oraya gittim ve 14.45’de oradan ayrıldım 3-4 gün sonra Çelik beni arada mahalline ölçmeye çıktığını söyledi ve arkasından hesapları getirdi biz bu hesaplarla keşifte tespit ettiğimiz bulguları karşılaştırdık raporumuzu hazırladık raporumuzu verdik ben raporu verdikten sonra Çelik beni telefonla aradı Ali Malcı’nın bürosunda bulunduğunu söyleyerek ısrarla benim oraya gelmemi istedi ben de gittim orada otururken Ali’nin arkadaşı olduğunu anladığım Emin adındaki kişi Ali ve benim yanımda bir miktar parayı Çelik’e verdi bu parayı Çelik saydı ve parayı aldığına dair makbuz imzalayıp bu kişiye teslim etti bu para alış verişi ile ve para ile herhangi bir ilgim yoktur bunlar benim bilgim dışında gerçekleşmiştir dedi.

Eğer temel hafriyatının satın alması gerekiyorsa bunun için mahkemeye başvurmaları ve mahkeme onayını aldıktan sonra bu konuda gerekli incelemeyi yapmaları gerektiği hatırlatılarak

Sanık Cevdet Bilgili’den soruldu Ali işinin çok acele olduğunu bildirerek bu konuyu mahkemeye aktarmadan yaptık kötü bir niyetimiz yoktur dedi.

 

 

 

 

 

·         MAHKEME BAŞKANI, SANIĞIN SORGUSU YAPILIP BEYANI ALINDIKTAN SONRA, DOSYADA MEVCUT SAVUNMALARINI OKUR (CMK 213, 209/1), SORGUDAKİ BEYAN İLE KARŞILAŞTIRIR, FARKLI BEYANLAR, ÖRNEĞİN ÇELİŞKİ VARSA, BU ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ İÇİN VEYA KAPALI BİR BEYANIN AÇILMASI VEYA BİR DURUMA AÇIKLIK GETİRİLMESİ İÇİN SANIĞA SORU SORABİLİR

 

Sanığın daha önce alınan savunmaları okundu, benzer olduğu görüldü o savunmalarımı da tekrar ederim dedi .

        

Bu sırada yakınan “vekili” Av. Selma Atak da geldi yerine alındı Av. Selma Atak  vekaletname örneği ile davaya katılma istemini taşıyan dilekçesini verdi alında dosyasına konuldu.

 

·         “VEKİL : KATILAN, SUÇTAN ZARAR GÖREN VEYA MALEN SORUMLU KİŞİYİ CEZA MUHAKEMESİNDE TEMSİL EDEN AVUKATI.. İFADE EDER” (CMK 2/1,d)

 

SANIK ÇELİK ÖLÇÜM SAVUNMASINDA:

 

Cevdet Bilgili’nin savunmasına katılıyorum. Bunun dışında binanın temelinden çatısına kadar tüm kalemleri hesaplayacaktım bunun için ölçme aletine ihtiyaç vardı bu alet bende bulunduğu için Cevdet Bey beni aradı Ali Malcı ile görüştüm, mahallini gördükten sonra Ali Malcı ile görüştüm 15.000 YTL’ye anlaştık, 02.04.2006 günü ben Ali’nin bürosuna gitmiştim Ali Cevdet Bilgili’yi de çağırmamı istedi ısrarla bunu istedi Emin adındaki kişi bana bir miktar para verdi ve “...makbuz vermenize gerek yok...” diye söyledi ben de buna karşılık “.. öyle şey olmaz ticari iş için para veriyorsunuz verilen paranın ticari deftere geçmesi için makbuz düzenlenmesi gerekir diyerek..” makbuz düzenlettim düzenlenen makbuzu da imzalattım suçlamayı kabul etmiyorum dedi

        

Sanığın daha önce alınan savunmaları okundu benzer olduğu görüldü tekrar ederim dedi.

 

·         MAĞDUR İLE ŞİKAYETÇİ, CUMHURİYET SAVCISI VEYA MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM TARAFINDAN ÇAĞRI KAĞIDI İLE ÇAĞRILIP DİNLENİR” (CMK 233/1)        

 

YAKINAN ALİ MALCI ŞİKAYETİNDE:

           

Ben tespit yapılan inşaatların bulunduğu arsanın malikiyim Cevdet Bilgili Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasında atanan bilirkişilerden birisidir. Mahkeme bilirkişi heyeti ile inşaatları gördü 2-3 gün sonra Cevdet Bilgili işin ayrıntılı olduğunu ve uzun süreceğini ama yanında getirdiği Çelik ile anlaştığımız taktirde Çelik’in bir an önce hesapları çıkartacağını, Çelik’in çıkartacağı hesapları imzalayacağını, raporu vereceğini bana söyledi, ben bunun üzerine Çelik Beyle konuştum, Çelik Ölçüm yapacağı işe karşılık 15.000 YTL istedi ben bunu kabul ettim arkasından avukatıma konuyu açtım Avukatım bunun suç olduğunu bildirince mahkemeye dilekçe verdik mahkeme bizi savcılığa sevk etti  savcı bey bize bunun kanıtlanabilmesi için suçüstü yaptırmamız gerektiğini bize anlattı bizde bunun üzerine bir miktar para hazırladık parayı vereceğimiz günü Çelik’i ben çağırdım Cevdet Bilgiliye de arkadaşım Emin Doğrucu telefon etti Cevdet Bilgili geldi para bende idi parayı Emine teslim ettim Emin de parayı Çelik Ölçüm’e verdi olay yerinde tertibat alan polisler olaya el koydular davacıyız dedi.

        

Yakınandan tekrar soruldu yüklenicinin işleri doğru yapmadığını, sözleşmeye aykırı davrandığını öğrendim bunu tespit ettirip yükleniciye dava açacaktım bu amaçla mahkemeye başvurmuştuk dedi.

           

Yakınanın daha önce alınan ifadeleri okundu o ifadelerimde doğrudur dedi.

 

·         TANIKLAR CMK’DEKİ HÜKÜMLERE GÖRE DİNLENİR. “HER TANIK, AYRI AYRI VE SONRAKİ TANIKLAR YANINDA BULUNMAKSIZIN DİNLENİR” (CMK 52/1). DİNLENEN TANIK DIŞINDAKİLER DIŞARIDA ÇAĞRILMALARINI BEKLERLER. MÜBAŞİR İLK DİNLENECEK TANIĞI ÇAĞIRIR.

 

TANIK DURUŞMA SALONUNDAKİ YERİNİ ALIR. KİMLİK TESPİTİ YAPILIR. TANIĞA, İLK ÖNCE ADI, SOYADI, YAŞI, İŞİ VE YERLEŞİM YERİ, İŞYERİNİN VEYA GEÇİCİ OLARAK OTURDUĞU YERİN ADRESİ, VARSA TELEFON NUMARALARI SORULUR. GEREKİRSE TANIKLIĞINA NE DERECEYE KADAR GÜVENİLEBİLECEĞİ HAKKINDA HAKİMİ AYDINLATACAK DURUMLARA, ÖZELLİKLE ŞÜPHELİ, SANIK VEYA MAĞDUR İLE İLİŞKİLERİNE DAİR SORULAR YÖNELTİLİR” (CMK 58/1)  

 

TANIKLIKTAN ÇEKİNME VEYA YEMİNLİ DİNLENİP DİNLENMEYECEKLERİ DURUMU TESPİT EDİLİR.            

 

MAHKEME BAŞKANI TANIĞA GÖREVİNİN ÖNEMİNİ HATIRLATIR. BU 

BAĞLAMDA “TANIĞA ;

a) DİNLENMEDEN ÖNCE, GERÇEĞİ SÖYLEMESİNİN ÖNEMİ, 

b) GERÇEĞİ SÖYLEMEMESİ HALİNDE YALAN TANIKLIK SUÇUNDAN DOLAYI

CEZALANDIRILACAĞI, 

c) DOĞRUYU SÖYLEYECEĞİ HUSUSUNDA YEMİN EDECEĞİ,

d) DURUŞMADA MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİMİN AÇIK İZNİ OLMADAN  MAHKEME SALONUNU TERK EDEMEYECEĞİ, ANLATILIR” (CMK 53)

 

 

TANIK HASAN DURMUŞ: … oğlu …..D.lu … adresinde ikamet eder. Tanıkları olay nedeni ile tanır engel hali yok

 

·         TANIKLARA YEMİN VERİLMESİ CMK 54/1 : “TANIKLAR, TANIKLIKTAN ÖNCE AYRI AYRI YEMİN EDERLER. GEREKTİĞİNDE VEYA BİR KİMSENİN TANIK SIFATIYLA DİNLENİLMESİNİN UYGUN OLUP OLMADIĞINDA TEREDDÜT VARSA YEMİN, TANIKLIKTAN SONRAYA BIRAKILABİLİR” 

 

·         YEMİNİN BİÇİMİ CMK 55 : “(1) TANIĞA VERİLECEK YEMİN, TANIKLIKTAN ÖNCE “BİLDİĞİMİZ DOSDOĞRU SÖYLEYECEĞİME NAMUSUM VE VİCDANIM ÜZERİNE YEMİN EDERİM” VE 54 ÜNCÜ MADDEYE GÖRE TANIKLIKTAN SONRA VERİLMESİ HALİNDE “BİLDİĞİMİ DOSDOĞRU SÖYLEDİĞİME NAMUSUM VE VİCDANIM ÜZERİNE YEMİN EDERİM” BİÇİMİNDE OLUR.

(2) YEMİN EDİLİRKEN HERKES AYAĞA KALKAR”

 

usulen yemini yaptırıldı,

 

·         “TANIK, DİNLENMEDEN ÖNCE HAKKINDA TANIKLIK YAPACAĞI OLAYLA İLGİLİ OLARAK MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİM TARAFINDAN, KENDİSİNE BİLGİ VERİLİR ; HAZIR OLAN SANIK, TANIĞA GÖSTERİLİR. SANIK HAZIR DEĞİLSE KİMLİĞİ AÇIKLANIR. TANIKTAN, TANIKLIK EDECEĞİ KONULARA İLİŞKİN BİLDİKLERİNİ SÖYLEMESİ İSTENİR VE TANIKLIK EDERKEN SÖZÜ KESİLMEZ” (CMK 59/1)

 

soruldu.

 

         Ali Malcı arkadaşım olduğundan olay gün ben bürosunda Ali’nin yanında bulunuyordum sanıklar oraya geldiler Cevdet Bilgili “.. işin bir ayrı ayrıntısı var bunu bir günde yetiştirmemiz mümkün olmayacak eğer Çelik’ gerekli hesapların çıkartılması işi verilirse raporu tamamlayabiliriz Çelik bu iş için 15.000 YTL para istiyor ne dersiniz..” diye söyledi sanık Çelik de bu sözlere katıldı. Ali bir düşüneyim size gereken  cevabı veririm dedi sanıyorum avukatı ile görüşmüş teklifi kabul eder göründü Çelik gerekli işleri yapmış dedi.

        

·         CMK 212 : TANIĞIN ÖNCEKİ İFADESİNİN OKUNMASI

 

Tanığın daha önce alınan ifadesi okundu soruldu.

           

O ifademde doğrudur tekrar ederim dedi,

 

            Yakınan Ali Malcı’dan tekrar soruldu, para bende idi bu arada sekreterim gelince ben kapıyı açtım parayı masanın üzerine koydum parayı Emin verdi biz para konusunu sanıklarla konuşurken Avukatımla görüşüp ondan sonra kesin cevabı vereceğimi bildirdim Avukat ile görüştüm avukat bunun suç olduğunu anlatınca bunun üzerine sanıkları aradık teklifi kabul eder göründük bundan sonra diğer olaylar gelişti dedi.

 

TANIK HATİCE SEKRETER: … kızı, … doğumlu …. adresinde ikamet eder, sanıkları olay nedeni ile tanır engel hali yok usulen yemini yaptırıldı soruldu.

 

         Ben Ali Malcı’nın yanında sekreter olarak çalışıyorum, tarihini hatırlamadığım bir gün sanıklar Cevdet ile Çelik beraber geldiler içeride neler konuştuklarını ben bilmiyorum. Ben daha sonra görevden ayrıldığım için para verilme sırasında orada değildim başka bir şey bilmiyorum dedi.

        

Tanığın daha önce alınan ifadesi okundu, o ifadem doğrudur ben pazartesi günü işyerine gitmiştim geldiğimde Ali Malcı “..bilirkişiler para istiyor kendilerini şikayet edeceğiz seni de tanık olarak göstermek istiyoruz..”diye söylemişti ama ben olaya tanık olmadım dedi.

 

 

 

 

 

·         TANIKLIK EDİLEN KONULARI AYDINLATMAK, TAMAMLAMAK VE BİLGİLERİNİNİN DAYANDIĞI DURUMLARI GEREĞİNCE DEĞERLENDİRMEK İÇİN TANIĞA AYRICA SORU YÖNELTİLEBİLİR (CMK 59/2)

 

            Yakınan vekili tanıklara sorduracağımız bir husus yoktur dedi.

           

Sanık vekilleri bizim de tanıklara sorduracağımız bir husus yoktur daha sonra ifadeleri değerlendireceğiz dediler.

           

Sanıklardan soruldu, tanık ifadelerine şimdilik bir diyeceğimiz yoktur dediler.

 

·         TANIĞIN DURUŞMA SALONUNDAN AYRILMASI CMK 208 : “TANIKLAR, DİNLENDİKTEN SONRA ANCAK MAHKEME BAŞKANI VEYA HAKİMİN İZNİYLE DURUŞMA SALONUNDAN AYRILABİLİR

 

 

·         DURUŞMADA OKUNMASI ZORUNLU BELGE VE TUTANAKLAR CMK 209/1 : “NAİP VEYA İSTİNABE YOLUYLA SORGUSU YAPILAN SANIĞA AİT SORGU TUTANAKLARI, NAİP VEYA İSTİNABE YOLUYLA DİNLENEN TANIĞIN İFADE TUTANAKLARI İLE MUAYENE VE KEŞİF TUTANAKLARI GİBİ DELİL OLARAK KULLANILACAK BELGELER VE DİĞER YAZILAR, ADLİ SİCİL ÖZETLERİ VE SANIĞIN KİŞİSEL VE EKONOMİK DURUMUNA İLİŞKİN BİLGİLERİN YER ALDIĞI BELGELER, DURUŞMADA OKUNUR”

        

Sanıklara ait kayıtlar okundu.

 

·         DİNLEME VE OKUMADAN SONRA BİR DİYECEĞİNİN SORULMASI CMK 215 : SUÇ ORTAĞININ, TANIĞIN VEYA BİLİRKİŞİNİN DİNLENMESİNDEN VEYA HERHANGİ BİR BELGENİN OKUNMASINDAN SONRA BUNLARA KARŞI BİR DİYECEKLERİ OLUP OLMADIĞI KATILANA VEYA VEKİLİNE, CUMHURİYET SAVCISINA, SANIĞA VE MÜDAFİİNE SORULUR”  

 

Sanıklardan soruldu okunan kayıtlar bize aittir doğrudur dediler.

           

02.04.2006 tarihli yakalama, zapt etme tutanağı, para teslim tutanağı, Sulh Hukuk Mah. 19.3.2006 tarihli ihbar yazısı diğer belgeler okundu.

        

Sanıklarda soruldu aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz dediler.

        

Sanık Çelik Ölçüm vekilinin duruşma arasında verdiği 1.6.2006 tarihli dilekçesi ve dilekçe ekinde ibraz edilen ekleri okundu.

        

Sanık vekilinden soruldu dilekçemizi tekrar ederiz karşı taraf müvekkilim gerekli çalışmayı yaptığını kabul ettiğine göre Çelik Ölçüm’le birlikte mahallinde çalışma yapan ve hesapları hazırlayanlar Ahmet Demir ve Erhan Orhan dinlenmeyebilirler, takdir mahkemenindir dedi.

          

Sulh Hukuk Mahkemesinin yazıları 10.3.2006 tarihli bilirkişilerin atanmasına ilişkin tutanak fotokopisi okundu.

        

Sanıklardan soruldu bir diyeceğimiz yoktur dediler.

        

Sanık Cevdet vekili, mahkemenin ihbar yazısı 19.3.2006 tarihini taşımaktadır olay ise 2.4.2004 tarihinde meydana gelmiştir. 1.4.2004 tarihinde rapor verilmiştir. Belli ki karşı taraf bu süre içerisinde adeta delil toplamak için zaman kazanmıştır olay soyut iddiadan ibarettir dedi.

         Sanık Çelik vekili bizim bir diyeceğimiz yoktur dedi.

        

Dosya incelendi.

         G.D.İSTEK GİBİ:

1-      Sulh Hukuk Mah. 2006/… D.iş sayılı dosyasının istenmesi için yazı yazılmasına

2-      Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/.. D. İş sayılı dosyasına Osman Konuşur ve Savaş Susar adlı bilirkişilerin adreslerinin sorulması için yazı yazılmasına, adresleri geldiğinde tanık sıfatı ile davetiye çıkartılmasına

3-      Suçtan zarar gören durumunda bulunan Ali Malcı’nın davaya katılma isteminin kabulüne,

4-      Sanık Çelik’in işle ilgili metraj hesabı yapıldığını taraflarca kabul edildiğinden Ahmet Demir ve Erhan Orhan’ın dinlenmelerinden vazgeçilmesine,

Bu sebeplerle duruşmanın 11.07.2006 saat 09.25 e bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         05.03.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

 

·               ŞÜPHELİ İFADELERİ İLE TANIK BEYANLARININ ALINMASI

 

Cumhuriyet savcılığının soruşturmanın yapılması talimatı üzerine, Emniyet Amirliği, şikayetçi Ali Malcı ve tanıklar ile şüpheli bilirkişi Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm’ün ifadesini usulüne göre almıştır. İfade ve sorgunun nasıl yapılacağı CMK 145-147’de düzenlenmiştir.

 

         CMK 147’e göre, “(1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur :

         a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.

         b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.

         c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

         d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhal bildirilir.

         e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.

         f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.

         g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.

         h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkanlardan yararlanılır.

         i) İfade ve sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:

         1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,

         2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilenin açık kimliği,

         3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri,

         4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,

         5. İmzadan çekinme halinde bunun nedenleri.

 

 

 

 

 

·         ALİ MALCI’NIN SAVCILIK [42] İFADE TUTANAĞI [43] :

 

            Şikayetçi : Ali Malcı, Yusuf oğlu, 1967 doğumlu, .. adresinde oturur olduğunu söylemekle Şikayet dilekçesi ile mahkemenin suç duyurusu okundu.

Soruldu : Mahkemeye verdiğim şikayet dilekçemi tekrarlıyorum dedi. Yükleniciyle aramızda anlaşmazlık çıktı, inşaata ve tesisatlara konu işlerin ve bedellerin tespiti için mahkemeye başvurdum. Mahkemenin atadığı inşaatla ilgili bilirkişi Cevdet Bilgili, yanında Çelik Ölçüm ile işyerime geldiler. Bilirkişi Cevdet yanındaki Çelik ile anlaşmamı söyledi. Çelik, mahkemenin bilgisi olmadan 15.000 YTL verildiği takdirde, inşaatla ilgili bütün detay işleri çıkartacağını söyledi. Ben bir ödeme yapmadım, siz bir işe başlayın, ödemeyi yaparım, ancak ödeme karşılığında belge isterim dedim. Yapılan işin yasal olduğunu, istenirse makbuz verilebileceğini söylediler, gittiler. Bu durumu dilekçe ile mahkemeye bildirdim. İşyerimdeki sekreterim ve o gün yanımda olan arkadaşım Hasan Durmuş olaya tanıktır, sanıklardan şikayetçiyim dedi        

 Beyanı okundu imzası ile onayladı 22.03.2006

         (Adı soyadı)                                                           Şikayetçi Ali Malcı

           C. Savcısı (imza)             Z.K. (sicil) (imza)               (imza)

 

·         ALİ MALCI’NIN EMNİYETÇE ALINAN İFADE TUTANAĞI :

 

            MÜŞTEKİ İFADE TUTANAĞI

            (Kimlik bilgileri vardır)

          “.. Huzurda bulunan .. Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2006 tarih ve Hz : 2006/… sayılı talimat yazıları ekinde gönderilen Sulh Hukuk Mahkemesine hitaben dilekçeyi ben verdim. Yüklenici ile inşaatla ilgili aramızda anlaşmazlık çıktı. Delil tespiti için bilirkişi talebinde bulunduk. Mahkeme tayin ettiği bilirkişilerle inşaatta inceleme yapmışlar, bu inceleme sonucuna göre rapor düzenlemeleri gerekirken, bilirkişilerden Cevdet Bilgili ile birlikte Çelik Ölçüm adlı kişi 16.03.2006 tarihinde .. adresindeki işyerime gelerek bana ve yanımda bulunan arkadaşım Hasan Durmuş’a işinizle ilgili ayrıntılı rapor düzenleyeceğiz ancak bu iş için mahkemenin öngördüğü ücret dışında 15.000 YTL vermeniz gerekiyor dediler, bende siz rapor düzenlemeye başlayın parayı size veririm ancak karşılığında belge isterim dedim, bana yaptıkları işin yasal olduğunu istendiği zaman alacakları paraya karşılık gider makbuzuna imza atabileceklerini söylediler ve gittiler, bunun üzerine konunun yasal olup olmadığını öğrenmek için avukatımla görüştüm, avukatım ilgili mahkemenin hakimi ile görüştü, işin yasal olmadığını bize söyleyince bende Sulh Hukuk Mahkemesine bir dilekçe ile müracaatta bulundum. Her ikisinden şikayetçiyim dedi alınan ifadesini okudu doğruluğunu imzası ile tasdik etti ve edildi 22.03.2006  saat 12.15     

İfadeyi Alan                 İfadeyi yazan   

(Adı soyadı)                                                                     Şikayetçi Ali Malcı

Komiser (imza)             Adı soyadı Pol. Me. (imza)               (imza)

 

 

 

 

 

 

 

· ALİ MALCI’NIN İFADELERİNE GÖRE MADDİ OLGULAR BÜTÜNÜ

 

1) Bilirkişi Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ün Ali’nin işyerime gitmeleri, burada Cevdet’in yanındaki Çelik ile anlaşmasını söylemesi, Çelik’in mahkemenin bilgisi olmadan 15.000 YTL verildiği takdirde, inşaatla ilgili bütün detay işleri çıkartacağını beyan etmesi,

2) Ali’nin “siz bir işe başlayın, ödemeyi yaparım, ancak ödeme karşılığında belge isterim” demesi üzerine Cevdet ve Çelik’in işyerinden ayrılmaları,

3) Ali’nin İşyerindeki sekreteri ile o gün yanında olan Hasan Durmuş olaya tanık olması.

        4) Ali’nin avukatı ile görüşmesi sonucunda şikayetçi olması.

 

 

·               TANIK HASAN’IN EMNİYETÇE ALINMIŞ İFADESİ :

 

                               TANIK İFADE TUTANAĞI

T A N I Ğ I N         :

ADI VE SOYADI                        : Hasan Durmuş

BABA VE ANA ADI                     : Hasan - Selime

DOĞUM YERİ VE TARİHİ           : Pınarbaşı - 1958

NÜF.KAYITLI OLDUĞ YER         : Kayseri - Pınarbaşı - .. mah.

İKAMET ADRESİ                        : ………  İzmir Tel: ………

İŞ ADRESİ                                : -

MESLEĞİ                                  : SSK emeklisi

MEDENİ HALİ- TAHSİLİ             : Evli - Ortaokul Mezunu

İFADENİN ALINDIĞI YER          : ….. Emniyet Amirliği

İFADENİN ALINDIĞI TARİH       : ...2006 Saat: 14.10

            … C. Başsavcılığının …..2006 gün ve Hz: 2006/…. sayılı talimat yazıları ekinde Müdürlüğümüze gönderilen şikayet dilekçesine istinaden Tanık sıfatıyla alınan ifadesinde ;

SORULDU         : Ben yukarıda açık adresimi vermiş olduğum yerde ikamet ederim. Emekli olduğum için ara sıra arkadaşım Ali Malcı’nın işyerine ziyarete giderim. Arkadaşım Ali’nin yanında bulunduğum bir sırada, sonradan arkadaşımdan bilirkişi olduğunu öğrendiğim Cevdet ile Çelik adlı kişiler işyerine geldiler, Ali’ye incelemenin yapıldığını, ancak raporun düzenlenebilmesi için 15.000 YTL’nin verilmesi gerektiğini, aksi takdirde işin aksayacağını söylediler. Ali, işin yasal olup olmadığını sordu, yasaldır dediler. Sonradan Ali şikayetçi oldu. Benim işyerinde tanık olduğum olay bu şekildedir dedi, ifadesi okundu, doğruluğunu imzası ile onayladı 22.03.2006 saat 12.30 

            İfadeyi Alan                  İfadeyi yazan                          Tanık

   (Adı soyadı) Kom. (imza)    (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)      Hasan Durmuş (imza)                                        

 

·         TANIK HASAN’IN BEYANINA KONU MADDİ OLGULAR

 

1) Cevdet ile Çelik’in Ali’nin işyerine gelmeleri, “Ali’ye incelemenin yapıldığını, ancak raporun düzenlenmesi için 15.000 YTL’nin verilmesi gerektiğini, aksi takdirde işin aksayacağını” söylemeleri.

 

 

 

·   TANIK A’NIN SEKRETERİ HATİCE’NİN EMNİYETÇE ALINMIŞ İFADESİ

 

                                    TANIK İFADE TUTANAĞI

(Tanık Hasan’ın kimlik bilgilerine ilişkin kısmı burada da aynıdır).

            … C. Başsavcılığının …..2006 gün ve Hz: 2006/…. sayılı talimat yazıları ekinde Müdürlüğümüze gönderilen şikayet dilekçesine istinaden Tanık sıfatıyla alınan ifadesinde ;

SORULDU         : Ben yukarıda açık adresimi vermiş olduğum yerde sekreter olarak çalışmaktayım. Tarihini net olarak hatırlayamadığım bir gün işyerine sonradan birisinin bilirkişi olduğunu öğrendiğim iki kişi geldi, işverenim Ali Malcı ile görüşmek istediğini söylediler, Ali ile arkadaşı Hasan Durmuş içeride bulunmaktaydılar, kendilerini işverenin yanına aldım, içeride ne konuştuklarını bilmiyorum, ertesi gün Ali’den gelenlerin raporun biran önce hazırlanması için kendisinden 15.000 YTL istediklerini, şikayet edeceğini söyledi, bildiklerim bundan ibarettir dedi, ifadesi okundu, doğruluğunu imzası ile onayladı. 22.03.2006 saat 12.45 

            İfadeyi Alan                  İfadeyi yazan                          Tanık

   (Adı soyadı) Kom. (imza)    (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)      Hatice Sekreter (imza)                                       

 

 

·         TANIK HATİCE’NİN BEYANINA KONU MADDİ OLGULAR

 

1) Birisinin bilirkişi olduğunu öğrendiği iki kişinin Ali’nin işyerine gelmeleri, hasan’ın bulunduğu sırada Ali’nin odasında görüşmeleri, görüşme hakkında bilgisinin olmaması,

2) Ali’nin, ertesi gün gelenlerin raporun bir an önce hazırlanması için 15.000 YTL istediklerini, şikayet edeceğini söylediği beyanı.

 

·         BİLİRKİŞİ CEVDET BİLGİLİ’NİN ŞÜPHELİ SIFATIYLA ALINAN EMNİYET İFADE TUTANAĞI [44] :  

                                             (CMK Md. 147)

ADI VE SOYADI                                    : Cevdet Bilgili

BABA VE ANA ADI                                            : Hasan - Hülya

DOĞUM YERİ VE TARİHİ                                   : Aydın - 08.10.1940

NÜF.KAYITLI OLDUĞU YER                               : Ankara - Çankaya

EV ADRESİ-TEL NO                                          : ……….

İŞ ADRESİ-TEL NO                                           : ………..

MESLEĞİ                                                          : emekli, bilirkişilik yapar.

MEDENİ HALİ-TAHSİLİ                         :Evli - Yüksekokul Mezunu …

HABER VERMEK İSTEDİĞİ YAKINI         : Eşine haber vermek istemiştir.

MÜDAFİİ DURUMU                               : Talep Etmemiştir.

İFADENİN ALINDIĞI YER                      : …. Emniyet Amirliği

TARİH VE SAATİ                                   : 02.04.2006 Günü Saat:15.02

            İfade verene isnat edilen suç anlatıldı, müdafi tayin hakkının bulunduğunu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafii talep edebileceği ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla ve vekaletname aranmaksızın ifade de hazır bulunacağı, yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği, isnat edilen suç hakkında açıklama bulunmamasının kanuni hakkı olduğu, şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını talep edebileceği kendisine teker teker hatırlatılıp açıklandı. Eşine haber verilmiştir. 

            C. Başsavcılığının 22.03.2006 tarih ve 2006/… hazırlık sayılı talimat yazıları ekinde Müdürlüğümüze gönderilen müşteki Ali Malcı’nın 19.03.2006 tarihli şikayet dilekçesi ile ilgili olarak ve .. Barosundan CMK’ya göre talep üzerine gönderilen müdafii hazır olarak alınan ifadesinde;

         SORULDU: Ben halen yukarıda açık adresimi vermiş olduğum yerde ikamet ederim. Yukarıda kimliğimle ilgili vermiş olduğum bilgiler doğrudur, bana aittir. Şikayette adı geçen A’nın delil tespiti işi ile ilgili dosya bilirkişi olarak tarafıma verilmişti ancak dosyanın içerisinde teknik bilgiler yoktu. Metraj toprak hafriyatı ve diğer teknik bilgiler yoktu, Ali Malcı’dan proje ve belgeleri istedim, Ali’nin daveti üzerine bunlarla ilgili görüşmek üzere Ali’nin işyerine gittim. Projeleri bana göstermelerini istedim. Onaylı olmayan projelerde toprakla ilgili hafriyat yer almadığından, bir mühendise toprak hafriyatını ölçtürmelerini istedim ve betonla demir hesabı çıkarttırmalarını söyledim. Tanıdıkları mühendis firma varsa yaptırmalarını istedim. Ali bana tanıdığının olmadığını varsa benim tanıdığım bir mühendis göndermemi istedi. Bende bu konuyla ilgili özel ölçme aleti olan inşaat mühendisi Çelik Ölçüm ile temas kurmasını Ali’den istedim, ancak Ali, bana Çelik’i yanına bizzat getirmemi istemesi üzerine, Çelik’i kendisine götürdüm. Projede ne yapacaklarını tarif ettim ve ayrıldım. Ali ile Çelik orada kaldılar. Benim bilgim dışında ölçüm işi için konuşup pazarlık etmeleri üzerine anlaşmışlar. Ali, anlaşmadan sonraki ilk hafta sonu Çelik’in ölçüm aleti ile birlikte inşaata gidip, hafriyat ölçümü yaptığını bana bildirdi. Çelik Ölçüm hesapları yaparak bana getirdi. Ancak daha önceki hafta sonu diğer bilirkişilerle birlikte iki bloktan oluşan inşaatın dairelerini teker teker gezerek, noksan ve eksik işler listesini tespit ettik. Çelik’in getirdiği hesaplar üzerinde eksik işler teker teker kontrol edilerek kişisel raporumu yazarak mahkemeye sundum. Ali Malcı’dan herhangi bir ücret talebim veya rüşvet talebim olmamıştır. Çelik, benim yanımda 02.04.2006 günü .. adresteki Ali’nin işyerinde yaptığı işle ilgili makbuz karşılığında para aldı. Benim bu konu ile ilgili herhangi bir alakam yoktur. Tarafıma yapılan bir suçlama varsa bu suçlamayı da kabul etmiyorum dedi.

            Atanan müdafi huzuruyla alınan ifadesinde, CMK 147 maddedeki hususlar yerine getirildikten sonra, ifadesi yüksek sesle kendisine okundu ve ifadesini okuduktan sonra doğruluğunun anlaşılması üzerine kendisi ve müdafiinin imzası ile tasdik edildi. 02.04.2006 Günü Saat: 15.54

İFADEYİ ALAN             İFADEYİ YAZAN             İFADEYİ  VEREN       

Komiser            - imza              Polis Memuru- imza       Şüpheli Cevdet Bilgili

                                                                                - imza                        

 

·  ŞÜPHELİ CEVDET BİLGİLİ’NİN İFADESİNE GÖRE MADDİ OLGULAR BÜTÜNÜ

 

1) Bilirkişi dosyasında metraj toprak hafriyatı ve diğer teknik bilgilerin bulunmaması,

2) Bilirkişi Cevdet Bilgili’nin Ali Malcı’nın daveti üzerine onun işyerinde görüşmesinde onaylı olmayan projelerde toprakla ilgili hafriyat yer almamasının anlaşılması ve bunun üzerine bilirkişinin Ali Malcı’dan bir mühendise toprak hafriyatını ölçtürmelerini ve betonla demir hesabı çıkarttırmalarını istemesi, (Bilirkişinin sözü edilen eksikler olmadan bilirkişilik görevinin yapılamayacağına ait bir beyanı yok)

3) Ali Malcı’nın tanıdığı bir mühendis olmaması nedeniyle, bilirkişiden bildiği bir mühendis istemesi, onun da konuyla ilgili özel ölçme aleti olan inşaat mühendisi Çelik Ölçüm ile temas kurmasını söylemesi,   

4) Ali’nin, Çelik’i yanına bizzat getirmesini istemesi üzerine, bilirkişinin Çelik’i Ali’ye götürmesi, Projede ne yapılacağını anlatıp ayrılması ve  Ali ile Çelik’in bilirkişinin bilgisi dışında ölçüm işi için konuşup pazarlık etmeleri ve anlaşmaları,

5) Bilirkişilerin keşiften sonra bilirlikte inşaata gidip, daireleri teker teker gezerek, noksan ve eksik işler listesini tespit etmeleri,

6) Ali’nin anlaşmadan sonraki ilk hafta sonu Çelik’in ölçüm aleti ile birlikte inşaata gidip, hafriyat ölçümü yaptığını bilirkişiye bildirmesi ve Çelik Ölçüm’ün  hesapları yaparak bilirkişiye vermesi, bilirkişinin, Çelik’in getirdiği hesaplar üzerinde eksik işlere göre kişisel raporunu yazıp mahkemeye vermesi,

7) Çelik’in bilirkişinin yanında 02.04.2006 günü Ali’nin işyerinde yaptığı işle ilgili makbuz karşılığında para alması.

 

·         ÇELİK ÖLÇÜM’ÜN ŞÜPHELİ SIFATIYLA ALINAN EMNİYET İFADESİ :  

 

                        (CMK Md. 147)

ADI VE SOYADI                        : Çelik Ölçüm

BABA VE ANA ADI                     : …. - ….

DOĞUM YERİ VE TARİHİ           : …..- …

NÜFUSA KAYITLI OLDUĞU YER : ….- …..

EV ADRESİ –TEL NO                  :…….. ….

ADRESİ TEL NO              : …..

MESLEĞİ                                    : İnşaat Mühendisi

MEDENİ HALİ – TAHSİLİ             : Evli - Yüksekokul mezunu

HABER VERMEKE İSTEDİĞİ YAKINI : Haber vermek istememiştir.

MÜDAFİ DURUMU                       : Talep Etmemiştir.

İFADENİN ALINDIĞI YER             : … Emniyet Amirliği

TARİH VE SAATİ                          : 02.04.2006 Günü Saat 15.02

 

            İfade verene isnat edilen suç anlatıldı, müdafi tayin hakkının bulunduğunu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla vekaletname aranmaksızın ifade de hazır bulunacağı, yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği, isnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu, şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği kendisine teker teker hatırlatılıp açıklandı.

         …C.Başsavcılığının …2006 tarih …. hazırlık sayılı talimat yazıları ekinde Müdürlüğümüze gönderilen müşteki A’nın …2006 tarihli şikayet dilekçesi ile ilgili olarak alınan ifadesinde;

         SORULDU : Ben halen yukarıda açık adresimi vermiş olduğum yerde ikamet ederim. Yukarıda kimliğimle ilgili vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. İnşaat Mühendisiyim. .. adlı işyerinde çalışmaktayım. Tarihten 2 hafta kadar önce, bilirkişilik yapmam nedeniyle önceden tanıdığım olan Cevdet Bilgili isimli arkadaşım, beni arayarak bir inşaatla ilgili delil tespitiyle ilgili olarak, bilirkişilik işine tayin edildiğini söyledi. Yaptığı kontrollerde inşaata konu binanın hiçbir ölçüm işi olmadığından dolayı bilirkişi raporunu vermesinin mümkün olmadığını, durumu bildirdiği tesbit isteyen Ali Malcı’nın kendisinden söz konusu bu işleri yapabilecek bir kişiyi tavsiye edip edemeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine beni tavsiye ettiğini söyledi. Ben, Ali ile söz konusu işin yapılması için görüştüm, 15.000 YTL’ye anlaştım. İnşaat mahalline yardımcım ve özel ölçüm aletimle gittim, hafriyatından çatısına kadar benim yapmam gereken tüm işlerin ölçümleri ve bilgilerin toplanmasına ilişkin çalışmaları yaptım, iki hafta gibi uzun bir süre çalıştım, metrajları ve kesin hesapları çıkardım ve bir dosya halinde Ali’ye teslim ettim.    

Bu işler esnasında benim mahkemece tayin edilmişliğim veya herhangi bir resmiyetliğim yoktur. Ali, bilirkişi Cevdet’in ricası üzerine ve hafriyat ölçüm aletimin olması nedeni ile benden yardım talep etmiştir. Ali beni arayarak ödemeyi kendisinin yapacağını ancak bir miktar ödeyebileceğini söyledi. Bende bunun üzerine Cevdet ile birlikte Ali’nin .. adresindeki daireye gittik. Burada Ali ve yanında Emin isimli bir arkadaşı vardı. Burada konuyla ilgili bilgi verdim, Ali’den emeğimin karşılığı olan paranın bir kısmını içerir 3.000 YTL parayı ben elden aldım. Karşılığında hakediş ve kesin hesap adı altında bir makbuz kesildi fakat tarafıma verilmedi. Bende 3.000 YTL‘yi çantamın içinde arka bölüme koyarak Cevdet ile birlikte iş yerinden ayrıldık. Dairenin kapısından çıktığımız sırada görevli polis arkadaşlar tarafından şikayet üzerine yakalandığımız tarafımıza bildirildi. Kesinlikle bu parayı rüşvet adı altında değil emeğimin bir miktar karşılığı olarak aldım. Gerçekten, Türkiye’nin her yerinde kesin hesap çıkartmak toplam maliyetlerin %1’i olmasına ve bu rakam bu olayda yaklaşık 40.000-50.000 YTL olmasına rağmen, ben çok daha düşük bir bedelle Ali ile konuşarak ve pazarlık ederek anlaşmıştık. Tarafıma yapılan suçlamaları kabul etmiyorum.

         Alınan ifadesinde, CMK 147 maddedeki hususlar yerine getirildikten sonra, ifadesi yüksek sesle kendisine okundu ve ifadesini okuduktan sonra doğruluğunun anlaşılması üzerine imzası ile tasdik etti ve edildi. 02.04.2006 Günü Saat 16.40

İFADEYİ ALAN              İFADEYİ YAZAN                     İFADE VEREN

(adı soyadı)                   (adı soyadı)               Çelik Ölçüm

Komiser                                   Polis Memuru             Şüpheli

 

 

· ŞÜPHELİ ÇELİK ÖLÇÜM’ÜN İFADESİNE GÖRE MADDİ OLGULAR BÜTÜNÜ

 

1) Cevdet Bilgili’nin bilirkişi atandığı bir binanın hiçbir ölçüm işi olmadığından dolayı bilirkişi raporunu vermesinin mümkün olmadığını, bu iş için kendisini tespit isteyen Ali Malcı’ya tavsiye ettiğini söylemesi,

2) Çelik Ölçüm’ün bilirkişi Cevdet Bilgili’nin tavsiyesi üzerine Ali Malcı ile görüşmesi, inşaatın gerekli ölçüm işiyle ilgili 15.000 YTL’ye anlaşması,

Çelik’in bu konudaki beyanı :“Kesinlikle bu parayı rüşvet adı altında değil emeğimin bir miktar karşılığı olarak aldım. Gerçekten, Türkiye’nin her yerinde kesin hesap çıkartmak toplam maliyetlerin %1’i olmasına ve bu rakam bu olayda yaklaşık 40.000-50.000 YTL olmasına rağmen, ben çok daha düşük bir bedelle Ali ile konuşarak ve pazarlık ederek anlaşmıştık”

3) Çelik’in İnşaat mahalline yardımcısı ile gitmesi, özel ölçüm aletiyle hafriyatından çatısına kadar Ali ile anlaşmasına göre yapması gereken işlerin ölçümleri ve bilgilerin toplanmasına ilişkin çalışmaları yapması, metrajları ve kesin hesapları çıkarması ve bir dosya halinde Ali’ye teslim etmesi,

         4) Ali’nin Çelik’i kısmi ödeme için araması üzerine Cevdet ile birlikte Ali’nin işyerine gitmesi, Ali ve yanında Emin isimli bir arkadaşı varken, Ali’den 3.000 YTL parayı ben elden alması ve karşılığında hakediş ve kesin hesap adı altında bir makbuz kesilmesi,

5) Çelik’in 3.000 YTL‘yi çantasına koyarak Cevdet ile birlikte iş yerinden ayrılması ve dairenin kapısından çıktıklarında polisin şikayet üzerine yakalandıklarını bildirmeleri.

 

·         ALİ MALCI’NIN EMNİYETÇE ALINAN EK İFADE TUTANAĞI :

 

EK İFADE TUTANAĞI

            (Kimlik bilgileri)

.. 22.03.2006 tarihinde konuyla ilgili makamınıza verdiğim ifadeye ek olarak ifademi veriyorum. Tespit raporunun kısa süre de çıkması için 15.000 YTL isteyen bilirkişi Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ün istediği rüşveti ispat etmek ve şahısları yakalatmak için 01.04.2006 günü kendilerini telefon arayarak, 02.04.2006 günü büromda ödeme yapacağımı söyledim, şahıslar zaten devamlı olarak arayarak paranın biran önce ödenmesini istiyorlardı, durumu polise bildirdim, polis memurları bu kişiler gelmeden işyerinde tertibat aldılar, Cevdet ve Çelik geldiler, o sırada yanımda arkadaşım Emin Doğrucu vardı, büroda kendilerine önceden seri numaraları alınan 3.000 YTL parayı verdim, paranın diğer kısmını on gün sonra vereceğimi söyledim, şahıslar 3.000 YTL’yi aldılar, kendilerinden bu parayı aldıklarına dair avans makbuzunu imzalattım, ikisi işyerinden ayrılacakları sırada odada tertibat alan görevli polisler tarafından yakalandılar dedi doğruluğunu okuduktan sonra imzası ile tasdik etti ve edildi. 02.04.2006 saat 15.20       

İFADEYİ ALAN              İFADEYİ YAZAN                     İFADE SAHİBİ

(adı soyadı)                   (adı soyadı)               Hüseyin Öztürk

Komiser                                   Polis Memuru             Şüpheli

 

·         TANIK EMİN’NİN EMNİYETÇE ALINMIŞ İFADESİ :

 

                               TANIK İFADE TUTANAĞI

(Tanık Hasan’ın kimlik bilgilerine ilişkin kısmı burada da aynıdır).

            … C. Başsavcılığının …..2006 gün ve Hz: 2006/…. sayılı talimat yazıları ekinde Müdürlüğümüze gönderilen şikayet dilekçesine istinaden Tanık sıfatıyla alınan ifadesinde ;

SORULDU         : Ben yukarıda açık adresimi vermiş olduğum yerde çalışmaktayım. Tarihini net olarak hatırlayamadığım bir gün arkadaşım Ali Malcı’nın işyerine bir konuyu görüşmek üzere uğramıştım. Ali bana polisin bir rüşvet işi için işyerinde tertibat aldığını söyledi. Bu arada, işyerine iki kişi geldi, Çelik adlı kişi söz konusu işleri yaptığını Ali’ye söyledi, para istedi, Ali kendisine makbuz imzalattı, parayı Çelik aldı, çantasına koydu, diğer Cevdet adlı kişi parayı almadı, iki kişi işyerinden çıktığı sırada polis yakaladı, bildiklerim bundan ibarettir dedi, ifadesi okundu, doğruluğunu imzası ile onayladı. 02.04.2006 

            İfadeyi Alan                  İfadeyi yazan                          Tanık

   (Adı soyadı) Kom. (imza)    (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)      Emin Doğrucu (imza)                                       

 

 

 

 

 

 

 

 

·         TANIK EMİN’İN BEYANINA KONU MADDİ OLGULAR

 

1) Cevdet ile Çelik’in Ali’nin işyerine gelmeleri, Çelik’in söz konusu işleri yaptığını Ali’ye söylemesi ve para istemesi üzerine, Ali’nin kendisine makbuz imzalatması, parayı Çelik’in alıp çantasına koyması,

2) Cevdet adlı kişinin parayı almaması,

3) işyerinden çıktığı sırada polisin Cevdet ve Çelik’i yakalaması.

 

 

Cumhuriyet Savcısı, talimatı üzerine yapılan ve fezleke ile tarafına iletilen emniyetin soruşturmasına ek olarak bir ifade almamış ve araştırma yapmamıştır. Cumhuriyet savcısı, soruşturmada toplan deliller suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, iddianamesini düzenler ve kamu davasını açar (CMK 170/1,2). İddianame kamu davasını açan belgedir. İddianamede yer alması zorunlu unsurların neler olduğu CMK 170/3 ve 4’de gösterilmiştir.

 

CMK 170/3 ve 4’e göre, “Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede ;

a) Şüphelinin kimliği, b) Müdafii, c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği, d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanuni temsilcisi, e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği, g) Şikayetin yapıldığı tarih, h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, j) Suçun delilleri, k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı ; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, Gösterilir. / İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır”.

 

Ayrıca, “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür”. (CMK 170/5).

 

Cumhuriyet savcısı, şüpheli Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm hakkında yapılan soruşturmada toplanan delillerin suç işlendiği konusunda yeterli şüpheyi taşıdığını kabul ile İddianamesini hazırlamış ve Ağır Ceza Mahkemesine kamu davasını açmıştır.

 

 

            T.C.

                     ……….

            CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

            HAZIRLIK NO    : 2006/…..

            ESAS NO           : 2006/….

            İDDİANAME NO : 2006/….

                                                           İ D D İ A N A M E

 

                                   ……… ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİNE [46]

 

DAVACI                                    : K.H.

SANIKLAR [47]      : 1- Cevdet Bilgili, (baba adı) ve (ana adı) …. oğlu …. d.lu ….

                              nüfusuna kayıtlı olup halen … adresinde oturur.

                          2- Çelik Ölçüm, (baba adı) ve (ana adı) …. oğlu …. d.lu ….

                              nüfusuna kayıtlı olup halen … adresinde oturur.

MÜŞTEKİ  [48]      : Ali Malcı, … oğlu .. d.lu halen  … adresinde oturur.

SUÇ      [49]          : Rüşvet Almak ve Bu Suça Aracı Olmak

SUÇ DUYURUSU TARİHİ  [50] : 19.03.2006

SUÇ TARİHİ  [51] : 02.06.2006

                            Hazırlık Evrakı Okunup İncelendi [52]:

         Yukarıda ismi yazılı müştekinin yüklenici Bekir İnşaatçı ile anlaşmazlığının bulunduğu, bu nedenle Sulh Hukuk Mahkemesinden inşaatların ve tesisatların bedellerinin tespiti talebinde bulunduğu, Sulh Hukuk Mahkemesince 2006/… değişik işler dosya nosu ile sanık Cevdet ve iki arkadaşının bilirkişi atandığı, 16.03.2006 tarihinde sanık Cevdet’in yanına diğer sanık Çelik’i alarak mahkemenin bilgisi dışında Ali’nin işyerine giderek yapacakları işin çok kapasiteli olduğunu, raporun bir an evvel çıkması için Çelik ile anlaşmaları gerektiğini söylediği, bunun üzerine Çelik’inde haricen 15.000 YTL ödendiği taktirde bütün ayrıntıların en kısa zamanda çıkarılarak tespit edileceğini, bu bilgilere göre raporun Cevdet tarafından hazırlanacağını söylediğini, daha sonrada müştekinin bu durumu dilekçeyle Sulh Hukuk Mahkemesine bildirdiği mahkemenin de durumu savcılığa intikal ettirdiği, bilahare müştekinin savcılığımızca beyanına başvurularak evrakın Emniyet Amirliğine havale edildiği, görevlilerce 02.04.2006 tarihinde Cevdet ile aracı kıldığı Çelik’in Ali’nin işyerine gidip istedikleri 15.000 YTL’ye mahsuben 3.000 YTL parayı alıp, işyerini terk ederken aldıkları paralarla suçüstü yakalandıkları iddia, elde edilen paralara ait zabıtlar, tanıklar Hatice Sekreter, Hasan Durmuş, ve Emin Doğrucu’nun beyanları ve tüm evrak kapsamı ile anlaşılmıştır.

Sanıkların üzerlerine atılı suçtan yargılanarak ; Bunlardan Cevdet’in TCK 252/1,2, 63 maddeleri uyarınca, Çelik’in TCK 39, 252/1,2, 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları kamu adına iddia olunur. [53] 26.06.2006

                                                                                              Adı soyadı  - sicil

                                                                                               Cumhuriyet Savcısı

 

 

 

 

 

 

·         İDDİANAMENİN İADESİ

 

5271/CMK 174 ile, 1412/CMUK’tan farklı olarak, kamu davasının açıldığı mahkemenin, iddianamenin belirtilen koşulları taşımaması halinde Cumhuriyet Başsavcılığına iadesi düzenlenmiş ve 5353 sayılı Kanunla değiştirilmiştir.

 

5353 sayılı kanunla değişik CMK 174/1’e [54] göre, “Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle ;                     

         a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,

         b) Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,

          c) Önödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,

         İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir”.

 

         İddianame, fiilin hukuki nitelendirilmesine ilişkin nedenlerle, örneğin, suçun hatalı  nitelendirilmesi gerekçesiyle iade edilemez (CMK 174/2). Mahkemece, en geç birinci fıkrada belirtilen sürede iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır (CMK 174/3).

 

         Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi, CMK 170/5’deki şüphelilerin lehine olan hususların belirtilmemesi nedeniyle, CMK 174/a maddesi gereğince Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir. Mahkeme iddianamede şüpheli yerine sanık denilmiş olmasını göz önüne almamıştır. Cumhuriyet savcısı, iade kararına karşı itiraz etmemiştir (CMK 174/5).      

           

         Cumhuriyet Savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, şüphelilerin ifadelerinin özetini vermek suretiyle yeniden iddianamesini düzenlemiş ve mahkemeye göndermiştir (CMK 174/4) [55]. Böylece, kamu davası açılmış, kovuşturma evresi başlamış, şüpheli sıfatı sanıklığa dönüşmüştür. Mahkeme, iddianameyi mahkemenin esas defterine kaydetmiş ve 2006/666 esas sayısını vermiştir.      

 

         SORU 1 : İddianamede Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ün sanık olarak gösterilmesi CMK 2’deki tanımlar karşısında doğru mudur ?

 

         SORU 2 : Mahkemenin iddianamede şüpheliler için sanık yazılmasına ses çıkarmaması, CMK 170/3,a ve 174/1,a maddelerine uygun mudur ?

          

CEVAP :

           

Yukarıdaki iddianamede Cumhuriyet Savcısı, Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm’ü “sanık” olarak nitelendirmiştir. Türk Ceza Muhakemesi’ne yeni bir sistem getiren Yeni  Ceza Muhakemesi Kanunu’nda madde 2 de tanımlar yer almaktadır.

 

         Madde 2/1a : Şüpheli soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.

 

         Madde 2/1b : Sanık kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.

 

Cumhuriyet Savcısının kamu davası açmaya yönelik düzenlediği iddianame, CMK 170’e mutlak surette uygun olmalıdır. Aksi halde, 174/1a’ya göre 170. maddeye aykırı olarak düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından Cumhuriyet Savcılığına iadesine karar verilir.

        

CMK da düzenlenen bu hükümler göz önünde bulundurulduğunda, iddianamede şüphelinin kimliği bölümüne “sanık” sıfatı ile kimlik tayininde bulunulması, en başta CMK 170’e aykırı olup, 174/1a’ya göre iddianamenin iadesi gerekmektedir.

 

         Bu meseleyi, sadece Ceza Muhakemesine ilişkin bir hukuki mesele olarak ele almak yetersiz kalacaktır. Ceza Muhakemesine yeni bir sistem getiren YCMK, “hakkın yerine getirilmesi” maksadı ile davaların makul sürede sonuçlanmasına hizmet edecek olan, “Cumhuriyet Savcısının iddianamesini 170. maddeye uygun ve eksiksiz düzenleme yükümlülüğü” YCMK’nın hedeflediği İnsan Hakları’na saygılı bir muhakemenin en temel taşıdır.

 

Bilindiği gibi, Cumhuriyet Savcısı, Ceza Muhakemesinin imparatorudur ve muhakemenin başarılı  sonuçlanması onun elindedir. Bu sebeple, YCMK getirdiği sistem ile muhakemeyi hükümlere bağlamış olup, hakimin, savcının, müdafiinin bu hukuki düzenlemeyi, lafzi yorumdan öte gayi yorumu da önemseyip, YCMK’nun neyi hedeflediğini bilerek, muhakemenin aksamadan sonuçlanmasını sağlamalıdır. Yürürlükteki bu CMK’nın amaçladığı sistemi işletebilmek için savcının iddianameyi kusursuz olarak düzenlemesi gerekir. Bu sebeple, İnsan Haklarına aykırılık teşkil eden “şüphelinin, sanık olarak nitelendirilmesi” fahiş hata olup, mutlak surette mahkeme iddianameyi iade etmelidir.

 

         Şüpheli sıfatı, yetkili mercilere suç şüphesinin öğrenilmesiyle başlar, kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesine veya iddianamenin kabulüne kadar devam eder. Sanıklık sıfatı ise, iddianamenin kabulüyle başlar ve son hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Henüz bu sıfatların ayırtına varamamak, yeni ceza muhakemesinin işlerliği açısından duraksama yaratacaktır.

 

            Sonuç olarak, Ceza Muhakemesinde görevini ifa eden ve faaliyette bulunan her hukukçu, bu üstün görevi eksiksiz ve kusursuz olarak yerine getirmeli ki bugüne kadar süregelmiş aksaklıklar, hakkın yerine getirilmemesi, insan hakları ihlalleri ortadan kalksın ve “Hukuk Devleti”nin gerçekleşmesine hizmet etsin.

 

                                                                                  FATMA GÜL BAŞAR

        

        

 

 

 

·         DAVANIN YARGILAMA AŞAMASI

 

CMK 191’de “Duruşmanın başlaması” altında duruşmada neler yapılacağını göstermiştir [56]. Duruşmayı toplu mahkemelerde başkan diğer mahkemelerde yargıç yönetir.

 

Rüşvet davası Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/666 esas dosyasında görülmektedir. İlk duruşma günü 03.06.2006 tarihidir. Duruşma, mahkemenin duruşma salonunda yapılacaktır. Tensip tutanağı ile birlikte ilk duruşmada yapılacak işler belirlenmiştir. İlk duruşmaya sanıklar Cevdet Bilgili, Çelik Ölçüm, şikayetçi Ali Malcı ile tanıklar Hatice Sekreter, Hasan Durmuş, Emin Doğrucu davetiye ile çağrılmışlardır.      

 

Mahkeme başkanı duruşmayı açmış ve sanıkların, müdafilerinin, şikayetçi ile  tanıklardan Hatice Sekreter ile Hasan Durmuş’un geldikleri ve duruşma salonunda yerlerini aldıkları anlaşılmıştır.  

 

 

T.C. SİNCAN                              Duruşma Tarihi: 03/06/2006

AĞIR CEZA MAHKEMESİ               Oturum no: 1

                                                        sayfa no:1

 

 

                   DURUŞMA TUTANAĞI

 

Esas No                           : 2006/00666

Başkan                                     : MEHMET HÜKÜM   - 0123456

Üye                                : SELİM KARAR        - 0178933

Üye                                : NEVİN UYMAZ       - 0289911

Cumhuriyet    Savcısı          : ALPER İDDİA         - 0211983

Katip                               : HÜLYA YAZICI       - 0826124

 

BELLİ GÜN VE SAATTE CELSE AÇILDI: Yakınan ile sanıklar ve sanık vekilleri hazır açık yargılamaya başlandı.

         Yakınan Ali Malcı Yusuf oğlu 1967 d.lu …. Sincan adresinde ikamet eder.

         Sanık Cevdet Bilgili : … oğlu ……’den olma …. … D.lu aslen Ankara Sincan Yenikent … Mah. Nüfusuna kayıtlı olup halen …… Ankara adresinde ikamet eder, evli 1 çocuklu okur yazar, Mühendis.

         Sanık Çelik Ölçüm : … oğlu ….’dan olma …. D.lu aslen …… nüfusuna kayıtlı olup halen ……….. Ankara adresinde ikamet eder, evli 2 çocuklu okur yazar, inşaat mühendisi, sabıkasız.

         CMK nın 147. maddesi uyarınca sanıklara yasal hakları hatırlatıldı, sanıklar susma hakkımızı kullanmıyoruz savunmamızı yapacağız demekle, … C.Savcılığının 26.6.2006 ve 2006/… sayılı iddianame ve ekleri okundu sanıklardan savunma ve delilleri soruldu.

 

SANIK CEVDET BİLGİLİ SAVUNMASINDA:

 

Suçlamayı kabul etmiyorum, suçlama iftiradan ibarettir, Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/… D.iş dosyasında üç kişilik bilirkişi heyetinden biride benim diğer arkadaşlar Makine Mühendisidir, biz mahkeme heyeti ile mahalline gittik şikayetçi Alı Malcı’ya ait 2 bloktan oluşan ve 24 dairelik %99’u tamamlanmış durumdaki inşaatları gördük rapor tanzimi aşamasına geldik ben (A) Belediyesine gittim oradan yaptığım araştırmada inşaatın projesinin bulunmadığını inşaatlar hakkında her hangi bir başvuru yapılmadığını tespit ettim yine inşaatın ruhsatının olmadığını tespit ettim bu durumda rapor yazmamızda olanak yoktu temel hafriyatının çıkartılması gerekiyordu bunu Ali Malcı’ya anlattım temel hafriyatının çıkartılıp bize verilmesini bildirdim Ali Malcı kendisinin tanıdığının bulunmadığını bana söyleyerek bunu benim yaptırmamı söyledi ben birkaç arkadaşla görüştüm ama Çelik Ölçüm’ü buldum çünkü onun ölçme aleti vardı Ali Malcı ile Çelik Ölçüm görüştüler anlaşmışlar beni de çağırdılar saat 14.00 civarında oraya gittim ve 14.45’de oradan ayrıldım 3-4 gün sonra Çelik beni arada mahalline ölçmeye çıktığını söyledi ve arkasından hesapları getirdi biz bu hesaplarla keşifte tespit ettiğimiz bulguları karşılaştırdık raporumuzu hazırladık raporumuzu verdik ben raporu verdikten sonra Çelik beni telefonla aradı Ali Malcı’nın bürosunda bulunduğunu söyleyerek ısrarla benim oraya gelmemi istedi ben de gittim orada otururken Ali’nin arkadaşı olduğunu anladığım Emin adındaki kişi Ali ve benim yanımda bir miktar parayı Çelik’e verdi bu parayı Çelik saydı ve parayı aldığına dair makbuz imzalayıp bu kişiye teslim etti bu para alış verişi ile ve para ile herhangi bir ilgim yoktur bunlar benim bilgim dışında gerçekleşmiştir dedi.

Eğer temel hafriyatının satın alması gerekiyorsa bunun için mahkemeye başvurmaları ve mahkeme onayını aldıktan sonra bu konuda gerekli incelemeyi yapmaları gerektiği hatırlatılarak

Sanık Cevdet Bilgili’den soruldu Ali işinin çok acele olduğunu bildirerek bu konuyu mahkemeye aktarmadan yaptık kötü bir niyetimiz yoktur dedi.

Sanığın daha önce alınan savunmaları okundu, benzer olduğu görüldü o savunmalarımı da tekrar ederim dedi .

         Bu sırada yakınan vekili Av. Selma Atak da geldi yerine alındı Av. Selma Atak  vekaletname örneği ile davaya katılma istemini taşıyan dilekçesini verdi alında dosyasına konuldu.

 

SANIK ÇELİK ÖLÇÜM SAVUNMASINDA:

Cevdet Bilgili’nin savunmasına katılıyorum. Bunun dışında binanın temelinden çatısına kadar tüm kalemleri hesaplayacaktım bunun için ölçme aletine ihtiyaç vardı bu alet bende bulunduğu için Cevdet Bey beni aradı Ali Malcı ile görüştüm, mahallini gördükten sonra Ali Malcı ile görüştüm 15.000 YTL’ye anlaştık, 02.04.2006 günü ben Ali’nin bürosuna gitmiştim Ali Cevdet Bilgili’yi de çağırmamı istedi ısrarla bunu istedi Emin adındaki kişi bana bir miktar para verdi ve “...makbuz vermenize gerek yok...” diye söyledi ben de buna karşılık “.. öyle şey olmaz ticari iş için para veriyorsunuz verilen paranın ticari deftere geçmesi için makbuz düzenlenmesi gerekir diyerek..” makbuz düzenlettim düzenlenen makbuzu da imzalattım suçlamayı kabul etmiyorum dedi

         Sanığın daha önce alınan savunmaları okundu benzer olduğu görüldü tekrar ederim dedi.

 

YAKINAN ALİ MALCI ŞİKAYETİNDE:

         Ben tespit yapılan inşaatların bulunduğu arsanın malikiyim Cevdet Bilgili Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasında atanan bilirkişilerden birisidir. Mahkeme bilirkişi heyeti ile inşaatları gördü 2-3 gün sonra Cevdet Bilgili işin ayrıntılı olduğunu ve uzun süreceğini ama yanında getirdiği Çelik ile anlaştığımız taktirde Çelik’in bir an önce hesapları çıkartacağını, Çelik’in çıkartacağı hesapları imzalayacağını, raporu vereceğini bana söyledi, ben bunun üzerine Çelik Beyle konuştum, Çelik Ölçüm yapacağı işe karşılık 15.000 YTL istedi ben bunu kabul ettim arkasından avukatıma konuyu açtım Avukatım bunun suç olduğunu bildirince mahkemeye dilekçe verdik mahkeme bizi savcılığa sevk etti  savcı bey bize bunun kanıtlanabilmesi için suçüstü yaptırmamız gerektiğini bize anlattı bizde bunun üzerine bir miktar para hazırladık parayı vereceğimiz günü Çelik’i ben çağırdım Cevdet Bilgiliye de arkadaşım Emin Doğrucu telefon etti Cevdet Bilgili geldi para bende idi parayı Emine teslim ettim Emin de parayı Çelik Ölçüm’e verdi olay yerinde tertibat alan polisler olaya el koydular davacıyız dedi.

         Yakınandan tekrar soruldu yüklenicinin işleri doğru yapmadığını, sözleşmeye aykırı davrandığını öğrendim bunu tespit ettirip yükleniciye dava açacaktım bu amaçla mahkemeye başvurmuştuk dedi.

          Yakınanın daha önce alınan ifadeleri okundu o ifadelerimde doğrudur dedi.

 

TANIK HASAN DURMUŞ: … oğlu …..D.lu … adresinde ikamet eder. Tanıkları olay nedeni ile tanır engel hali yok usulen yemini yaptırıldı, soruldu.

         Ali Malcı arkadaşım olduğundan olay gün ben bürosunda Ali’nin yanında bulunuyordum sanıklar oraya geldiler Cevdet Bilgili “.. işin bir ayrı ayrıntısı var bunu bir günde yetiştirmemiz mümkün olmayacak eğer Çelik’ gerekli hesapların çıkartılması işi verilirse raporu tamamlayabiliriz Çelik bu iş için 15.000 YTL para istiyor ne dersiniz..” diye söyledi sanık Çelik de bu sözlere katıldı. Ali bir düşüneyim size gereken  cevabı veririm dedi sanıyorum avukatı ile görüşmüş teklifi kabul eder göründü Çelik gerekli işleri yapmış dedi.

         Tanığın daha önce alınan ifadesi okundu soruldu.

          O ifademde doğrudur tekrar ederim dedi,

         Yakınan ALİ Malcı’dan tekrar soruldu, para bende idi bu arada sekreterim gelince ben kapıyı açtım parayı masanın üzerine koydum parayı Emin verdi biz para konusunu sanıklarla konuşurken Avukatımla görüşüp ondan sonra kesin cevabı vereceğimi bildirdim Avukat ile görüştüm avukat bunun suç olduğunu anlatınca bunun üzerine sanıkları aradık teklifi kabul eder göründük bundan sonra diğer olaylar gelişti dedi.

TANIK HATİCE SEKRETER: … kızı, … doğumlu …. adresinde ikamet eder, sanıkları olay nedeni ile tanır engel hali yok usulen yemini yaptırıldı soruldu.

         Ben Ali Malcı’nın yanında sekreter olarak çalışıyorum, tarihini hatırlamadığım bir gün sanıklar Cevdet ile Çelik beraber geldiler içeride neler konuştuklarını ben bilmiyorum. Ben daha sonra görevden ayrıldığım için para verilme sırasında orada değildim başka bir şey bilmiyorum dedi.

         Tanığın daha önce alınan ifadesi okundu, o ifadem doğrudur ben pazartesi günü işyerine gitmiştim geldiğimde Ali Malcı “..bilirkişiler para istiyor kendilerini şikayet edeceğiz seni de tanık olarak göstermek istiyoruz..”diye söylemişti ama ben olaya tanık olmadım dedi.

 

         Yakınan vekili tanıklara sorduracağımız bir husus yoktur dedi.

         Sanık vekilleri bizim de tanıklara sorduracağımız bir husus yoktur daha sonra ifadeleri değerlendireceğiz dediler.

         Sanıklardan soruldu, tanık ifadelerine şimdilik bir diyeceğimiz yoktur dediler.

         Sanıklara ait kayıtlar okundu. Sanıklardan soruldu okunan kayıtlar bize aittir doğrudur dediler.

         02.04.2006 tarihli yakalama, zapt etme tutanağı, para teslim tutanağı, Sulh Hukuk Mah. 19.3.2006 tarihli ihbar yazısı diğer belgeler okundu.

         Sanıklarda soruldu aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz dediler.

         Sanık Erdal Akgül vekilinin duruşma arasında verdiği 1.6.2006 tarihli dilekçesi ve dilekçe ekinde ibraz edilen ekleri okundu.

         Sanık vekilinden soruldu dilekçemizi tekrar ederiz karşı taraf müvekkilim gerekli çalışmayı yaptığını kabul ettiğine göre Çelik Ölçüm’le birlikte mahallinde çalışma yapan ve hesapları hazırlayanlar Ahmet Demir ve Erhan Orhan dinlenmeyebilirler, takdir mahkemenindir dedi.

          Sulh Hukuk Mahkemesinin yazıları 10.3.2006 tarihli bilirkişilerin atanmasına ilişkin tutanak fotokopisi okundu.

         Sanıklardan soruldu bir diyeceğimiz yoktur dediler.

         Sanık Cevdet vekili, mahkemenin ihbar yazısı 19.3.2006 tarihini taşımaktadır olay ise 2.4.2004 tarihinde meydana gelmiştir. 1.4.2004 tarihinde rapor verilmiştir. Belli ki karşı taraf bu süre içerisinde adeta delil toplamak için zaman kazanmıştır olay soyut iddiadan ibarettir dedi.

         Sanık Çelik vekili bizim bir diyeceğimiz yoktur dedi.

         Dosya incelendi.

         G.D.İSTEK GİBİ:

5-      Sulh Hukuk Mah. 2006/… D.iş sayılı dosyasının istenmesi için yazı yazılmasına

6-      Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/.. D. İş sayılı dosyasına Osman Konuşur ve Savaş Susar adlı bilirkişilerin adreslerinin sorulması için yazı yazılmasına, adresleri geldiğinde tanık sıfatı ile davetiye çıkartılmasına

7-      Suçtan zarar gören durumunda bulunan Ali Malcı’nın davaya katılma isteminin kabulüne,

8-      Sanık Çelik’in işle ilgili metraj hesabı yapıldığını taraflarca kabul edildiğinden Ahmet Demir ve Erhan Orhan’ın dinlenmelerinden vazgeçilmesine,

Bu sebeplerle duruşmanın 11.07.2006 saat 09.25 e bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.

Başkan                            Üye                       Üye                       Katip

0123456             0178933                    0289911                    0826124

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         26.02.2007 DERS GÜNÜ NOTLARI :

·      ÖRNEK DAVA 1 : RÜŞVET DAVASI

 

·        OLAY : Ali Malcı, arsa niteliğinde bir taşınmazın malikidir. Ali Malcı, yüklenici Bekir İnşaatçı ile, taşınmazına, % 50 - % 50 oranında bina yapılmak üzere arsa payı karşılığında kat yapımı sözleşmesi (veya yap sat sözleşmesi) düzenlemiştir. Yüklenici Bekir İnşaatçı, Ali Malcı’nın arsasında, imar hukuku ve mevzuatına göre bina yapılabilmesi için varlığı zorunlu olan, Belediye İmar Müdürlüğünden onaylanmış projeler ve inşaatla ilgili ruhsatlar olmaksızın, yani hukuken değil fiilen (kaçak) inşaata başlamış ve kaba inşaatı bitirmiştir. Bu aşamada, arsa maliki Ali Malcı ile yüklenici Bekir İnşaatçı arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Arsa maliki Ali Malcı, sözleşmeyi feshetmiştir.

 

         Arsa maliki Ali Malcı, yüklenici Bekir İnşaatçı’nın yaptığı inşaatın ve yapılan işlerin parasal değerinin keşfen delil tespiti yoluyla belirlenmesi amacıyla, 06.03.2006 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmuştur. Ali Malcı, bu dilekçesi ekinde inşaata ait projeleri vermemiştir.

 

Mahkeme, inşaat, elektrik tesisatı ve diğer tesisatlarla ilgili işlerin ve değerlerinin tespiti için her bir işle ilgili üç ayrı mühendisten oluşan bilirkişi kurulu oluşturmuş ve incelemenin keşifle yapılmasına karar vermiştir. Mahkeme, 11.03.2006 tarihinde keşif yapılmak üzere bilirkişilerle birlikte inşaatın bulunduğu yere gitmiş, bilirkişiler ön bilgilere ilişkin notlarını almışlar, detaylı çalışmalarını sonradan inşaata gelmek suretiyle yapacaklarını ve sonucuna göre raporlarını vereceklerini keşif sırasında bildirmişlerdir. Mahkeme, bu durumu keşif tutanağına geçirmiştir.     

 

 

         Bilirkişiler, sonradan, kararlaştırılan günde, birlikte inşaata gitmişler, her biri uzmanlık konusuna göre detay çalışması yapmıştır. İnşaat işleriyle ilgili bilirkişi Cevdet Bilgili, bu çalışma sırasında, arsa maliki Ali Malcı’dan binanın onaylı mimari, betonarme, statik projelerinin ve röleve, ataşman, metraj gibi teknik belgelerin olmadığını öğrenmiştir. Bunun üzerine, bilirkişi Cevdet Bilgili, arsa maliki Ali Malcı’ya, bu projeler ve teknik belgeler olmaksızın, özellikle inşaatın hafriyat ve kazı işlerinin miktarı ve bedelinin hesaplanamayacağını “sözlü” olarak bildirmiştir.

Ancak, bilirkişi Cevdet Bilgili, projeler ve teknik belgeler mevcut olmadan, bilirkişilik görevine giren işlerden olan inşaatın hafriyat ve kazı işlerinin miktarı ve bedelinin hesaplanamayacağını, kendisini görevlendiren mahkemeye bildirmemiştir.  

 

         Ali Malcı’nın iddiasına göre, bilirkişi Cevdet Bilgili, kendisine, inşaatla ilgili temel ve saha ölçümlerini bu işle ilgili özel bir ölçüm aletine sahip olan ve tanıdığı üçüncü kişi Çınar Ölçüm’ün parası karşılığında inşaatın hafriyat işlerine ait hesapları ve metrajını çıkarabileceğini söylemiştir.

 

Olayda, üçüncü kişi Çınar Ölçüm ile yardımcısı, inşaat alanında söz konusu özel ölçüm aleti ile söz konusu çalışmasını yapmış, kesin hesap ve metrajlarını çıkarmış ve Ali Malcı’ya teslim etmiştir. Bilirkişi Cevdet Bilgili, üçüncü kişi Çınar Ölçüm’ün teknik çalışmasının kendisine verilmesi üzerine inşaatla ilgili işleri ve bedelinin tespitine ilişkin raporunu vermiştir. Ali Malcı, Çelik Ölçüm’ün bu teknik çalışmasını, yüklenici Bekir İnşaatçı’nın açtığı alacak davasına savunma kanıtı olarak vermiştir. 

 

         Buna karşın, Ali Malcı, bu aşamada, 19.03.2006 tarihli bir dilekçe ile delil tespitini yapan mahkemeye başvurmuş, bilirkişi Cevdet Bilgili’nin yanında üçüncü kişi Çınar Ölçüm ile geldiğini, inşaatla ilgili raporun erken verilmesinin kendilerine 15.000 YTL verilmesine bağlı olduğunu söylediklerini, bilirkişinin haksız para talep ettiğini, oysa, mahkemenin uygun görmesi halinde ek ücret vermeye hazır olduğunu, bilirkişinin haksız para talebinin suç oluşturacağını bildirmiştir [57]. Bunun üzerine, mahkeme, ekinde arsa maliki Ali Malcı’nın dilekçesi bulunan 19.03.2006 tarihinde suç duyurusu ile gerekli yasal işlemin yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur.

 

Burada, Ali Malcı’nın Çınar Ölçüm’ün inşaatta çalışma yaptığı ve oluşturduğu teknik ölçüm ve teknik hesaplara ait teknik belgeyi aldığı olgularına yer vermediği dikkati çekmektedir.

         Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Savcısı Ali İddia’yı soruşturma ile görevlendirmiştir. Cumhuriyet Savcısı ise, 22.03.2006 tarihinde sadece Ali Malcı’nın ifadesini almış, şüpheli bilirkişi Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ün ifadesini almamıştır.   

 

Cumhuriyet Başsavcılığı, 22.03.2006 tarihli talimat yazısı ile soruşturmanın yapılmasını Emniyetten istemiştir. Emniyet, 22.03.2006 tarihinde şikayetçi Ali Malcı ve tanıkları sekreteri Ayşe Beyaz’ın, Durmuş Tanık ve Enver Şahit’in ifadelerini almıştır.

 

         Ali Malcı’nın ve tanıkların “rüşvet sözleşmesi” yapıldığı beyanları karşısında, Ali Malcı,  Çelik Ölçüm’den bilirkişi Cevdet Bilgili ile birlikte para ödemesi amacıyla işyerine gelmesini istemiştir. Bu arada, polis işyerinde önlem almıştır. Çelik Ölçüm, bilirkişi Cevdet Bilgili ile birlikte işyerine gelmiş ve Ali Malcı ile odasında görüşmeye başlamışlardır.

 

Çelik Ölçüm, imzaladığı makbuz karşılığında Ali Malcı’dan 3.000 YTL almış ve çantasına koymuştur. Polis, Çelik Ölçüm ile bilirkişi Cevdet Bilgili’yi Ali Malcı’nın işyerinden çıkarken durdurmuş, usulüne uygun kimlik tespiti ve üst araması yapmış ve Çelik Ölçüm’ün elinde bulunan çantayı açtırmış, çantada bulunan önceden seri numaraları alınmış, 15 adet 100 YTL, 30 adet 50 YTL olmak üzere toplam 3.000 YTL’ye soruşturma nedeniyle geçici olarak el koymuştur. Durum usulüne uygun olarak tutanağa bağlanmıştır.

 

Emniyet, Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ü üst araması ile yasal deyimiyle “yakalamışlardır” (CMK 90). Böylece, 02.04.2006 tarihinde, şüpheliler hakkında CMK’nın yakalama hükümlerinin gereği olarak, a) Şüpheli Ve Sanık Hakları Formu, b) Yakalama Ve Zaptetme Tutanağı, c) Adli Tıp Şube Müdürlüğünün sağlık raporu düzenlenmiştir.   

 

Emniyet, bu işlemlerinden sonra, aynı gün, 02.04.2006 tarihinde, bilirkişi Cevdet Bilgili ile Çelik Ölçüm’ün “şüpheli” sıfatıyla ifadeleri ile birlikte Ali Malcı’nın ek ifadesini almıştır.

 

Emniyet olaya ilişkin soruşturmasını yapmış, 02.04.2006 tarihli Fezlekesi ve ekleri soruşturma evrakı ve mühürlü zarf içerisinde 1 adet avans mektubunu Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.  

 

Emniyetin, Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 02.04.2006 tarihli Fezlekesinde, olay, aynen, “Rüşvet almak üzere 02.04.2006 günü saat 11.35 Ali Malcı’nın bürosu olan ilimiz Lale Caddesi Sümbül İşhanı Kat : 2 No : 16 sayılı adrese gelecek olan Cevdet Bilgili ve rüşvet almaya aracılık yapan Çelik Ölçüm’ün gelmesinden yarım saat kadar önce Emniyet Amirliğimiz görevlilerimizce Ali Malcı’nın Sekreter odasında tertibat alınmış, rüşvet almaya gelecek olan Cevdet Bilgili ve arkadaşı Çelik Ölçüm’ün 12.00 sıralarında büroya gelerek çalışma odasına geçtikleri ve burada bulunan Ali Malcı ile yanındaki Enver Şahit’in bulunduğu ortamda seri numaraları daha önce görevlilerimizce tespit edilen 15 adet 100 YTL, 30 adet 50 YTL toplam 3.000 YTL parayı alarak bürodan çıktıkları müşteki Ali Malcı’nın bildirmesi üzerine, görevlilerimizce olarak 3.000 YTL parayı alan Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm adlı şahıslar yakalanmışlar, şahıslardan Çelik Ölçüm’ün elinde bulunan kahverengi evrak çantasının ön yüzündeki bölümde görevlilerimizce alınarak tespit edilen 15 adet 100 YTL, 30 adet 50 YTL 3.000 YTL’lik para görevlilerimizce alınarak yapılacak tahkikata esas olmak üzere geçici olarak zapt edilmiştir. Konu ile ilgili talimatlarınız gereği seri numaraları tespitli zapt edilen 3.000 YTL para müşteki Ali Malcı’ya teslim edilmiş, ayrıca verilen 3.000 YTL parayla ilgili rüşvet alan şahıslardan Çelik Ölçüm’e imzalattırılan avans makbuzu müşteki Ali Malcı tarafından görevlilerimize ibraz edilerek zapt edilmiştir. Rüşvet almak suçundan haklarında yasal işlem yapılan Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm isimli şahıslar haklarında düzenlenen tahkikat evrakı ve suç unsurları ile birlikte memura teslimen mevcutlu olarak gönderilmişlerdir”.         

 

Cumhuriyet savcısı, şüphelilerin salıverilmesine karar vermiş, Sevk / Serbest Bırakma Tutanağı” düzenlenmiştir. 

 

Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda, 07.05.2006 tarihli iddianame ile, Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm haklarında, bilirkişi Cevdet Bilgili’nin rüşvet aldığı, üçüncü kişi Çelik Ölçüm’ün rüşvete aracılık ettiği iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açmıştır.        

 

·         SORUŞTURMA AŞAMASI 

 

“Soruşturma : Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar olan evreyi” ifade eder (CMK 2). Özel soruşturma usulleri dışında soruşturma yapma yetki ve görevi Cumhuriyet Savcısına aittir. “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir surette bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar” (CMK 160/1).

 

         Olayda, Cumhuriyet Savcısı, Sulh Hukuk Mahkemesinin ekinde arsa maliki A’nın dilekçesi bulunan suç duyurusu (ihbarı) [58] ile, yasal deyimiyle, “suçun işlendiği izlenimini veren duruma” bilgi edinmiştir. “Suça ilişkin ihbar veya şikayet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir” (CMK 158/1). “İhbar veya şikayet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir” (CMK 158/5).

 

“Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir” (CMK 161/1). Olayda, Cumhuriyet Savcısı, soruşturmayı kendisi yapmamış, emir ve otoritesi altında adli kolluk [59] görevlilerine yaptırmıştır [60].  

 

         SORULAR :

 

         SORU 1 : Olayda soruşturmaya yetkili organ hangisidir, Sulh Hukuk Mahkemesi midir, Cumhuriyet Başsavcılığı mıdır ? Cumhuriyet Başsavcılığıdır (CMK 160/1). Mahkeme yargı organıdır, savcılık takip organıdır.

 

SORU 2 : Ali Malcı, Sulh Hukuk Mahkemesi yerine işyerinin bulunduğu yerin karakoluna dilekçesiz suç ihbarında bulunabilir miydi ? Evet (CMK 158/1).

 

SORU 3 : Dilekçe suçun ihbarının bir koşulu mudur ? Hayır, ihbar, tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir (CMK 158/5).

 

SORU 4 : Delil tespiti hukuki bir kurum olarak HUMK’nun Sekizinci Kısmında 368-374 maddelerinde düzenlenmiştir. CMK 158/2 ile mahkemeye yapılan ihbardan, CMK 158/4 [61] ile  bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbardan söz edilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesinin ihbarı, CMK 158/2 kapsamında mıdır, CMK 158/4 kapsamında mıdır ? Mahkeme yargı organıdır, idare yürütme organı içindedir. Mahkemenin ihbarı CMK 158/2 kapsamındadır.

 

SORU 5 : Olayda rüşvet suçu iddiası vardır. Rüşvet suçu (TCK 252), şikayete bağlı suçlardan değildir (TCK 73). Mahkemenin Cumhuriyet Başsavcılığına bir yazı ile ekinde Ali Malcı’nın dilekçesini gönderme yazısı şikayet midir, ihbar mıdır ? Olayda resen takibi gereken suç söz konusudur. Mahkemenin yazısı ihbar yazısıdır. İhbarın kime, nasıl, ne şekilde yapılacağını, yapılmamanın yaptırımını kanun göstermiştir. Şikayeti ise sadece hak sahibi yapar. 

·         MAHKEMENİN SUÇ DUYURUSU YAZISI 

 

 

Mahkeme ile bir kamu görevi ifa eden kurum ve kuruluş farklı erklere bağlıdır. Mahkeme yargı organıdır, yargı erkine bağlıdır (AY 9). Kamu görevi ifa eden kurum ve kuruluş ise İdarenin içindedir (AY 123), yürütme erkine bağlıdır (AY . CMK, ihbar ve şikayetin yapılacağı makamları, suçu takiple yetkili olan Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk makamları olarak göstermiştir (CMK 158/1). Valilik, kaymakamlık, mahkeme ve yurt dışında Türkiye’nin elçilik ve konsoloslukları, kendilerine yapılan ihbar ve şikayeti ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderirler.

 

Olayda, Ali Malcı şikayet dilekçesini Sulh Hukuk Mahkemesine vermiştir. Mahkeme, 19.03.2006 günlü suç duyurusu yazısını [62] ekinde şikayet dilekçesi birlikte Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

 

Olayda, Sulh Hukuk Mahkemesi, HUMK 368-374 ile delil tespiti yapmakla yetkili bir mahkemedir. Arsa maliki Ali Malcı’nın ihbarına konu işlendiği iddia edilen suça konu fiil, Sulh Hukuk Mahkemesinin delil tespiti göreviyle bağlantılıdır. Burada, CMK 158/2 ile CMK 158/4’ün her ikisinin kapsamına giren bir durum görünüşü vardır. Ama, mahkeme ile kamu kurumu arasındaki erkler farklıdır, mahkeme yargı organıdır, kamu kurumu yürütme organıdır. CMK 158/4 salt kamu kurumu ve kuruluşundan söz etmektedir. CMK 158/4’ün muhatabı sadece kamu kurumudur ve ihbar ve şikayeti alıp ilgili makamlara bildirmeyi ihmal eden veya geciktirenlerin fiili TCK 279’daki [63] suçu oluşturur.                

 

·         ŞÜPHELİLERİN YAKALANMASI VE İŞLEMLERİ

 

CMK, şüpheliyi, soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişi olarak tanımlamıştır (CMK 2/1,a). Buna göre, suç şüphesi altındaki kişinin şüpheli durumu, yetkili makamın suç şüphesini öğrenmesinden, iddianamenin kabulüne kadar devam eder. Olayda bilirkişi Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm, Sulh Hukuk Mahkemesinin yazısının Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi ve 22.03.2006 tarihinde kayda alınmasıyla birlikte “şüpheli” durumuna girmiştir.

 

Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen Cumhuriyet savcısı, 22.03.2006 tarihinde sadece Ali Malcı’nın ifadesini almış, ama, soruşturmayı bizzat yapmamış, adli kolluk tarafından yapılması talimatını vermiştir (CMK 161/1).

 

Şüpheliler Cevdet Bilgili ve Çelik Ölçüm’ün Ali Malcı’nın işyerinden çıkıp binanın kat asansörü önünde polis tarafından usulüne uygun olarak üst araması işlemi yapılmış, olayda belirtildiği üzere Çelik Ölçüm’ün evrak çantasında önceden seri numaraları alınmış paralar ele geçirilmiştir. Bunun üzerine “Para Tespit Tutanağı” [64] düzenlenmiştir.

Şüphelilerin rüşvet iddiasına konu seri numaraları önceden tespit edilen paraların Çelik Ölçüm’ün üstünde ele geçirilmesiyle birlikte “yakalanmaları” söz konusu olmuştur. Emniyet, şüphelilere karar olmaksızın yakalama hükümlerini uygulamışlardır [65] (CMK 90/2 [66]). Yakalamanın tanımı, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesinde verilmiştir [67].

 

Kolluk, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir” (CMK 90/4). Bu bağlamda, 02.04.2006 tarihinde, şüphelilere hakları bildirilmiş, buna ilişkin Şüpheli Ve Sanık Hakları Formu (CMK 90/4) ve Yakalama Ve Zaptetme Tutanağı [68] (CMK 97 [69]) düzenlenmiştir. Şüpheliler yakalama işleminin haber verilmesini istememişler, buna göre yakalama işleminden yakınları bilgi edinememiştir.

 

Şüphelilerin ifadelerinin alınmasından önce, Adli Tıp Şube Müdürlüğünde sağlık kontrolleri yaptırılmış ve sağlık raporu [70] düzenlenmiştir [71] (CMK 99 [72]).   

    SORU 1 : Emniyetin “yakalama emri” olmadan şüpheliler hakkında kanunen yakalama işlemi yapması mümkün müdür ? Evet (CMK 90/2 [73]). Şüphelilerin rüşvet iddiasına konu seri numaraları önceden tespit edilen paraların Çelik Ölçüm’ün üstünde yakalanması nedeniyle, olayda yasal deyimiyle “yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hal” [74] söz konusudur. Çünkü, üst araması sonucunda şüpheliler hakkındaki suç şüphesi ve kaçmaları olasılığı yoğundur.

 

         SORU 2 : Şüphelilerin yakalama işleminin yakınlarına haber verilmesini istememeleri nedeniyle haber verilmemesi yasaya uygun mudur ? Hayır. CMK 95/1’e göre yakalama işleminin şüphelinin yakınına bildirilmesi kanun emridir [75]. Şüphelinin iradesine bağlı değildir.   

 

         SORU  3 : Emniyetin şüphelilerin ifade tutanaklarından ifade almanın saat 15.02 başladığı kaydı vardır. Buna karşın, sağlık raporundan şüphelilerin sağlık kontrollerinin saat 15.25’de yapıldığı anlaşılmaktadır. Burada usule aykırı bir iş var mıdır ? Hayır. Tutanağa ifadeye başlama saati 15.02 olarak yazılmış, ancak, Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürülüp, muayenenin saat 15.25’de yapılmasına göre, ifadeden önce sağlık kontrolünün yapıldığı anlaşılmaktadır.

 

         SORU 4 : İfadeye başlamadan önce şüphelinin sağlık kontrolünün yapılmasındaki amaç nedir ? İfadeden önce veya ifade sırasında şüpheliye kötü muamele yapılmadığının ortaya koyulmasıdır.  

 

 

 

·         YASAL HAKLARIN BİLDİRİLMESİ TUTANAĞI [76]:

 

 

                                               T.C.

                                       İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

                               ŞÜPHELİ VE SANIK HAKLARI FORMU

 

ŞAHSIN KİMLİKİ BİLGİLERİ:

Soyadı          : ….                                          Doğum tarihi  : …..

Adı               : C                                  Doğum yeri    : ….

Baba adı       : ….                                Cinsiyeti        : Erkek

Ana adı         : …..                                        Nüf.Kayıtlı (il-ilçe-köy) :

                                                        …..- ……- ……

ŞAHSIN GÖZALTINA ALINDIĞI:

Tarih-Saat                        : 02.04.2006 Saat 14.10

Yer (Cad. Sok. vs..)           : ……..

         RÜŞVET ALMAK suçu isnadı ile göz altına alındınız, başka suçlara karışmış olma ihtimaliniz de aynı zamanda soruşturma kapsamındadır. Yürürlükteki mevzuata göre aşağıda belirtilen haklarınız bulunmaktadır.

1-      Kimliğinizle ilgili sorulara doğru cevap vermek zorundasınız. Kimliğinizle ilgili bilgileri vermemeniz veya yanlış bilgi vermeniz suç teşkil edecektir.

2-      İsnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmama, yani susma hakkına sahipsiniz.

3-      Yakalandığınızı ve/veya göz altına alındığınızı yakınlarınıza haber verme hakkınız vardır soruşturma konusunun açığa çıkması bakımından kesin bir mahsur doğmayacaksa haber vermek istediğiniz yakınınıza veya Büyükelçiliğinize/ Konsolosluğunuza durum derhal bildirilecektir.

4-      Aleyhinize var olan şüpheleri ortadan kaldırmak için lehinize hususları öne sürebilirsiniz.

Müdafi tayin hakkınız vardır. Müdafi ile görüşme ve konuşma hakkınız vardır. Müdafiiniz ifade alma esnasında hazır bulunabilir.

5-      Yakalamaya ve gözaltı süresinin uzatılmasına karşı hakime itiraz hakkınız vardır.

İsnat olunan suçla ilgili olarak tarafıma okunan form olarak bir nüshası verilen haklarımın neler olduğunu anladım.

                                                                  Şahsın İmzası .........

         Yukarıda adı ve açık kimliği yazılı Şüpheliye/sanığa isnat olunan suçla ilgili haklarını açıkladım ve kendisi tam anlamıyla anlayarak imzaladı. Formun bir nüshası kendisine verildi. 02.04.2006

                                                                                  GÖREVLİNİN:

                                                                  SİCİLİ     :

                                                                  BİRİMİ  : .. Emniyet Amirliği                                                                                                                                                    İmzası     :

 

 

 

 

 

  • CEZA YARGILAMASI HUKUKUNA İLİŞKİN GENEL NOTLAR

 

·         YARGILAMA FAALİYETİNDE GÖREVLİLERİN YARGININ KALİTESİNE ETKİLERİ

 

 Türk yargısında (AY 2), yargılama yapacak organ Anayasa (AY 9, 138), ceza yargılamasına katılacaklar, usul ve esaslar, genel olarak 5271/CMK ile gösterilmiştir. Kamu davasında, iddia, savunma, karar organı ve kişi olarak görevli kişiler, farklı yasalarla farklı derecelerdeki yetkilerini yargı erkinden alırlar (AY 9). Ceza yargılamasında görevli organlar, mahkeme, iddia makamı (savcılık), savunma makamıdır (müdafi). Kişi olarak görevliler ise yargıç, savcı, avukattır (CMK 2). 

 

 Yargının, toplumun korunması, toplumsal barışın sağlanması ve geliştirilmesi vb işlevleri vardır. Yargının hukuki anlaşmazlıkları sona erdiren kararları, bir ceza normu [77] olan hüküm fıkrasının [78] sonuçlarıyla birlikte uygulanmasının zorunlu olması nedeniyle “otorite” taşırlar (normun etkinliği) [79]. Yargı kararı, muhataplarının karara uygun davranmalarını sağlar [80]. Bu yönü ile, yargı kararının etkinliği, soyut kuralın somut olaya uygulanmasındaki başarısına, yani hukuka uygunluğuna ve süresine bağlıdır. Yargı, bu etkisi ile bir amaç olduğu kadar, toplumu düzenleyen araçlardan birisidir. Yargının bu etkisinin gücü kalitesi ile orantılıdır. Yargının kalitesi, yargı kararının adilliği ve etkinliği ile sıkı biçimde ilgilidir.        

 

Bu bağlamda, yargının kalitesi, uygulama, yani soyut hukuk kuralının somuta olaya uygulanmasındaki dikkat, özen, mesleki beceri ile ilgilidir. Bu demektir ki, yargının kalitesi, aynı zamanda yargılama faaliyetinde görev alanların mesleki kişilikleri ve işlerinin kalitesi ile bağıntılıdır.

 

Yargıç, savcı ve avukatın, yargılama faaliyetinin iki ana elemanı olan, a) somut olayı, yani dava konusu çekişmeli ve çekişmesiz maddi olguları veya olgular bütününü, b) somut olaya uygulanacak hukuk kuralını iyi belirlemeleri ve uygulamaları gerekir. Mahkemelerin çok sayıda davaya baktıkları, ağır iş yükü altında olduğu doğrudur. Ama, bu durum, mahkemelerin daha kaliteli iş yapmalarına engel değildir.

 

Yargıç, savcı, avukatın, görev aldıkları somut olaylardaki mesleki bilgi, özen ve becerileriyle yargılamaya yaptıkları bireysel ve ortak çaba ve katkı, somut olaydaki yargının kalitesini belirler. Somut olaylardaki yargı kalitesinin artışı, Türk yargısının kalitesini artıracaktır. Yargının kalitesinin artışı, toplumun ortak yararıdır. Yargının kalitesinin yükselmesi, bir anlamda, sonunda toplumun kalitesinin yükselmesidir. Hukuk devleti niteliği ve hukukun üstünlüğü ilkesi ile yargının etkinliği ve kalitesi arasında açık bağıntı vardır. 

 

Tüm yargılama görevlileri, dava konusu maddi olgulara uygulanacak hukuk kuralına ilişkin olarak, a) emsal (örnek) yargısal kararları, b) bilimsel görüşleri araştırıp, inceleyip, kararına, iddiasına / savunmasına esas almak suretiyle, somut olaydaki yargının kalitesini artırma olanağına sahiptirler.

 

 Yargıç, soyut kuralı somut olaya uygulayan, yani karar veren kişidir. Yargıç, farklı işlere bakmaktadır. Farklı işlerde olsa, ceza yargılamasının usul ve kuralları değişmemektedir [81]. Ceza kanunlarında kanunilik ilkesi gereğince “buluşa” yer yoktur [82], hukuki kalıpların ve normun olaya “doğru uygulanması” vardır. Yargıç, soyut kuralı, somut olayda ceza usul hukuku ilke ve kurallarına göre uygulayacaktır. Dolayısıyla, yargıç, her davada, uyuşmazlık konusu fiilleri ve maddi olguları belirleyecek, usuli işlemlerin ve ispat araçlarının (delilleri) hukuka uygun yapılmasını, toplanmasını sağlayacak ve ispatın sonucuna göre soyut kuralı somut olaya uygulayacak, önce, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını belirleyecek, sonra suç oluşmuşsa, cezayı saptayacak ve bireyselleştirecektir.               

 

Ceza yargılamasında resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu tür davalarda, maddi gerçeği resen araştırmakla görevli olan yargıcın, yargılamayı resen yürütmesi, avukatın ve savcının yargının kalitesindeki sorumluluğunu azaltmamaktadır.

 

Kuşkusuz, yargıç için söylenenlerin daha fazlası avukatlar için geçerlidir. Avukatlar, mesleki bilgi, deney ve becerileriyle, taraflarla ilk bağı kuran, iddia ve savunmayı oluşturan, dava malzemesini toplayan, yani kişinin elinde olan belge, bilgi, kayıtlardan oluşan yazılı kanıtları ve bildireceği sözlü kanıtları alır, Avukatlık Kanunun 2. maddesinin verdiği yetki çerçevesinde ilgili kurumlardaki konuyla ilgili belgeleri inceler ve örneklerini alır, yargılamada, duruşmada ve sonrasında, dava malzemesini işleyen ve değerlendiren, iddianın ve savunmanın kaliteli yapılmasını sağlayan, bu suretle, kararın kalitesini doğrudan etkileyen meslek insanlarıdır. Avukatların yargının kalitesindeki sorumluluğu, yargıcın sorumluluğundan daha fazladır. Çünkü, avukatların iş sayısı ve yükü mahkemelerin iş yükü ile karşılaştırılamaz. Özellikle, avukatların, dava malzemesinin toplanması, iddia ve savunmanın oluşturulmasındaki yetki ve görevleri nedeniyle, yargının kalitesi açısından yargılama faaliyetindeki konumları ve sorumlulukları, yargıca ve savcıya göre önceliklidir [83].

 

Cumhuriyet Savcısının görevi ise, bir olayda, kamu adına kuşkunun yenilmesini sağlamak suretiyle maddi gerçeğin araştırılmasına yardımcı olmaktır. Cumhuriyet Savcısı, ceza yargılamasının doğru yapılmasını sağlama ve kamu adına kuşkunun yenilmesinin sağlanması için tarafların, öncelikle sanığın lehine ve aleyhine olan kanıtların tam ve gereği toplanmasını, işlenmesini sağlamakla görevlidir [84].

 

Bu bağlamda, savcıların, yargının kalitesindeki sorumlulukları önemlidir. Çünkü, kamu düzeninin korunmasını sağlamakla görevli olan savcılar, başta delillerin tam olarak toplanması, değerlendirilmesi, buna göre kamu davasının açılıp açılmaması, açılacak davalarda sanığın lehine veya aleyhine dava malzemesinin toplanması, işlenmesi ve buna göre kamu adına görüşte bulunmakla görevlidirler.      

 

·         YAKALAMADA YAKINLARA HABER VERİLMESİ KANUN HÜKMÜNE YÖNETMELİKLE   KISITLAMA GETİRİLEMEMESİ  

 

Yakalama, kanunen konulan koruma önlemlerinin ilk derecesi ve gözaltından önceki aşamasıdır. Yakalama ile birlikte kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı yasal işlemler yapılmaktadır. Yakalama önlemi, kişinin yakalanması ile gözaltına alınması arasındaki sürede devam eder. Bu önleme ait süre, kişinin bırakılması veya  gözaltına alınması ile sona erer.

 

Gerçekten, Anayasa, şüphelinin yakalanması ile, kişi özgürlüğünün korunması kapsamında, yakalamanın, şüphelinin yakınlarına bildirilmesini düzenlemiştir. “Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir” (4709/4 ile değ. AY 19/VI). Bu nedenle, şüpheli yakalandığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir (CMK 95/1). Görüldüğü üzere, yakalamanın şüphelinin yakınına haber verme kolluk makamı ve Cumhuriyet savcısı için kanun emridir. Burada görev söz konusudur.   

 

Kanun, bu görevin yerine getirilmesinin sağlanmasını ve takibini doğrudan doğruya Cumhuriyet savcısına görev olarak vermiştir. Adli kolluk görevlileri, kanunda gösterilen durumlarda yakalama emri olmadan yakalama işlemi yapma yetkisine sahiptirler (CMK 90/2). Adli kolluk görevlileri, yakalanan kişileri ve uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmekle yükümlüdürler (CMK 161/2). Cumhuriyet savcısı, kendisine bildirilen yakalama işleminin şüphelisinin yakınlarına haber verilmesini sağlayacaktır.    

CMK 95/1 ile Türk vatandaşlarının, CMK 95/2 ile yabancıların yakalanmalarında yakınlarına haber verilmesi düzenlenmiştir. Her iki düzenleme arasında bir ayrıma yer verilmiştir. Yabancının yazılı olarak karşı çıkması, bu görevin yapılmasına engel oluşturur. Bu durumda yabancının vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna durum bildirilmez. Bu olumsuz koşul dışında, yasal görevin gereği olarak, Türk vatandaşları ile yabancıların yakalanmasında yakınlarına haber verilmesi asıldır.      

 

Kanun, Türk vatandaşları için yakalamada bu görevin yerine getirilmesine istisna getirmemiştir. Bu demektir ki, yakalananın yakınlara haber verilmesinde, Cumhuriyet savcısının takdir hakkı bulunmamaktadır. Cumhuriyet savcısı kanunun verdiği görevi derhal yerine getirmek zorundadır.  

 

Oysa, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği (YGAİAY) ile, bu yasal görevin yerine getirilmesine istisna getirilmiştir. Yönetmeliğe göre, “Yakalama sırasında kişinin yakalandığının yakınlarına derhal duyurulması, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkması bakımından kesin bir sakınca doğmamasına bağlıdır” (YGAİAY 6/V,2).

 

Kanun, bu görevin yerine getirilmesini görev olarak düzenlemiş, yabancıların yazılı olarak karşı çıkması koşulu dışında, soruşturmayla ilgili sakınca doğmamasını görevin yerine getirilmesinde bir koşul olarak getirmemiştir. Aksine, kanun, yakalama ve yakalamanın daha ağır aşaması olan gözaltı ve gözaltının uzamasında, yakalanan kişi ile birlikte müdafii veya kanuni temsilcisine, eş ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımına hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hakimine başvurma hakkı getirmiştir (CMK 91/4). Burada amaç, kişi özgürlüğünü kısıtlayan yakalama işlemine [85] karşı, yasal deyimiyle hemen serbest bırakılmayı sağlamak için mahkemeye başvuru hakkının en kısa sürede ve ivedi biçimde kullanılmasının olanaklı hale getirilmesidir. Bunun için yakalanan kişi dışındakilere de başvuruda bulunma hakkı tanınmıştır [86]. Gerçekten, yakınlara haber verme görevi, insani yönü dışında hukuken bu başvuru hakkının kullanılması hakkı ile bağıntılıdır. 

 

 

 

Ancak, yakalanan kişinin kimliğinin, adresinin ve/ya yakınlarının kimler olduğunun belirlenememesi veya usulüne uygun yapılan başvurulara karşın yakınlara ulaşılamaması gibi yakınlara haber verilmesi olanağı bulunmayan durumlarda, yakalanan kişi, bizzat veya müdafi aracılığıyla [87] (CMK 150) bu başvuru hakkına kullanabilir. 

 

Soruşturmayla ilgili sakınca doğmamasını, yakalamanın kişinin yakınlarına haber verilmesi göreviyle ilgili koşul yapılması, kişi özgürlüğü kapsamında anayasal güvenceye bağlanan bu hakkın kısıtlanması sonucunu doğurur. Temel insan haklarından olan kişi özgürlüğüne ilişkin her türlü kısıtlama salt kanunla getirilebilir (AY 19).

 

CMK 95’de soruşturmayla ilgili sakınca doğması, yakınlara haber vermenin istisnası olarak düzenlenmemiştir. Bu kısıtlama, CMK’den önce yürürlükte olan Yönetmelikte düzenlenmiştir. Yönetmeliğin hukuken yok hükmünde olduğu ileri sürülmüştür [88]. Aksi bile olsa, Yönetmeliğin kısıtlama getiren 6/V,2 normunun, CMK 95 karşısında bir geçerliliği kalmamıştır. Bu nedenle, kişi özgürlüğüne KHK (AY 91/I) ve/ya Yönetmelikle kısıtlama getirilemez. Bu demektir ki, Yönetmeliğin 6/V,2 maddesi ile getirilen kısıtlama Anayasa 19’a aykırıdır. Buna karşın, CMK’nin yürürlüğe girmesinden sonra, Yönetmeliğe göre “soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkması bakımından bir sakınca olduğu” gerekçesiyle, yakınlara haber verilmemesi veya geç haber verme şeklindeki uygulamalar suç oluşturabilir [89].    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

[1] Yargısal görüşte bu yöndedir. Örneğin, Ankara 2. İdare Mahkemesinin ; 17.04.2003, 2002/1529-2003/602 kararı, 23.11.2005, 2004/3290-2005/1811 kararı, 23.11.2005, 2004/3292-2005/1790 kararı ekte sunulmuştur.  

[2] Dn 5 D. 24.11.1975, 1974/2405-1975/7573, Danıştay Beşinci Daire Kararları, I, s. 331 k. 838.

[3] “.. ilgilinin özel menfaat karşılığı görevini kötüye kullandığının sabit olmadığı, bu konuda hiçbir kanıt bulunmadığı ve isnad edilen fiilleri işlediği isbat edilemediği halde yalnızca müfettişin kanat raporuna dayandırıldığı soruşturma dosyasının incelenmesinden anlaşılan işlemde, 166. maddeye uyarlık bulunmadığı gibi, ... her ne kadar muvazaa yoluyla kredi kullandığı sonucuna varılmış ise de bu durumun işten çıkarmayı değil yönetmeliğin 163. maddesine göre başka bir disiplin cezası gerektirdiği nedenleriyle, karar düzeltilmesi evresinde iptaline karar verilmiştir” Dn 5 D. 27.12.1972, 1971/17227-1972/10425, Danıştay Beşinci Daire Kararları, I, s.320 k.804.

[4] “Disiplin soruşturmasında isnat edilen suçla ceza arasında adil bir oranın bulunması ve madde uygulamasında olaya bağlı kalınması gerektiği Hk.”, Dn 5 D. 27.2.1971, 1970/490-1971/846, Danıştay Beşinci Daire Kararları, I , s. 342 k. 872.

[5] “Danıştay, idari işlemin geri alınması bakımından vermiş olduğu bir içtihadı birleştirme kararında, “yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hile hallerinde, İdare, her hangi bir süre ile bağlı olmaksızın işlemini her zaman geri alabilir” diyerek, bu durumdaki işlemler bakımından kalıcı bir hukuki statü yaratmıştır” (Dn.İçt.BK 22.12.1973,68/8-73/14), ERKUT, Celal : İdare Hukukunda Yokluk Teorisi, İHİD Yıl 9 1988 S.1-3, s. 78-79. “Nitekim Danıştay bir başka kararında da söz konusu içtihat doğrultusunda hareket etmiştir : “Petrol Ofisi Gene Müdürlüğü .. kararıyla ödenen iki aylık tutarındaki ikramiyenin geri alınmasına başlandığı, İdarece yapılan ödemede 1973/14 sayılı içtihatta belirtilen açık hata durumunun bulunduğunda uyuşmazlık olmadığından, geri almada 90 günlük sürenin (dava açma süresinin) söz konusu edilemeyeceği” (Dn5D 11.10.1977, 74/3979-77/4502), ERKUT, s. 79 dn 69.       

[6] Dn 5 D. 24.11.1975, 1974/2405-1975/7573, Danıştay Beşinci Daire Kararları, I, s. 331 k. 838.

[7] “.. ilgilinin özel menfaat karşılığı görevini kötüye kullandığının sabit olmadığı, bu konuda hiçbir kanıt bulunmadığı ve isnad edilen fiilleri işlediği isbat edilemediği halde yalnızca müfettişin kanat raporuna dayandırıldığı soruşturma dosyasının incelenmesinden anlaşılan işlemde, 166. maddeye uyarlık bulunmadığı gibi, ... her ne kadar muvazaa yoluyla kredi kullandığı sonucuna varılmış ise de bu durumun işten çıkarmayı değil yönetmeliğin 163. maddesine göre başka bir disiplin cezası gerektirdiği nedenleriyle, karar düzeltilmesi evresinde iptaline karar verilmiştir” Dn 5 D. 27.12.1972, 1971/17227-1972/10425, Danıştay Beşinci Daire Kararları, I, s.320 k.804.

[8] Dn.7.D 09.07.184, 1984/1081-1385, ALVER, Cemil : İdari Yargılama Usulü Kanunu, 3. Bası, Ankara 1993, s. 95.

[9] Dn.7.D 09.07.184, 1984/1081-1385, ALVER, Cemil : İdari Yargılama Usulü Kanunu, 3. Bası, Ankara 1993, s. 95.

[10] 5237/207 Özel belgede sahtecilik : (1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. / (2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılırlar.

[11] 5237/158-1,e : (1) (Değişik : 2005/5377) Dolandırıcılık suçunun ; .. e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, .. işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

[12] Y.İçt.B.K 01.06.1959, 1959/9-22, ALİKAŞİFOĞLU, Kemalettin / DOĞU, Engin : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara Mayıs 1981, s. 228.

[13] Y.4.CD 23.11.1979, 1979/7063-7091, ALİKAŞİFOĞLU, Kemalettin / DOĞU, Engin : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara Mayıs 1981, s. 226.

[14] “Müdafii tarafından savunulsa bile savunmaya ilave edecek başka bir şey olup olmadığının sanıktan sorulması zorunludur” YCGK 19.11.1979, 1979/1-324-5153, ALİKAŞİFOĞLU, Kemalettin / DOĞU, Engin : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara Mayıs 1981, s. 212.

[15] “Mahkemenin son oturumda “duruşmaya son verildi. G. D. Sanığın mahkumiyetine ve verilen cezanın paraya çevrilmesine dair ekli karar açıkça okunup anlatıldı” şeklindeki kararı kısa karar niteliğinde değildir” YCGK 18.12.1978, 1978/7-382-498, ALİKAŞİFOĞLU, Kemalettin / DOĞU, Engin : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara Mayıs 1981, s. 233.

[16] CMK 206/2 : “ORTAYA KONULMASI İSTENİLEN BİR DELİL AŞAĞIDA YAZILI HALLERDE REDDOLUNUR :   A) DELİL, KANUNA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLMİŞSE, B) DELİL İLE İSPAT EDİLMEK İSTENİLEN OLAYIN KARARA ETKİSİ YOKSA, C) İSTEM, SADECE DAVAYI UZATMAK MAKSADIYLA YAPILMIŞSA”.

[17] CMK 207 : “DELİLİN ORTAYA KONULMASI İSTEMİ, BUNUN VEYA İSPAT EDİLMEK İSTENEN OLAYIN GEÇ BİLDİRİLMİŞ OLMASI NEDENİYLE REDDEDİLEMEZ”.

[18] AV. ÜSTÜN SAVUNMA’NIN ALİ MALCI’YA YAZDIĞI YAZI

Sayın Ali Malcı

Adres ….. - Ankara

1. Tarafınızdan Sincan Tapu Sicil Müdürlüğü … Köyü … ada .. parselde kayıtlı inşa edilmiş bulunan 24 daireden müteşekkil iki blokun ;

a) inşaat ruhsatlarının bulunup bulunmadığının,

b) temel vizelerinin olup olmadığının,

c) onaylı mimari, betonarme projeleri ile hafriyat planlarının ve yol kotlarının verilip verilmediğinin,

ç) (a-c)’deki belge ve projelerin ruhsata bağlanmamışlarsa, neden bağlanmadığının ve harçlarının yatıp yatmadığının,

d) (a-c)’deki belge ve projelerin ruhsata bağlanmışlarsa, veriliş tarih ve numaralarının,

2. İnşaatla ilgili çelik Ölçüm’ün yaptığı işlere ait tarafınıza verdiği teknik çalışma belgesini resmi bir makamda kullanıp kullanmadığınızın,

bu yazının tebliğinden itibaren 3 gün içinde,

a) Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/666 esas sayılı dosyasına gönderilmesini, veya b) aşağıdaki adresime gönderilmesini

saygı ile dilerim. 10.09.2006

                                                                                    Av. Üstün Savunman

Adres : ……….. - Ankara

(Tlf. 0312 - ……. Faks : 0312 - ………)

 

[19] Y.7.CD 30.06.1976, 1976/5475-5616, ALİKAŞİFOĞLU, Kemalettin / DOĞU, Engin : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara Mayıs 1981, s. 212.     

 

 

[20] Sayın

  Mimar Adnan Proje

  Adres - Ankara

  Müvekkil Cevdet Bilgili’nin yargılanmakta olduğu Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/666 esas sayılı dosyasına sunulmak üzere aşağıda sunulan belgelerin incelenmesi ile aşağıdaki sorularımıza ilişkin “teknik görüşün” alınmasına hukuki ihtiyaç doğmuştur.  

   Konuyla ilgili tespit dilekçesi, görev kararı, Çelik Ölçüm savunmanı tarafından adı geçen mahkemeye verilen dosya ile müvekkilin hazırladığı bilirkişi raporu ekte sunulmuştur.

   Sorularımız :

   1) Müvekkilin bilirkişilik görevi içinde, Çelik Ölçüm’ün savunmanı tarafından mahkemeye verilen dosyadaki işleri yapmak olup olmadığının,

   2) Müvekkilin bilirkişilik görevine konu iş ile Çelik Ölçüm’ün yapmış olduğu işin teknik olarak farklı iş olup olmadığının,

   3) Çelik Ölçüm’ün yaptığı işin bilirkişi raporunun verilebilmesi için önceden gerekli teknik bilgi ve belgelerden olup olmadığının,

   4) Müvekkilin bilirkişilik görevinin yapılabilmesi için başkaca teknik bilgi ve belgenin gerekli olup olmadığının, gerekli ise bu teknik bilgi ve belgelerin ilgili tespit isteyen kişi tarafından temin edilmesinin gerekip gerekmediğinin, 

    5) Konuyla başkaca teknik açıklamanın olup olmadığının,

    ilgili Mahkemeye sunulmak üzere, işin ivediliği nedeniyle iki gün içinde tarafıma yazılı olarak verilmesini,

    Gereğini ve bilgilerini saygı ile dilerim. 04.09.2006

                                                                  Av. Üstün Savunma

Adres :  …. - Ankara

Tlf …. Faks ….

[21] TCK 6/1,c : “Kamu görevlisi deyiminden ; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi”.   

[22] Kanun, belirli sıfat veya statüye sahip olanlarca işlenecek suçları “özgü suç” olarak nitelendirmiştir. TCK 40/2 : “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur”.   

[23] YCGK 27.11.1972, 2/67-384, ERDURAK, Yılmaz Güngör : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara 1985, s. 201.    

[24]Teknik müşavirin mütalaası. Kanun kollektif hüküm verilmesinde rolü olan taraflara da bilirkişi seçmek yetkisini vererek, onların da teknik iştişareden faydalanabilmesini kabul etmiş ve bunu düzenlenmiş (CMK 188, 212, 215, 232)”tir”. “Kanunumuza göre bunlar da bilirkişilerdir. Fakat hakimin tayin ettiği bilirkişiden farklı tarafları vardır. Onun için ayrı bir ad taşımaları uygun olacaktır” (KUNTER, Nurullah : Muhakeme Hukuku dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Yedinci Bası, Büyükçekmece / İstanbul 1981, s. 487  no. 339, 487  no. 339).

[25] “Teknik sahada iştişare bilirkişilerle ve teknik müşavirlerle yapılır. Kanun teknik müşaviri “tarafların seçtiği bilirkişi” diye adlandırmıştır” (KUNTER, s. 479  no. 335/III.). “Kaldı ki muhakemenin kollektif olduğu, bilirkişinin sadece hakime yardımcı olmadığı bugün anlaşılmıştır. Yine kaldı ki teknik müşaviri sadece savunma yönünden açıklamak yetersizdir, zira savcı da taraf olarak bilirkişi seçebilmektedir” (KUNTER, s. 487  no. 339 dn 231).

[26] “Hukuk devleti  ilkesinin kabul edildiği ülkelerde üzerinde durulması gereken bir başka önemli ilke de şüpheden sanık yararlanır ilkesidir ve yapılan suç muhakemesinin sonunda belliliğe, örneğin fiilin sanık tarafından işlendiğinin veya işlenmediğinin “sabit” olduğu sonucuna varılamaması durumunda sanığın mahkum edilemeyeceğini ifade eder. Böyle bir ilkenin kabulünün nedeni, bir suçlunun cezasız kalmasının  bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesidir. Bu ilke İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinde düzenlenmiştir (m. 6/2 İHAS)” ÖZTÜRK, Bahri : Uygulamalı Suç Muhakemesi Hukuku, Cilt 1, Ankara 1987, s. 70.  

[27] “Bu ilkeye masumluk karinesi (Donay, s. 111), suçsuzluk karinesi de (Ekşioğlu, Gerekçeli Anayasa 1982 İst. 1982, gerekçe m. 37 s.61) denmektedir” ÖZTÜRK, s. 70 dn 1. 

[28] “Şunuda söyleyelim ki davalının mahkumiyetine karar verilebilmesi için duruşmada telakki edilmiş olan delillerin, suçluluğu kat’i surette isbat edici kuvvette olduğuna mahkemenin tamamiyle kani olması lazımdır. Şüpheli hallerde yani mahkemenin tam bir kanaat getirmediği yerlerde hiç bir vakit mahkumiyet kararı verilemez. Böyle bir halde davanın sürüncemede kalmasına mahal bırakmamak ve davaya her halde bir netice vermek lazımgeldiği cihetle (şüphe sanığın lehinedir) kaidesini uygulayarak (tatbik ederek) braat kararı vermek icap eder (Gerland, P.63, s. 170,III)” KANTAR, Baha : Ceza Muhakemeleri Usulü, Ankara 1957, s. 304.

[29] FEYZİOĞLU, Metin : Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanıklık, Ankara 1996, s. 379-380.

[30] FEYZİOĞLU, s. 380 dn 905.

[31] KUNTER, Nurullah : Muhakeme Hukuku dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Yedinci Bası, Büyükçekmece / İstanbul 1981, s. 464 no. 326.

[32] “Halbuki, “Beraati zımnen asıldır” yani suçluluğu sabit olmadıkça herkes suçsuz sayılır kuralı gereğince delil yetersizliği durumunda bir kimsenin cezalandırılamaması normal bir mantıksal sonuçtur. Buna rağmen, ceza usulü kanunumuzda bu hususta açık hüküm bulunması, hakimlerin tersine hareket edilmesinden korkulması ile açıklanabilir, kanısındayız.” TOSUN, Öztekin : Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cilt 1, Genel Kısım, Üçüncü Bası, İstanbul 1981, s. 313. 

[33] “Usul Kanunumuz sanığa isnat edilen fiilin “sabit olmaması” ve “sabit, mütehakkik olması” (CMUK 260) hallerini ayırmış, zımnen sadece şüphe ile mahkumiyet kararı verilemeyeceğini ifade etmiştir” EREM, Faruk : Ceza Usulü Hukuku, Dördüncü Bası, Ankara 1973, s. 339.

[34] EREM, s. 272.

[35] EREM, s. 333.

[36] “Amerikan suç muhakemesi hukukunda şüphe halinde sanık lehine hareket kuralı Avrupadakinden de ileri götürülmüştür. Çoğu jüri önünde yapılan muhakemelerde, Amerikan devletlerinin bir çoğunda mahkumiyet için bütün jüri üyelerinin oybirliği aranmaktadır. Geleneksel olarak Jüri üyesi sayısı 12 olduğuna göre, savcıların muhakemeyi sanığın suçluluğuna inandırmak için zorluk çektiği söylenmektedir. .. İspatın muhakkak taraflarca yapılmasının arandığı sosyalist muhakemelerde de şüpheden sanık faydalanmaktadır” s. TOSUN, I, 601-602

[37] KUNTER, s. 466-467 no. 327.

[38] “Maddi sorunun elbette, sanığın lehine de tesbit edilmesi mümkündür. Böyle bir durumda sanık hakkında, isnad olunan fiili işlemediği sabit olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilecektir.” CİHAN, Erol : Ceza Muhakemesi Hukukunun Gayesi, İÜHFM C. XXVIII, S. 3-4 s. 702.

[39] EREM, s. 339.

[40] “Bunun yanında “şüpheden sanık yararlanır” da bu ilkenin (masumluk ilkesi) bir sonucu olarak öngörülmektedir. Şüpheden sanığın yararlanması bilindiği üzere kanıtların, sanığı mahkum edecek ölçüde bulunmaması halinde, onun beraet etmesi sonucunu doğurmaktadır. / Bununla beraber masumluk karinesi, delillerin hakim tarafından tam bir bağımsızlık içinde değerlendirilmesine engel olmayacaktır. Ancak değerlendirilen deliller, yargılamanın sonunda verilen hükmün yasal olmamasına da yol açmamalıdır. Başka bir deyişle, delillerin değerlendirilmesi masumluk karinesini zedelemek suretile yapılırsa, verilen hüküm de yasal olmayacaktır”, DONAY, Süheyl : İnsan Hakları Açısından Sanığın Hakları Ve Türk Hukuku, İstanbul 1982, s. 113.

[41] SAVAŞ, Vural - MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Yorumu, I. Cilt, Ankara 1995, s. 1265.

[42] Bkz. 5271 sayılı CMK 160, 161.

[43] Bkz. 5271 sayılı CMK 169.

[44] Bkz. 5271 sayılı CMK 164, 165.

[45] Bkz. 5271 sayılı CMK 170.

[46] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3.

[47] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3,a.

[48] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3,f.

[49] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3,h.

[50] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3,g.

[51] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/3,b.

[52] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/4,5.

[53] Bkz. 5271 sayılı CMK 170/6.

[54] 5271/CMK 174-1’in ilk hali : “Mahkeme, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren yedi gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra ; iddianamenin 170 inci maddedeki unsurları içermediğini tespit ettiğinde, eksik ve hatalı noktaları belirterek iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verir”.     

[55] CMK 174/4 : “Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez”.      

[56] CMK 191 : “(1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız alınır. Mahkeme başkanı veya hakim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.

(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.

(3) Duruşmada, sırasıyla ;

a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır.

b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,

c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir.

d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde usulüne göre sorgusu yapılır”.   

[57] “Mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyası üzerinden gidilen 11.03.2006 günlü tespitte, Sayın Mahkemenizce bilirkişi atanan İnşaat mühendisi Cevdet Bilgili tespiti talep olunan Ali Malcı’nın bürosuna 16.03.2006 tarihinde yanında yine inşaat mühendisi olduğunu söylediği ve telefon numarası 212 olan Çelik Ölçüm adlı şahısla gelerek talep ettiğimiz bilirkişi raporunun kısa zamanda tanzim edilmesinin ancak kendilerine peşinen 15.000 YTL verildiğinde mümkün olabileceğini söylemiş olup tarafımızdan haksız yere para talep ettiğinden Sayın Mahkemece lüzum görülmesi halinde bilirkişilere ek ücret vermeye hazır olduğumuz halde 15.000 YTL gibi fahiş bir rakamın Mahkemenizce görevlendirilen bilirkişi tarafından haricen talep edilmiş olması kanaatimizce suç oluşturur. Sayın Mahkemenizin işin gereğini yapacağına olan güvenimiz doğrultusunda aşağıda ad ve soyadı bildirilen tanıkların da gerekirse dinlenilmesi ile yine gerektiğinde ek ücret yatıracağımızı saygılarımızla arzederiz 19.03.2006 / Tanıklar : Ayşe Beyaz (sekreter), Durmuş Tanık, Enver Şahit”.    

[58] CMK 158/2 : “Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir”.  

[59] Adli kolluk ve görevi başlıklı CMK 164 :

(1) “Adli kolluk ; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8,9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve  Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.

(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ev talimatları doğrultusunda öncelikle adli kolluğa yaptırılır. Adli kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adli görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.

(3) Adli kolluk, adli görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir”. 

[60] CMK 161/4 : “Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmek ve Bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür”  

[61] CMK 158/4 : “Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikayet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir”.  

[62] YAZI ÖRNEĞİ :

            T.C.

    …..SULH HUKUK MAHKEMESİ

       Sayı : 2006/… D. İş    

                                       CUMHURİYET SAVCILIĞINA / …

            Mahkememizin nöbetçi olması nedeniyle Ali Malcı maliki olduğu arsasına yapılan inşaata ve tesisatlara konu işler ve bedellerinin tespiti için dilekçesi ile başvurmuş, istemi yerinde görülerek, 2006/… D. İş dosyamızda .. adlı kişiler bilirkişi olarak görevlendirilmişler, 11.03.2006 tarihinde inşaat mahallinde keşif yapılmış ve dosya raporlarını hazırlamak üzere bilirkişilere verilmiştir. Ali Malcı mahkememize verdiği 19.03.2006 günlü dilekçesi ile bilirkişi Cevdet Bilgili’nin Çelik Ölçüm adlı bir kişi ile işyerine giderek, mahkememizin ek ücret konusunda bir kararı olmadığı halde raporun düzenlenmesi için 15.000 YTL istediklerini belirtir dilekçe vermiştir, bu nedenle, dilekçenin bir örneği ekte gönderilmiştir. Tespit isteyen Ali Malcı ile bağlantı kurarak mahkemece verilmesi kararlaştırılan bilirkişi ücreti dışında haksız para isteminde bulunan bilirkişi Cevdet Bilgili hakkında yasal gereğinin yapılması rica olunur. 19.03.2006     

Eki : Dilekçe                                               Hakim - sicil (imza)

 

[63] 5237/279 (1) : Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

[64] PARA TESPİT TUTANAĞI :

     “Sıra no              Para seri no            Para miktarı

       1                    X 99 999999               100 YTL 

       2                    Y 88 888888               100 YTL  

       .............

       29                   X 77 777777                 50 YTL 

       30                   Y 66 666666                 50 YTL 

Toplam ödenen para : 3.000 YTL (Üçbin YTL)

Bu tespit tutanağı tarafımızdan düzenlenerek imzalanmıştır 02.04.2006    

(Adı soyadı) Kom. (imza)     (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)       (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)”   

 

[65] YGAİA Yön 6 (Yakalama işlemi) :

“Yakalama 5 inci maddede belirtilen yetkiler çerçevesinde hakim kararı veya Cumhuriyet savcısının emri ile veya doğrudan kolluk kuvveti tarafından yapılır.

  Doğrudan kolluk kuvveti tarafından yapılan yakalama halinde işlem, yakalanan kişi ve uygulanan tedbirler derhal Cumhuriyet savcısına bildirilir.

  Yakalanan kişinin ilk olarak üst araması yapılır ve kendisine veya başkalarına zarar verebilecek silah gibi unsurlardan arındırılması sağlanır.

  Yakalama sırasında suçun iz, emare, eser ve delillerinin yok edilmesini veya bozulmasını önleyecek tedbirler alınır.

   Yakalama sırasında kişiye, suç ayrımı gözetilmeksizin yakalanma nedeni, susma ve müdafiden yararlanma ve yakalandığını yakınlarına haber verme hakları bildirilir. Yakalama sırasında kişinin yakalandığının yakınlarına derhal duyurulması, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkması bakımından kesin bir sakınca doğmamasına bağlıdır.

  Yakalama işlemi bir tutanakla tespit edilir, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten Yönetmeliğe ekli “Şüpheli ve Sanık Hakları Formu” (Ek-A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir.

  Yakalanan kişi en kısa zamanda gözaltı birimine götürülür”.   

[66] CMK 90/2 : “Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptir”.   

[67] YGAİA Yön 4 : “Yakalama : Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut ve hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce hakim kararı olmaksızın özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını .. ifade eder”.   

[68] YAKALAMA  VE ZAPTETME TUTANAĞI:

            … Cumhuriyet Başsavcılığının ….. tarih  Hz : 2006/… sayılı yazıları ekinde Müşteki Ali Malcı isimli şahsın şikayet dilekçesinde belirtilen … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/.. D. İşler sayılı dosyası ile bilirkişi olarak görevlendirilen 3 kişilik bilirkişi heyetinden Cevdet Bilgili’nin yanında bir aracısı ile birlikte Müşteki Ali Malcı’dan yapmakta olduğu görevle ilgili rüşvet istediği belirtilmiştir. Rüşvet isteyen Cevdet Bilgili ve rüşvet alımında aracılık yapan şahsın suçüstü yapılarak haklarında düzenlenecek soruşturma evrakı ile birlikte soruşturmayı yürütmekte olan C. Savcısı …’ın vermiş olduğu talimatlar doğrultusunda ;

   02.04.2006 günü saat : 13.00 sıralarında Bilirkişi heyetinde görevli Cevdet Bilgili’nin ve Çelik Ölçüm adlı kişinin, .. adreste bulunan büroya gelerek 15.000 YTL olarak istenilen rüşvetin bir kısmı olan 3.000 YTL.‘yi alacakları öğrenilmiş ve C.Savcısı ..’a konu izah edilmiş C. Savcısı …’ın vermiş olduğu talimat doğrultusunda şahısların rüşvet olarak alacakları 3.000 YTL parayı aldıktan sonra suçüstü yapılması ve haklarında düzenlenecek soruşturma evrakı ile birlikte mevcutlu olarak C.Başsavcılığına getirilmeleri belirtilmiştir.

   Rüşvet almak üzere 02.04.2006 günü saat: 13.00 sıralarında .. adrese gelecek olan Cevdet Bilgili ve rüşvet almaya aracılık yapan Çelik’in gelmesinden yaklaşık yirmi dakika önce biz görevlilerce Büronun Sekreter odasında tertibat alınmış, Rüşvet almaya gelecek olan Cevdet ve Çelik işyerine gelerek, Ali’nin çalışma odasına geçtikleri ve burada bulunan Ali ile yanındaki sekreterinin bulunduğu ortamda seri numaraları tarafımızdan tespit edilen ve tutanak ekinde seri numaraları tespitli olan toplam 3.000 YTL parayı alarak bürodan çıktıklarının Ali tarafından bildirilmesi üzerine, biz görevliler, rüşvet alarak .. adreste bulunan işyerinden çıkarak gitmek üzere olan iki kişiye Polis olduğumuz kimlik ibraz edilerek belirtildikten sonra şahıslardan kimlik belgesi istenilmiş ve alınan kimlik belgesinden (kimlik bilgileri var) .. olduğu anlaşılan Cevdet Bilgili ile ve (kimlik bilgileri var) .. olduğu anlaşılan Çelik Ölçüm olduğu görülmüş ve şahısların yapılan üst aramalarında Çelik’in elinde bulunan kahverengi evrak çantasının içinde arka bölümünde tarafımızdan seri numaraları alınarak tespit edilen 15 adet 100 YTL, 30 adet 50 YTL olmak üzere toplam 3.000 YTL para tarafımızdan alınarak yapılacak olan tahkikata esas olmak üzere geçici olarak tarafımızdan zapt edilmiş, rüşvet alan Çelik Ölçüm ve bilirkişi Cevdet Bilgili yakalanarak müdürlüğümüze intikal ettirilmişlerdir.

            İş bu yakalama ve zaptetme tutanağı tarafımızdan tanzimle altı birlikte imza altına alınmıştır. 02.04.2006 saat 14.15

(Adı soyadı) Kom. (imza)    (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)       (Adı soyadı) Pol. Me. (imza)”                                    

           Yakalanan C (imza)                   Yakalanan Zaptedilen  Ç (imza)    

[69] CMK 97 : “Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır”.   

[70] SAĞLIK RAPORU  : 

“T.C.

ADALET BAKANLIĞI

ADLİ TIP KURUMU

…..  ADLİ TIP ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

            (Adli Tabiplik)

Rapor NO : ..                            02.04.2006 15:55

          CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA - ….

            R A P O R

… Amirliğinin 02.04.2004 tarih ve 5056 sayılı yazısı ile gönderilen; şahısların muayenelerinde;

1) Cevdet Bilgili

Vücudunda haricen darp ve cebir izine rastlanmadığını bildirir kesin rapordur.

2) Çelik Ölçüm

Vücudunda haricen darp ve cebir izine rastlanmadığını bildirir kesin rapordur.

                                                                       Dr. ……….

                                                                       Adli tıp uzmanı

Eki :

Fatura   : …..

Makbuz : …..”

[71] YGAİA Yön 10 (Sağlık kontrolu) : “Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hallerinde doktor kotrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir. / Gözaltına alınan kişinin herhangi bir nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması ve adli mercilere sevk edilmesi işlmlerinden önce de sağlık durumunun doktor raporu ile tespiti sağlanır. /../ Tıbbi muayene, kontrol ve tedavi, adli tıp kurumu veya resmi sağlık kuruluşları veya belediye tabiplerince ücretsiz yapılır. Doktor raporu dört nüsha halinde düzenlenir. Bu nüshalardan birisi gözaltı biriminde muhafaza edilir, ikincisi sanık gözaltı biriminden çıkışında kendisine verilir, üçüncüsü soruşturma dosyasına eklenir, dördüncüsü ise sağlık kuruluşunda saklanır. / Soruşturmanın selameti ile doktor veya şüpheli veya sanığın güvenliği bakımından sakınca bulunmayan hallerde, doktor ile muayene edilen şahsın yalnız kalması sağlanır”.   

[72] CMK 99 : “Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddi koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hani tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir”.   

[73] YGAİA Yön 5/2 : “Gecikmesinde sakınca bulunan ve Cumhuriyet savcısına veya derhal amirlerine müracaat imkanı olmayan hallerde, hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi gereken kişileri veya suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hallerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan şüphelileri, .. yakalama gözlatına alma veya muhafaza altına almaya yetkilidir”.    

[74] YGAİA Yön 4 : “Gecikmesinde sakınca bulunan hal : Derhal işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin saptanamaması ihtimalinin ortaya çıkması halini.. ifade eder”.   

[75] CMK 95/1 : “Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir”   

[76] Bkz. 5271 sayılı CMK 95/1, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği m. 6.

[77] Ceza normu kavramı için bkz. HAFIZOĞULLARI, Zeki : Ceza Normu Normatif Bir Yapı Olarak Ceza Hukuku Düzeni, İkinci Baskı, Ankara 1996, s. 84-90 (HAFIZOĞULLARI, Ceza Normu).

[78] Mahkeme kararlarının hüküm kısmı, birer “özel ceza normu” niteliğini taşırlar. Gerçekten, İster özel hukuk, ister ceza, ister idari, ister anayasa yargısı vs olsun, yargılama faaliyeti özü itibariyle, soyut hukuk kuralının somut olaya uygulanması ve somut olayın karara bağlanması, yani taraflar arasında uyulması zorunlu, sadece onlar bakımından hüküm ve sonuçlar doğuran bir tür özel hukuk normunun oluşturulmasıdır. Hüküm fıkrasının ceza normu olarak nitelendirilmesi ve kullanılması için bkz. ACAR, Bülent : Eylem Yokluğu nedeniyle Aklanma Kararının Hukuk Davasına Etkisi Ve Ceza Davasında Avukata Ödenen Ücretin Hukuk Davasına Konu Edilmesi Yönlerinden Çakan - Ülen Kararının Eleştirisi, ABD 1989/4, s. 723.

[79] Normun etkinliği kavramı için bkz. HAFIZOĞULLARI, Ceza Normu, s. 39-40.

[80] Bu yargısal etki, kararın tarafları başta olmak üzere, aileleri, çevreleri ile birlikte toplumun karar sonuçlarına göre uygun davranışta bulunmalarını sağlaması, buna olan etkisi ve katkısıdır.

[81] Kuşkusuz, yargıç, aynı tip davalara baktıkça, bu davalarla ilgili önceki araştırmaları ve incelemelerinden edindiği bilgi ve deneyimlerden kazandığı birikim ve zenginlikle orantılı olarak uzmanlaşacaktır. Yargıç, bu uzmanlaşma derecesine göre, aynı tip davaların, a) ana olasılıklarına konu anlaşmazlıkları, giderek daha kaliteli kararlara, b) ara olasılıklara konu anlaşmazlıkların yargılama faaliyetini ise giderek daha kolay ve daha isabetli biçimde karara bağlayacaktır. Yargıç, bu çalışmalarıyla, zamanla, bu tip davalarda hukuk yaratma (içtihat) bilgi, deney ve becerisine kavuşacaktır. Bu suretle, yargının hız ve kalite kazanması sağlanacaktır.  

[82] Fizik dünyada (olgular düzeninde) olduğu gibi normlar düzeninden olan hukukta, Ceza hukukunda “buluşa” yer vardır. Örneğin, Rocco’nun faşist devletin, devletin ve toplumun düzenini yıkıcı propaganda ve düşünce açıklamalarına karşı koruması hakkına ilişkin görüşü, ifade özgürlüğünün ceza kanunlarıyla sınırlanması konusunda hukuki bir buluş niteliğini taşır. Çünkü, liberal anlayışın ürünü olan Zanardelli Kanununda ve o güne kadar hukukta ifade özgürlüğünün bu kapsamda sınırlanması ele alınmamıştır. Bu nedenle, Rocco’nun getirmiş olduğu sınırlama ölçütü bir hukuki buluştur (Bkz. ACAR, Bülent : Hukuk Düzenimizde Düşüncenin Açıklanmasının Cezalandırılması ve Cezalandırmanın Sınırı,  ABD 1995/3, s. 18). Rocco’nun bu buluşu, İkinci Dünya Savaşından sonra, Manzini’nin katkılarıyla liberal / demokratik devletin düzeninin korunması biçiminde uygulanmıştır (Bkz. HAFIZOĞULLARI, Zeki : TCK’nun 142. Maddesinin Türk / İtalyan Hukuk Düzeninde Anlamı, Kapsamı ve Sınırları, ABD 1989/6 s. 1049).              

[83] Görüşüme göre, yargının kalitesinin ilk sorumluları, yani yargının kalitesinin hesabını topluma ilk vermesi gerekenler, avukatlar ve barolardır. Avukatların, davalardaki, her bir somut olayda yargılamaya yaptıkları hukuki katkının kalitesi, yargılamanın ve kararın kalitesine doğrudan etkilidir. Bu anlamıyla, avukatın, yargılamaya katkısının kalitesi, somut olaydaki yargı kalitesini belirleyici niteliktedir.  

   Avukat, yargı (sistem) adına, bireyle ilk ilişkiye geçen kişidir. Avukat, yargılama öncesi evrede, hukuki görüş ve/ya dava konusu anlaşmazlıkla ilgili yardım almak amacıyla başvuran kişiye, hukuki ilk işlemleri yapan, onu dinleyen, ona hukuki görüşleri aktaran, hak arama yollarını gösteren, dava malzemesinin ne olduğunu  açıklayan, toplayan ve işleyen kişidir. Dolayısıyla, avukatın, bu evrede, hukuku temsil görevi, kişiliğinde hukuku bireye yansıtması, bu yolla, kişiye hukuku tanıtması, bir anlamda mesleki kalitesiyle kişinin hukuka güvenini sağlaması söz konusudur. Avukatın, dava malzemesini toplamasındaki, işlemesindeki ve yargılamaya aktarmasındaki işlem kalitesi ise, doğrudan doğruya yargılamanın ve kararın kalitesine, bu yolla, kararın (özel normun) ve yargının etkinliğinin artırılmasına etkilidir.                      

[84] Yargıcın veya tarafların hukuka veya olaya uygun düşmeyen eylem ve işlemlerini denetlemek, kamu adına bunların doğrularını dile getirmek ve özellikle avukatının sanık aleyhine olabilecek olası mesleki hatalarını gidermek, bu görevin kapsamındadır.   

[85] Başvuru, yakalama işlemini ve bu işlem sırasında yapılan usule aykırı, örneğin polisin kötü muamelesi işlemleri de kapsar.          

[86] Yakalanan kişinin eşine ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımına başvuru hakkını tanıyan CMK 91/4 maddesi, 1136 sayılı Av. K. 35/IV kapsamında olan ve yalnız avukatların yapabileceği işlere istisna getiren bir hükümdür.

[87] Yakalanan kişiye müdafi görevlendirilmesi zorunlu durumlar arasında (CMK 150/2,3), yakınlara haber verilememesinin gösterilmemesinin, başvuru hakkının etkin kullanılmasında bir eksilik olduğunu düşünmekteyiz  

[88] Hafızoğulları, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığının ayrı veya birlikte “adli / yargısal” ve yargılama konularında düzenleyici işlem yapma, bu bağlamda Yönetmelik çıkarma yetkilerinin bulunmadığını, bu kapsamda çıkarılan “Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliği” (RG 24.05.2003-25117) ile “Yakalama, Gözaltına Alma Ve İfade Alma Yönetmeliği”nin (RG 01.10.1998-23480) “yetkisizlik” (AY 6/III) nedeniyle hukuken yok hükmünde olduğunu ileri sürmüştür. Yazara göre, “Ancak, Bakanlar Kurulu, bakanlıklar “kanunilik ilkesinin” egemen olduğu ceza hukuku ve ceza yargılaması hukuku alanında, kanunun cevaz verdiği hallerde “açık ceza normlarını” doldurma dışında, hiçbir adla düzenleyici işlem yapamaz. Hükümetin böyle bir şeye kalkışması, Yürütme erkinin, Anayasaya görev erkini sadece ulustan alan “Yargı erkine” müdahalesi olur. İlkenin zedelendiği bir hukuk düzeninde, Artık, Anayasanın mutlak surette emrettiği (Ay. M. 2,6,8,9,11,103,138 vs) “demokratik devletten”, “hukuk devletinden “ ve “hukukun üstünlüğünden” söz edilemez. / Bu halde “polis devleti” veya “jandarma devleti” vardır”..” (HAFIZOĞULLARI, Zeki : 24 Mayıs 2003 Tarih Ve 25117 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanarak Yürürlüğe Konan “Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliği” Adli Zabıt Ve Aramalar Yönünden Yok Hükmündedir, ABD 2004/3 s. 14, 14 dn2).

    Hafızoğulları’nın bu görüşüne katılmaktayız. Bu nedenle, hukuken yok hükmünde olan bu tür Yönetmeliklere, sonradan çıkarılan 5271/CMK hükümleriyle, örneğin CMK 99 ile hukuki geçerlik tanınamaz.              

[89] Hafızoğulları, savcı veya yargıcın, zabıt ve aramada, muhatapları olmayan idarenin düzenleyici işlemi olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğini değil, uygulamakla görevli oldukları CMUK’u uygulayacağını, aksi davranışın, suç oluşturabileceğini belirtmektedir. Yazara göre, “görevini yaparken söz konusu Yönetmeliğin CMUK’un zabıt ve aramaya ilişkin bir hükmünü sağlamayan veya kanuna aykırı bir yönetmelik hükmü uygulayan kolluk amiri veya memuru, fiili bir suça vücut verdiği takdirde, (ör. TCK m. 240) “kanun emrini yerine getirme” anlamında bir hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz” HAFIZOĞULLARI, “Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliği” s. 23.          

 
Hukuk öğrencilerinin buluşma noktası
 
New Page 1

Fotokopicilerin kabusu olacağız ... :)
 
Bol paylaşımla fotokopicileri üzelim ...
Sizde en azından bir dersi forumlarımızda paylaşın , eminim bol bol teşekkür alacaksınız .
Her Günün Sözü ;)
 
Her zaman doğruyu söyle , Ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın .


 
1 Şubat 2009'dan beri 21608 ziyaretçikişi burdaydı!
By Osman KUTLU Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol